ErdalGüler
13.11.2007, 09:37
Dünya'nın bütün Sivaslıları birleşsin!
http://content2.zaman.com.tr/80002A/medya.zaman.com.tr/2007/11/13/sivas.jpg
Sivasspor'un, şampiyonluğu için önce taraftarının inanması ve destek vermesi gerekiyor.
Usta yazar Ahmet Turan Alkan, memleketi Sivas'ı anlattığı "Altıncı Şehir" adlı kitabına şöyle başlar: "Bu kitap doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım, bir türlü terk edemediğim ve her şeyden önemlisi sevdiğim şehre adanmıştır."
Sonra da devam eder: "Burası sizi ürkütmeyen, endişelendirmeyen, korkutmayan emin bir beldedir. Şaşırmazsınız, olmadık bir sürprizle karşılaşmanın tedirginliği yoktur bu şehrin sokaklarında. (...) Burada deniz yoktur; ne ufuk çizgisine kadar dalgaların hışırtısıyla öpüşen bir kumsal, ne portakal ve limon çiçeklerinin baş döndüren rayihası, ne de olağanüstü güzelliklerin baştan çıkardığı bir şehir büyüsü. (...) Pek de bakımlı sayılmayan, yazı ferah ama kışı zehir zemberek bir Orta Anadolu şehridir." Tanpınar'ın Beş Şehir'inden mülhem Altıncı Şehir olmuştur Sivas; kim bilir çok zor hatta imkânsız ama belki de dört şampiyondan sonra beşinci şampiyon da olabilir Sivas'ın futbol takımı. Neden mümkün değilin cevabı kısa değil esasında; çünkü hem kendinden (kadro darlığı, ekonomik sınır vs.) hem de başkalarından (Türkiye'nin kendine has futbol düzensizliği) kaynaklanan engeller var önünde.
Aslında Sivasspor camiası da şehri gibi Anadolulu. Zorlama haller yok; tribünleri halen endüstriyel futbola bulaşmamış, halisane duygularla gelinen mekânlar. Rant hesaplaşmaları, şiddet, idman basmalar olmadığı gibi "Sivas şak şak şak, Sivas şak şak şak" katılımının ötesinde pek bir şey de yok. Nostaljik tribün arayanlar için ideal bir ortam. Sponsor iteklemesiyle, suni bir takım olmamış Sivasspor. Uzun yıllar aksi giden talihini yenmeyi beklemiş ve alt liglerde yerel bir futbol motifi olmuş.
Sivasspor'u ilginç kılan bir özellik de takımdaki futbolcu kadrosunun kariyer bakımından çok da zirvede olmaması. Kâğıt üzerinde çabuk dağılacak, geçmişte sıkıntılar yaşamış bir kadro olarak görünüyor. Şöyle ki, takımdaki futbolcuların önemli bir bölümü futbol hayatları boyunca Süper Lig'den küme düşen ya da son anda ligde kalan takımlarda yer almışlar. (Devran, Abdurrahman, Sedat, Aytaç, Yasir...) Yani, zirve mücadelesinin içinde bulunmuş tecrübede oyuncusu hiç yok! Hatta bazı oyuncuları birden fazla kez küme düşmüş. (Muhammed Ali Sakaryaspor ve D.Bakırspor ile; Musa Samsunspor ve Sakaryaspor ile küme düştü.) Yabancı oyuncularından ise Petkoviç ve Balili dışında üst seviye bir katkı alamıyor. Muhtemelen bu işin sırrı da kulübedeki adamda bulunuyor; yani Bülent Uygun. Böylelikle Türkiye'de işin teknik-taktik-antrene kısmının yanında moral-motivasyonun da çok önemli olduğu gerçeği bir kez daha çıkıyor ortaya.
Artık Sivaslılara düşen kritik bir görev var. Görünen o ki, Sivasspor, Mecnun Odyakmaz'ın şahsi çabalarıyla bu günleri gördü. Şehrin ve elbette ki gurbetçilerinin ciddi manada yardımcı olmaları lazım. Ve belki de daha önemlisi Sivasspor bugüne kadar hep alt liglerde yer almış bir takım olduğu için kendine has bir taraftar yapısı oluşturamadı. Yani, sadece Sivasspor'u tutanlar yok gibi; Sivassporluluk kavramı başlangıç aşamasında bir bakıma. Şimdi dünyanın bütün Sivaslıları birleşmese bile Sivaslı kimliğinizin yanına "İstanbul takımlıyım; ama Sivasspor'u da tutuyorum" cümlesini eklemeyin! Sivaslıyız, Sivassporluyuz diyebilin ki, olsun bir şeyler...
