Orijinalini görmek için tıklayınız : Rüya yada Fala İnanırmısınız?


Arif Coşkun
15.11.2005, 19:37
Değişik bir konu ama fikirlermizi veya size ilginç gelen tesadüf yaşanmışları yazabilirsiniz.
Saygılar

MERİÇ
15.11.2005, 19:49
ben rüyaya inanırım fakaat fala inanmam

veysel
15.11.2005, 20:18
rüyaya inanilir ruhaniyse birde seytani rüya varmis
fala inanmiyorum gelecegi alllahtan baska kimse bilmez

ercan_dpinar
15.11.2005, 20:50
rüyaya inanilir ruhaniyse birde seytani rüya varmis
fala inanmiyorum gelecegi alllahtan baska kimse bilmez
aynen katılıyorum sana kardeş ayrıca çokta günah bildiğim kadarıyla

dj_sado_88
15.11.2005, 21:43
hacı rüyada gördügüm olaylar bi kaçkez başıma geldi onun için rüyaya inanırım ama fala asla inanmam

Bln-Fatih58
15.11.2005, 21:53
Fali bilmam ama rüyadakiler basima geldi

ErdalGüler
15.11.2005, 22:13
rüyaya inanilir ruhaniyse birde seytani rüya varmis
fala inanmiyorum gelecegi alllahtan baska kimse bilmez


Fal bir atmasyondur... Ama rüya ise farklı bir şey, çünkü yüce yaratıcının insana verdiği çok güzel ve farklı bir duyu belkide bana göre...

Er58Ol
15.11.2005, 22:18
rüyaya inanırım,,rüyamda sivasspor dolu tribünlere,coşkulu 80.000 seyircisinin karşısında maç yapıyordu,,40.000 oldu ama olsun yarı yarıya tuttu:) (karagümrük maçı)

1967_CLUB_ÖZGÜR
15.11.2005, 22:27
FAL A ASLA INANMAMM....AMA RUYALARA INANIRIM...RUYALARA INANILMASA RUYA TABIRİ KİTAPLARI OLURMUYDU!!!

GeCeVeMaVi58pRf
15.11.2005, 22:32
tabiki fala inanmam ama rüyanın varlıgı bir gercektir hatta peygamber efendimize bazı vahiyler rüya yoluyla gelımıs yanlıs hatırlamıyorsam

sinan58_34
15.11.2005, 22:34
şimdiye kadar cok ruya gordum sayısız hergece ama hıcbırıne ınanmam walla gordugum ruyayı sabah kalkınca hatırlamıyom artık onemsemedıgımden :D

serhat3358
15.11.2005, 22:47
FALA ASLA İNANMAM ZATEN İNANILACAK BİR ŞEYDE DEĞİL,AMA BENDE RÜYALARA İNANIR VEDE DERSLER ÇIKARMAYA ÇALIŞIRIM

agca58
15.11.2005, 22:53
fala inanmam inanada salak derim..çünkü fala baktırmak isteyen kişi falcıdan randevu alır..peki bu falcı, eger geleceği biliyorsa ileriyi görüryorsa,zaten fal baktırmaya gelenleride bilir...peki o zaman niye randevu verir ki...demekki ileriyi göremiyor...görse kimlerin geleceğini de bilir..

agca58
15.11.2005, 22:54
rüyadan medet umulmaz denilir ama....

1967_DERNEK_10UR
15.11.2005, 23:29
RÜYALARA PEK İTİMAT ETMİYORUM ZATEN HAYIRLI BİR ŞEY DE GÖRDÜMÜZ YOK...

aircan
15.11.2005, 23:48
aslinda bu konu hakkinda baya seyler yazilir da, uzmanlik alanim degil, ama su bir gercek ki dinimizde cok genis yer bulur bu rüya meselesi. Burc larinda varoldugu gercektir. Fakat fal baktirma cok sacma bir istir ki; tartismasini dahi yapmam.

Not: Hz.Yusuf un cok meshur bir Rüya Tabiri oldugu bilinmektedir
Kendi rüyasinin mesela gerceklesmesi de bir ipucu olabilir
Genis bilgi sahibi olan arkadaslar ilim den alikoymasinlar bizi bu meselede
Fakat bilen yada bilmeyenler gereksiz yorum yapmasinlar bence, cünki ince bir konu

CÜSSKB-Aynur
16.11.2005, 15:57
Rüyaya inanırım, ama fala asla. çünkü gerçekçi bir insanım.

bbptek58
16.11.2005, 16:00
rüyaya inanırım ama fala asla innmam

GuNaY
16.11.2005, 16:06
inanılması gerekende rüyalardır ancak onunda belirli bir vakti... yani tan ağarmadan görülen rüyalar sahihtir... onlara yorum getirilebilir.. güneş doğduktan sonraki rüyalar hakkında yorum yapmak yanlış olur...

fal konusuna değinmiyorum bile...

bununla ilgili farkli bir bilim var ancak oda dinimizce yasak görülmüştür!!!

