Bilmiyorum
23.07.2005, 10:22
Emniyet Genel Müdürlüğü’nde görevli üç polis başmüfettişinin hazırladığı “Spor Müsabakalarında Şiddet Hareketi” raporu geçtiğimiz hafta Tolga Şardan’ın kaleminden Milliyet Gazetesi’nde yayınlandı... Futbolda şiddetin ve kirliliğin bitirilmesine ilişkin seneler süren mücadelemizden sonra devlet görevlileri tarafından çekilen “resmi” fotoğraf, çözümü son derece kolay olan problemi bir kez daha ortaya koyduğundan Fan - Etik okurlarıyla paylaşmak istedik.
“Organize suç örgütleri futbolda şiddetin başlıbaşına bir sebebidir”
* Taraftar dernekleri, kamuoyunda mafya olarak bilinen ve birçok kez haklarında organize suç örgütü kurmak ve çete halinde çeşitli suçlar işlemekten yasal işlem yapılan Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, Sedat Şahin gibi şahısların etkisi altında. Mafya lideri bu kişiler kulüp yönetimi üzerinde baskı kurabilmek için taraftar derneklerini kullanıyor.
* Organize suç örgütleri, kulüp yönetimi üzerinde ve karşılaşmaların sonucuna etki etmek üzere faaliyetlerini sürdürmektedir. Fenerbahçe kalecisi Rüştü Reçber’in 1999’da Pendikspor maçı sonrasında dövülmesi, kamuoyunda Sedat Peker grubu olarak bilinen organize suç örgütü tarafından gerçekleştirildi. Yunanlı işadamı Dimitris Papadapoulos’u öldürmekten sanık İbrahim Gümüştekin ile kamuoyunda tanınan Mecnun Otyakmaz’ın Rüştü Reçber’in dövülmesi olayında rollerinin bulunduğu aralarındaki telefon trafiğinden açıkça belli olmaktadır. Organize suç örgütü üyeleri olarak bir çok kez haklarında yasal işlem yapılan Olgun Peker, Vedat Peker, Sedat Peker, Mecnun Otyakmaz futbol camiasında hakimiyet sağlamak, kulüp yönetimi ve federasyon seçimlerini etkilemek, maç sonuçlarını etkileyecek şike girişiminde bulunmak amacıyla aralarında bir çok kez telefon görüşmesi yaptı. Organize suç örgütleri futbolda şiddetin başlı başına bir sebebidir. Her spor kulübünün bir mafyası olduğu iddiaları doğrulanmaktadır.
* Tribün lideri denen amigolar ile spor kulüplerinin başkan ve yöneticileri arasında varolduğu bilinen organik bağ deşifre edilerek ortadan kaldırılmalıdır. Kulüpler, tribün lideri ve amigolara gelir sağlayıcı özel güvenlik şirketi kurdurma veya toplu bilet dağıtma gibi eylemlerden vazgeçmelidir.
Güvenlik amirleri maç seyrediyor!
Araştırma raporunda, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın müdürü Mürşit Tarhan ve Ali Sami Yen Stat müdürü Hamit Kaşeli’nin de şiddet olaylarıyla ilgili görüşlerine yer verildi. Müfettişlerle görüşen her iki müdür de özellikle stat içindeki güvenlik önlemlerinin yetersiz kaldığını belirtti.
Stat müdürlerinin görüşleri özetle şöyle:
Mürşit Tarhan
Şükrü Saraçoğlu Stat Müdürü
* Maçta görevli güvenlik amirleri ve yardımcıları ile tribünde görevli diğer amirler maç seyretmek amacıyla görevli başka yerlerde maç izledikleri için sorumlu oldukları personeli kontrol etmekten uzak kalıyor. Böylece doğan yanlışlık sonucunda anında yapılması gereken müdahalelerde amirinden emir almayan görevliler farklı tepkiler göstererek büyümesine neden oluyor.
* Kadın seyircilerin istenmeyen pankartları vücutlarına sararak statlara soktukları konusunda duyumlar geliyor.