MEHMET YILMAZ
13 Kasım 2007, Salı
kaynak:zaman
http://content2.zaman.com.tr/80002A/medya.zaman.com.tr/2007/11/13/sivas.jpg
Sivasspor'un, şampiyonluğu için önce taraftarının inanması ve destek vermesi gerekiyor.
Usta yazar Ahmet Turan Alkan, memleketi Sivas'ı anlattığı "Altıncı Şehir" adlı kitabına şöyle başlar: "Bu kitap doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım, bir türlü terk edemediğim ve her şeyden önemlisi sevdiğim şehre adanmıştır."
Sonra da devam eder: "Burası sizi ürkütmeyen, endişelendirmeyen, korkutmayan emin bir beldedir. Şaşırmazsınız, olmadık bir sürprizle karşılaşmanın tedirginliği yoktur bu şehrin sokaklarında. (...) Burada deniz yoktur; ne ufuk çizgisine kadar dalgaların hışırtısıyla öpüşen bir kumsal, ne portakal ve limon çiçeklerinin baş döndüren rayihası, ne de olağanüstü güzelliklerin baştan çıkardığı bir şehir büyüsü. (...) Pek de bakımlı sayılmayan, yazı ferah ama kışı zehir zemberek bir Orta Anadolu şehridir." Tanpınar'ın Beş Şehir'inden mülhem Altıncı Şehir olmuştur Sivas; kim bilir çok zor hatta imkânsız ama belki de dört şampiyondan sonra beşinci şampiyon da olabilir Sivas'ın futbol takımı. Neden mümkün değilin cevabı kısa değil esasında; çünkü hem kendinden (kadro darlığı, ekonomik sınır vs.) hem de başkalarından (Türkiye'nin kendine has futbol düzensizliği) kaynaklanan engeller var önünde.
Aslında Sivasspor camiası da şehri gibi Anadolulu. Zorlama haller yok; tribünleri halen endüstriyel futbola bulaşmamış, halisane duygularla gelinen mekânlar. Rant hesaplaşmaları, şiddet, idman basmalar olmadığı gibi "Sivas şak şak şak, Sivas şak şak şak" katılımının ötesinde pek bir şey de yok. Nostaljik tribün arayanlar için ideal bir ortam. Sponsor iteklemesiyle, suni bir takım olmamış Sivasspor. Uzun yıllar aksi giden talihini yenmeyi beklemiş ve alt liglerde yerel bir futbol motifi olmuş.
Sivasspor'u ilginç kılan bir özellik de takımdaki futbolcu kadrosunun kariyer bakımından çok da zirvede olmaması. Kâğıt üzerinde çabuk dağılacak, geçmişte sıkıntılar yaşamış bir kadro olarak görünüyor. Şöyle ki, takımdaki futbolcuların önemli bir bölümü futbol hayatları boyunca Süper Lig'den küme düşen ya da son anda ligde kalan takımlarda yer almışlar. (Devran, Abdurrahman, Sedat, Aytaç, Yasir...) Yani, zirve mücadelesinin içinde bulunmuş tecrübede oyuncusu hiç yok! Hatta bazı oyuncuları birden fazla kez küme düşmüş. (Muhammed Ali Sakaryaspor ve D.Bakırspor ile; Musa Samsunspor ve Sakaryaspor ile küme düştü.) Yabancı oyuncularından ise Petkoviç ve Balili dışında üst seviye bir katkı alamıyor. Muhtemelen bu işin sırrı da kulübedeki adamda bulunuyor; yani Bülent Uygun. Böylelikle Türkiye'de işin teknik-taktik-antrene kısmının yanında moral-motivasyonun da çok önemli olduğu gerçeği bir kez daha çıkıyor ortaya.
Artık Sivaslılara düşen kritik bir görev var. Görünen o ki, Sivasspor, Mecnun Odyakmaz'ın şahsi çabalarıyla bu günleri gördü. Şehrin ve elbette ki gurbetçilerinin ciddi manada yardımcı olmaları lazım. Ve belki de daha önemlisi Sivasspor bugüne kadar hep alt liglerde yer almış bir takım olduğu için kendine has bir taraftar yapısı oluşturamadı. Yani, sadece Sivasspor'u tutanlar yok gibi; Sivassporluluk kavramı başlangıç aşamasında bir bakıma. Şimdi dünyanın bütün Sivaslıları birleşmese bile Sivaslı kimliğinizin yanına "İstanbul takımlıyım; ama Sivasspor'u da tutuyorum" cümlesini eklemeyin! Sivaslıyız, Sivassporluyuz diyebilin ki, olsun bir şeyler...
MEHMET YILMAZ
13 Kasım 2007, Salı
kaynak:zaman