Dağcı
16.11.2005, 16:13
"Falcıya, büyücüye, kâhine giderek, onların söylediklerine inanan, Kur'an-ı kerime inanmamış olur." [Taberani]


941 - Semüre İbnu Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sık sık: "Sizden bir rüya gören yok mu?" diye sorardı. Görenler de, O'na Allah'ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu:

" Sizden bir rüya gören yok mu ?"

Kendisine:

"- Bizden kimse bir Şey görmedi!" dediler. Bunun üzerine:

" Ama ben gördüm" dedi ve anlattı: "Bu gece bana iki kişi geldi.

Beni alıp haydi yürü! dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanıda biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu. İyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere:

- Sübhânallah ! nedir bu ? dedim. Dinlemeyip:

- Yürü! Yürü!

dediler. Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu. Ben burada da:

- Sübhanallah, nedir bu? dedim. Cevap vermeyip:

- Yürü ! Yürü !

dediler. Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp:

- Bunlar kimdir?

diye sordum. Bana cevap vermeyip:

- Yürü ! Yürü !

dediler. Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dönüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp:

- Bu nedir?

diye sordum. Cevap vermeyip yine:

- Yürü ! Yürü !

dediler. Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine:

- Bu nedir?

diye sordum. Cevap vermeyip:

- Yürü ! Yürü !

dediler. Beraberce yürüdük. İri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çeşit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çocuklar vardı. Ben yine:

- Bunlar kimdir?

dedim. Cevap vermeyip:

- Yürü ! Yürü !

dediler. Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağàç hiç görmedim. Arkadaşlarım:

- Ağaca çık !

dediler. Beraberce çıkmaya başladık. Altun ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışça bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara:

- Gidin şu nehire banın!

dediler. Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki sâfi süttü, bembeyaz. . . Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olark geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıştı.

Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar:

- Bu gördüğün, Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi.

- Beni gezdirin, içine bir gireyim! dedim.

- Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben:

- Geceden beri acaip şeyler gördüm, neydi bunlar? diye sordum.

- Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar:

- Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur'ân'ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saran kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam fâiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalâtu vesselâm)'di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (bûluğa ermeden) ölen çocuklardır. "

Cemaatten biri hemen atılarak:

"- Ey Allah'ın Resülü! Müşrik çocukları da mı`?" diye sordu.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

" Evet, dedi, müşrik çocukları da." ve anlatmaya devam etti:

" Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir."

Buharî, Tà'bir 48, Ezân (Sıfatu's-Sal t) 156, Teheccüt 12, Cenâiz 93, Büyü 2. Cihâd 4, Bedül-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Müslim 23, (2275); Tirmizî, Rü'ya 10, (2295).

serrkann58
16.11.2005, 16:14
Rüya inanırım insanların rüyada gördükleri daha sonra çıkabiliyor ama fala inanmam

shadow3458
16.11.2005, 16:31
FALA KESİNLİKLE İNANMAM AMA RÜYAYA EVET ODA GÜNAYIN DEDİĞİ GİBİ TAN
AĞARMADAN GÖRÜLEN RÜYAYA

FATIMA
16.11.2005, 17:35
MANTIKLI Bİ İNSANINDIR TABİKİ FALA İNANMAM...AMA RÜYAYA İNANIRIM GERÇİ NERDE O ESKİ RÜYALARRRRRRRR.....:D

YUZUK58
16.11.2005, 17:45
yokm ben fala inanmam ama
ruyaya inanırım
çünkü bazı rüyalar insanların hayatlarına yön verir

Arif Coşkun
16.11.2005, 20:12
RÜYA NEDİR?
İnsanoğlu hayatının yaklaşık üçte birini uykuda geçirir ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir.
Eski çağlardan beri insanları ilgilendiren rüyalara ilkel toplumlar da çok önem verilmiştir. Rüyaların, korkulan tanrılar tarafından verilen armağan veya cezalar olabileceğine inanılmıştır. Daha sonra kahinler rüyaları açıklamaya, yorumlamaya başlamışlardır. İlk rüya yorumcularının ne zaman ortaya çıktıkları da belli değildir. Ancak Babil'in kahinlerinin büyük ün yaptıkları bilinmektedir. Kaldeliler, Astroloji vb. nin yanı sıra rüya yorumlarında da başarı kazanmışlardır. Zamanla belirli rüyaların anlamları da kesinleşmiştir. Eski Mısırlılar, eski Yunanlılar ve Araplar rüya yorumlarıyla ilgili kitaplar yazmışlardır.
İnsanoğlu hayatının yaklaşık üçte birini uykuda geçirir ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir. Uyku, günlük çalışmalardan yorgun düşen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanıdır. Ünlü ruhbilimci Sigmund Freud'un da araştırmalarının büyük bölümünü oluşturan uyku sırasında, kişinin bilinç altında düşüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçtiği varsayılır ki buna Rüya adını verilir.
Freud'a göre bilincin gizlediği, tamamen sakladığı olgular ortaya çıkabilmek için yol aramaktadır. Bunlardan bazıları da rüyalar haline girerek kendilerini gösterir. Freud'un yolunda ilerleyen doktorlar da günümüzde rüyalara önem verip, rüyaları bilimsel olarak açıklayarak hastalarını tedavi etmektedir.
Bazı soyut kavramların açıklamaları bilimsel bir zemine oturtularak ifade edilebildiği halde, rüya kavramını bu şekilde açıklamak pek mümkün görünmüyor. Ancak bunu bilimsel verilerle değil de, dinsel yönden açıklanabildiği de bir başka soyut gerçektir. Bu açıklamaya göre ruh bedenden ayrıldığı zaman, yaşanan olayların tümüne rüya diyebiliriz.