* Maçta görev alan polisler, maç başlamadan saatler önce statta görev alıyor; maç sırasında yorgun ve bezgin olduklarından görevlerinde yeteri kadar titiz davranamıyorlar.
* Seyirciler arasında çeteleşme olayı mevcuttur. Bu gruplar karaborsa bilet satışını yönettikleri gibi, istedikleri şey aleyhinde tribünleri tezahürat yapmaya yönlendiriyorlar. Bunlar maç seyretmekten çok seyirciyi yönlendirmeye çalışıyor. Bu gruplar stada girişlerde alınan tedbirleri zorlayarak çoğu kez biletsiz maça giriyor.
* Tribünlerde görevli polisler, sıra başlarında oturuyorlar ve yanlarındaki diğer koltuğa miğferlerini ve diğer teçhizatlarını koyuyorlar. Miğferlerini koydukları yerin biletli sahibi gelince de teçhizatlarını kaldırmıyorlar.
* Karaborsa biletler, Fenerbahçe ve Galatasaray stadlarında aynı kişiler tarafından satılmaktadır. Yetkililer, karaborsa bilet satışıyla mücadele etmiyor.
* Saha içerisinde alınan tedbirlerde polis seyircileri engelleyecek şekilde konuşlanıyor. Yetkililer seyirciyi engellediği uyarılarına aldırış etmiyorlar.
* UEFA kriterlerine göre saha içerisinde bulunması gereken kimseler dışında birçok kişi geziniyor.
* Biletix’in kulübelerinde bilet satanlar, gürültü yapılarak, kulübeler dışarıdan yumruklanarak ve başka cisimlerle yıldırılıyorlar. Biletler bazı şahıslar tarafından zorla alındıktan sonra karaborsada satılıyor, bilet almak isteyen seyirciye tükendiği söyleniyor.
* Yasaklı kişilerin stada yeniden girmelerini engelleyecek bir düzenleme bulunmuyor. Aramalar yetersiz yapılıyor. Bu gibi yerlerde sahaya fırlatmaya müsait malzemeler içeri sokulabiliyor.
* Simit ve su ihalesini alan şirketler, çuvalları aratmadan iplerle dışarıdan içeri çekiyorlar.
* Alınan tedbirler tam uygulanmıyor. Turnike girişlerinde ve çıkışlarda kalabalık oluşturarak yan kesicilik suçu işleniyor.
Hamit Kaşeli
Ali Sami Yen Stat Müdürü
* Girişlerde arama yapılmasına rağmen sahaya atmaya ve fırlatmaya elverişli malzemeler içeriye girebiliyor. Bunlar dışarıda satış yapan seyyar satıcılar tarafından içeriye sokuluyor veya saklanıyor. Malzemeler torbalara dolduruluyor, içeriye giren holigan taraftarlarca içeriye iple çekiliyor. Polis, bu tür malzeme sokulmasını kendi işi kabul etmeyerek karışmıyor.
* Karaborsa bilet satışında yakalanarak hakkında Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı veriyor. Kadıköy Başsavcılığı ise dava açıyor.
* Stat görevlileri, görevli oldukları kapılardan, sporcular kafile giriş kapılarından yakınlarını biletsiz olarak içeri alıyorlar.
* Turnikelerde görevli veya maçta görev almış herhangi bir polis görevlisi, yakınlarını veya istedikleri kişileri bile görevini kötüye kullanarak stada alıyor.
* Protokol tribününe gelen önemli kişilerin şöför ve koruma görevlileri silahla içeri girmek yasak olduğu halde silahlarını girişlerinde teslim etmiyorlar.
“Kahvelerden toplanan özel güvenlikçiler”
* Kanun çıkmadan önce, kahvehanede oturan herhangi bir kimse özel güvenlik şirketi tarafından genellikle 20 YTL. ücret karşılığında özel güvenlik görevlisi olarak tutulup maçlarda görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Böylece bugüne kadar yapacağı görevin bilincinde olmayan niteliksiz kişilerin spor karşılaşmalarında görev alabildiğini göstermektedir.
