Murad_Kelleci58
08.11.2014, 00:19
Geçen yıl klasmanda 5.olmuş, ve kadrosunu daha doğrusu ilk on birini(!) bile yüzde doksan oranında korumuş (!), ligde şampiyon olmuş takımdan sonra ligin en skorer takımı olmuş, oynadığı pozitif futbol ve seyir zevki yüksek maçların adresi olmuş,kadrosundan hem gol ve hemde asist kralı çıkarmış bir takımın bu sene ligin dokuz haftası geride kalmışken, üç puanı bir arada gördüğü maç sayısı sadece bir.. Neden acaba..?
Böyle bir performans paradoksunun nasıl ve hangi sebeplerden dolayı ortaya çıktığını Sivasspor'a gönül vermiş, Sivasspor ile yatıp kalkan ve takımın gerçek sahibi yiğidoların çok ama çok iyi analiz edip, bu platformda defalarca kez dillendirdiklerini ve Sivasspor için kafa yorduklarını hepimiz takip ediyoruz..
Başarının olduğu yerde herkesin kendine hakettiğinden fazlaca pay çıkarmasında bizim toplumumuzda görünen bir davranış biçimidir..
Futbol'da başarının ilk adresi yönetim, teknik kadro ve futbolculardır doğal olarak.. Eyvallah haklarıdır sevinsinler..
Yöneticiler kendi reklamını bulunduğu camianın üzerinden prim yapıp toplumdaki prestijini artırır,itibar ve parasına para katar (amiyane deyimle kafası çalışan, ticari zekası yüksek )
Teknik adamlar kartvizitlerine yeni başarıları, apoletinin her başarıdan sonra hem saygınlık ve hem para kazanarak bir futbol otorite olmakta mahir de sayılabilirler.
Daha ötesi futbolcular ise, para, kariyer ve daha neler neler..??
Hep söylerim, gözümüz yok ALLAH daha çok versin..
Ama başarısızlıklarda ise yönetim kaçacak delik aramasın, teknik direktör bahaneler üretmesin, futbolcular ise gamsız ve vurdum duymaz aymazlıklar peşinde olmasın..
En önemlisi taraftar ile takım arasında köprü olan yerel sözlü ve görsel basın gerçekleri ama sadece gerçekleri haykırmak için adeta birbirleriyle yarış içerisinde olsunlar, her başarısızlık sonrası (Ahmet yada mehmet efendiler gibi) hep yanlış hedefler göstererek, taraftarı suçlamasınlar.. Doğruları yazıp çizsinler. Mesela bir takımın neden hala bir basın sözcüsünün olmadığını sorgulayıp hesap sorsunlar.. Sorsunlar diyorum, sorabiliyorlar mı onu öncelikle irdeleyip, şapkalarını önüne koyup, yeri geldiğinde kendilerini sorgulayabilsinler..
Peki her başarının sonrasında taraftar ne kazanır . Sevinç, paylaşımcılık,fedakarlık, kadirşinaslık, kendisini tuttuğu takımın başarısı ile ifade edebilen, ama sadece para ve etiket kazanamayan lejyonerler (!)Kulübü'nün
sahipleridir.. Başarısızlıklardan sonra tukaka yapılan gönüllülerdir..
Cebindeki son kuruşu, maç bileti almak için ayıran, sevdiği arma ve renklerin başarısından başka elle tutulur bir serveti olmayan gönüllüler kulübü..
Yönetim, bu başarısızlıkta en çok sorumlu olan cenahtır.. Teknik ekibin eline bol alternatifli bir kadro kurmayadan, sezon planlaması yapamayarak.. Bu sitedeki bir arkadaşımızında belirttiği gibi. Borç yoksa faaliyet sıfırdır, sıfırın olduğu heryerin çıktığı kapı yine sıfırdır.. Bu hikayeleri sevgili yönetimimizin uydurduğu Dede Korkut masalından başka birşey değildir.. Teknik ekibin istediği transferlerin bir iki futbolcu dışında yapılmayışı, teknik direktörün mü suçudur..
90+ bilmem kaç oynanırken, oyunun kaderini etkileyecek bir oyuncu değişikliği bekleyenler sanıldığı gibi safmıdırlar yoksa kendilerini kandıranlarmıdır.
Herkes değil, sadece yönetim şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Futbold dün yoktur bugün vardır.
Nasıl ki bu takımı Süper lig'e çıkartarak tarih yazan Mecnun Otyakmaz ve ekibi. Şunu unutmasın ki, bu takımı Süper Lig'ten düşüren yönetim olarak ta tarihe kötü anılarla geçen yönetim olmadan gerekli müdaheleleri daha çok para harcayarak yapmalıdırlar..