RÜYALARIN SÜRESİ
Rüyalarda yaşananlar inanılmayacak kadar hızlı gelişir. Bir kaç dakikalık rüya esnasında bile çok uzun sürdüğünü sanılan garip, şaşırtıcı ve çok değişik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle rüyada zaman kavramı oluşmaz. Ancak zaman kavramını, uyandıktan sonra beyinin öğretileri ve alışkanlıkları doğrultusunda saptadığımız bir anlar toplamıdır sadece.
Bilimadamlari rüyanın süresi üzerinde kesin bir sonuca varamamışlardır. Bir kısmı rüyaların sadece birkaç saniye sürdüğünü iddia ederken, diğer bir kısmı da saatlerce devam eden rüyaların olduğu fikrindedir. Bu tartışmalar sırasında Dr. B. Klein adında Amerikali bir bilimadamı bir araştırmaya başlamış ve gönüllü olarak seçtiği kişileri hipnotize ederek uyutmaya başlamıştır ve belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinleyerek, bir rüyanın 20 saniyeyi geçmeycek kadar kısa sürdüğünü belirlemiştir. Dr. Klein'ın sürdürdüğü bu araştırmanın sonunda en uzun rüyanın 90 saniyeyi geçirmediği ortaya çıkmıştır.

Rüyaların Türleri
Uzmanlara göre uyku birkaç devreden oluşmaktadır. Uykusu gelen insan yatağına yatar ve gözlerini kapatır. Kısa süre sonra göz kapakları belli belirsiz titremeye başlar. İnsan o sırada uykuya dalmış ve rüya görmeye başlamıştır. Uyumak için alınan bir takım uyku ilaçları rüya da görülmesini engelleyebilir. Ancak ilaç almadan uyuyan herkes mutlaka rüya görür. Rüyalar renkli ya da siyah beyaz olabilir. İnsanların çoğu, siyah beyaz rüya gördüklerini söylemektedir.
- Kafası yorgun, devamlı bir konuyla ilgilenen kimse uyuduğunda rüyasında karmakarışık şeyler ya da ilgilendiği, önem verdiği konuyu görebilir. Bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Örneğin, televizyonda veya başka bir yerde heyecanlı bir sinema izleyen kişi rüyasında aynı şeyleri görebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktır ve gerçek rüya değildir.

- Kabus veya karabasan denilen rüyadır, genellikle iyi başlar. Uyuyan kimse hoş bir olay ile ilgilendiğini görür ve sonra bu rüya birden korkutucu bir hal almaya başlar. Güzel görüntü değişerek insana dehşet verir. Kabusların açıklamasını sinir doktorları ve psikanalistler yapmaktadır. Kabusları, rüyada bir kez görülen korkutucu sahnelerle karıştırmamak gerekir. Karabasan gören insan korkar. Bir ara rüyada olduğunu hissederek uyanmak ister. Bunu başaramaz veya uyandığını zanneder ama bu sırada kabus devam eder. Her insan ömründe birkaç kez kabus görebilir.
- Olduğu gibi çıkan rüyalar, genellikle sezgisi güçlü olan kişlerin rüyalardır. Örneğin rüyasında gördüğü ahbabını kısa bir süre sonra o gerçekte görebilir bu kişiler. Buna "Gerçek Rüya" adı verilir. Böyle rüyalar görenler, dikkatli davranmalıdırlar. Gördükleri şeyleri iyi değerlendirmelidirler.
- Uyuyan kimse rüyasında birçok şey görür ve sabah uyandığında da bunlardan bazılarını anımsar ki bunlar yorumlanabilir. Rüya tabiri denilen şey, dördüncü tür için gereklidir daha çok. Sabah uyanıldığında akılda kalan ve hatta insanı etkileyen rüyalar yorumlanabilir.