* Aslında bir özel güvenlik görevlisinin spor kulübüne maliyeti her müsabaka için 80 - 100 YTL. civarındadır. Ancak kulüpten alınan ücretin pek az bir kısmı güvenlik görevlisi olarak hizmet veren şahsa ödenmektedir. Düşük ücretle niteliksiz ve eğitimsiz personel çalıştırılmasını bu güne kadar özel güvenlik görevlilerinden beklenen faydayı sağlamadığı, yeni çıkan kanundan eğitilmiş lise mezunu özel güvenlik görevlilerinin daha faydalı olacağı anlaşılmaktadır.
* 27.02.2005 günü Beşiktaş - Sakaryaspor karşılaşması sırasında meydana gelen olaylarda kahveden düşük ücretle toplanan ilkokul mezunu özel güvenlik görevlilerinin olayları önlemekten çok olayların büyümesine ve yeni olaylar çıkarmaya neden oldukları görülmüştür. Bütün televizyon kanallarında gösterilen futbolcu Serdal Kurt’a kafa atan özel güvenlik görevlisi Hasan Köselici’nin ilkokul mezunu olduğu, 5188 sayılı kanunun özel güvenlik görevlilerinde aradığı tahsil şartına haiz olmadığı ve bizzat kendisinin olaya sebep olduğu anlaşılmış ve adli mercilerce tutuklanmıştır.
Müfettişler, uygulama kapsamında özel güvenlik şirketlerinin biraraya gelerek “özel güvenlik havuzu” oluşturması ve personele eğitim verilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Bıçakcı’ya eleştiri
Polis başmüfettişleri, raporda Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakcı’yı da isim vermeden eleştirdi. Merdiven boşluklarının dolu olması nedeniyle geç başlatılan Galatasaray - Fenerbahçe maçını değerlendiren müfettişler, federasyon gözlemcisinin verdiği raporu delil olarak kullandı.
Müfettişler, gözlemcinin, “Merdiven boşluklarının genişlemediğinin görülmesi üzerine müsabakanın başlama saati ertelendi. Gecikmenin 12. dakikasında hava koşulları, sporcu sağlığı ve seyirci infiali gözönüne alınarak TFF Başkanı Levent Bıçakcı’nın onayını alarak müsabakanın başlamasına müsade ettim” şeklindeki raporuna karşın şu değerlendirmeyi yaptı:
* Bu gözlemci raporu da göstermektedir ki talimatlar ve spor güvenlik kurullarınca alınan kararlar, bu kararların alınmasından ve uygulanmasından sorumlu mevkide olanlar tarafından bile ihlal edilmekte veya bu ihlaller sorumlu mevkilerdekilerin gözü önünde yapılabilmektedir.
* Gözlemci raporuna göre; merdiven boşluklarında biriken seyirci kalabalığının boşaltılması konusunda özel güvenlik görevlilerinin çabaları yetersiz kalmış, güvenlik amirinden polislerin müdahalesi talep edilmiş, polis müdahalesine rağmen merdiven boşlukları talimatlar doğrultusunda tamamen boşaltılmamış, kısmen meydana getirilen bir aralık üzerine maçta hazır bulunan Futbol Federasyonu Başkanı’nın sözlü talimatıyla karşılaşmanın oynatıldığı anlaşılmıştır.
· En sorumlu mevkide bulunan ve kuralların uygulanmasından sorumlu olanların dahi kuralları hafife aldığını “Bir defa ihlal etmekle birşey olmaz” zihniyetiyle hareket ederek kuralları ihlal ettiklerini göstermektedir.
Soruştur’ma’!
Fan-Etik’in yayına başladığı 1997’den beri futbolun değerini düşüren her olguyla evrensel kavganın nasıl verileceğini yazdık, çizdik... Bebek adımlarıyla da olsa, düşe kalka da yürüse, mesafe alıyoruz ancak tatmin olmuyoruz. Futbolda tribün şiddetini bitirmenin reçetesi de, formülü de belli, Türk usulü yöntemlerle çağdaş yöntemleri yakalamaya çalışıyoruz.