Başarısızlığın olduğu yerdede herkes kendine hakettiğinden fazlaca pay çıkarsın..
Ya Pamuk eller cebe gitsin efendiler..
Ya da istifalar cepten çıksın artık efendiler..
Böyle bir performans paradoksunun nasıl ve hangi sebeplerden dolayı ortaya çıktığını Sivasspor'a gönül vermiş, Sivasspor ile yatıp kalkan ve takımın gerçek sahibi yiğidoların çok ama çok iyi analiz edip, bu platformda defalarca kez dillendirdiklerini ve Sivasspor için kafa yorduklarını hepimiz takip ediyoruz..
Başarının olduğu yerde herkesin kendine hakettiğinden fazlaca pay çıkarmasında bizim toplumumuzda görünen bir davranış biçimidir..
Futbol'da başarının ilk adresi yönetim, teknik kadro ve futbolculardır doğal olarak.. Eyvallah haklarıdır sevinsinler..
Yöneticiler kendi reklamını bulunduğu camianın üzerinden prim yapıp toplumdaki prestijini artırır,itibar ve parasına para katar (amiyane deyimle kafası çalışan, ticari zekası yüksek )
Teknik adamlar kartvizitlerine yeni başarıları, apoletinin her başarıdan sonra hem saygınlık ve hem para kazanarak bir futbol otorite olmakta mahir de sayılabilirler.
Daha ötesi futbolcular ise, para, kariyer ve daha neler neler..??
Hep söylerim, gözümüz yok ALLAH daha çok versin..
Ama başarısızlıklarda ise yönetim kaçacak delik aramasın, teknik direktör bahaneler üretmesin, futbolcular ise gamsız ve vurdum duymaz aymazlıklar peşinde olmasın..
En önemlisi taraftar ile takım arasında köprü olan yerel sözlü ve görsel basın gerçekleri ama sadece gerçekleri haykırmak için adeta birbirleriyle yarış içerisinde olsunlar, her başarısızlık sonrası (Ahmet yada mehmet efendiler gibi) hep yanlış hedefler göstererek, taraftarı suçlamasınlar.. Doğruları yazıp çizsinler. Mesela bir takımın neden hala bir basın sözcüsünün olmadığını sorgulayıp hesap sorsunlar.. Sorsunlar diyorum, sorabiliyorlar mı onu öncelikle irdeleyip, şapkalarını önüne koyup, yeri geldiğinde kendilerini sorgulayabilsinler..
Peki her başarının sonrasında taraftar ne kazanır . Sevinç, paylaşımcılık,fedakarlık, kadirşinaslık, kendisini tuttuğu takımın başarısı ile ifade edebilen, ama sadece para ve etiket kazanamayan lejyonerler (!)Kulübü'nün
sahipleridir.. Başarısızlıklardan sonra tukaka yapılan gönüllülerdir..
Cebindeki son kuruşu, maç bileti almak için ayıran, sevdiği arma ve renklerin başarısından başka elle tutulur bir serveti olmayan gönüllüler kulübü..
Yönetim, bu başarısızlıkta en çok sorumlu olan cenahtır.. Teknik ekibin eline bol alternatifli bir kadro kurmayadan, sezon planlaması yapamayarak.. Bu sitedeki bir arkadaşımızında belirttiği gibi. Borç yoksa faaliyet sıfırdır, sıfırın olduğu heryerin çıktığı kapı yine sıfırdır.. Bu hikayeleri sevgili yönetimimizin uydurduğu Dede Korkut masalından başka birşey değildir.. Teknik ekibin istediği transferlerin bir iki futbolcu dışında yapılmayışı, teknik direktörün mü suçudur..
90+ bilmem kaç oynanırken, oyunun kaderini etkileyecek bir oyuncu değişikliği bekleyenler sanıldığı gibi safmıdırlar yoksa kendilerini kandıranlarmıdır.
Herkes değil, sadece yönetim şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Futbold dün yoktur bugün vardır.
Nasıl ki bu takımı Süper lig'e çıkartarak tarih yazan Mecnun Otyakmaz ve ekibi. Şunu unutmasın ki, bu takımı Süper Lig'ten düşüren yönetim olarak ta tarihe kötü anılarla geçen yönetim olmadan gerekli müdaheleleri daha çok para harcayarak yapmalıdırlar..
Başarısızlığın olduğu yerdede herkes kendine hakettiğinden fazlaca pay çıkarsın..
Ya Pamuk eller cebe gitsin efendiler..
Ya da istifalar cepten çıksın artık efendiler..