Şike ve teşvik primi gibi futbolun değerini düşüren, sevimsizleştiren iki cerahat ile mücadele etmenin de bir türlü uygulamaya sokulmayan evrensel çözümleri var... Amacımız o çözüm yöntemlerini bir kez daha burada yayınlamak değil. Hazır, aşağıda emniyet müdürlüğünün üç müfettişinin hazırladığı, Tolga Şardan tarafından haberi yapılan, (herkesin bildiği, konuştuğu, kanıksadığı ancak bir şey yapıl(a)mayan) resmi raporu yayınlarken bu konuya da değinmek istedik.
Çünkü Türkiye, şiddetle, şike ve teşvik primi ile yalnızca sözde mücadele edilen, yapanın yanına kar kaldığı bir ülke olmaktan çıkmalı!
Türk futbolseveri, futbolun özellikle son 15 yılını teşvik primi ve şike öyküleriyle geçirdi. İnanışa göre, “Hiç kimse bileğinin hakkıyla şampiyon olmadı, hiç kimse haketiği için düşmedi. Şampiyon olan, malum yöntemleri iyi bildiği için şampiyon oldu, küme düşmekten son anda kurtulanlar malum yöntemleri uygulamayı becerdiği için kurtuldu.” Fair - Play anlayışının dışına çıkıp başaranlar ‘helal olsun’, ‘en büyük başkan bizim başkan’ tezahüratlarıyla ödüllendirildi. ‘Benim memurum işini bilir’ zihniyetinin spora yansıması elbette bu şekilde olacaktı. Ancak bu bizim kaderimiz değil!
Hakan Olgun önce kayıt yaptı. Sonra medyaya, sonra müfettişlere konuştu. Dün de Yargıtay binasında, yaklaşık 200 savcının huzurunda, adalete yaptığı yardımlardan, kirlilikle savaşa katkısından ötürü Toplumsal Saydamlık Ödülü aldı. Hatta Federasyon Başkanı Levent Bıçakçı’dan bir de telgrafla tebrik! O bu ödülü alıyorsa, suç işleyenler niye ceza almıyor?
Yeni kurulan futbol federasyonu, her ne kadar siyasi tercih olduğu gerekçesiyle eleştirilse de en büyük projeleri, spordaki kirlilikle kavga etmekti. Altın fırsat, Sebatspor - Kayserispor maçında geldi.
Bu olay Türk futbolu için milat olma şansını hala koruyor.
Kim yaparsa yapsın, şike teşebbüsü de var, müşterek bahis manipülasyonu da!
Soruşturmadaki iyi niyeti de görüyoruz, alaturkalığı da...
Kimse kimseye bilgi vermiyor. Hakan’ın, Güvenç Kurtar’ın söyledikleri dışında kimse birşey bilmiyor, görmemiş, duymamış. Peki o zaman yaklaşık 400 milyarlık müşterek bahisi kim neye güverek oynamış!
Savcı, yasal gerekçelerle tutanaklarını 1.5 ay sonra gönderiyor, telefon şirketleri tarihin en ciddi, belki de en kolay soruşturmasında kişilerin kimi kaçta aradığına ilişkin bilgiyi vermiyor. Şike tahkik kurulu üyeleri süper savcı yetkisindelermiş ama hiçbir bilgiye ulaşılamıyor. En kritik isim Kenan Erol, İstanbul’a getirilip ifadesi alınamıyor. Bunun adı da şike ile mücadele oluyor!
2005 Türkiye’sinde şike ile böyle mücadele ediliyor! Biz buna layık değiliz... Mevzuat uygun değilse mevzuatı değiştirtin... Engel çıkaranları bildirin...
Bu fırsatı kullanmayan, kirli işlere karışanları bile bile çözüm üretemeyen Federasyon yetkililerini beceriksizlikle suçlarız!
Yenilmeyecek hastalık geçilmeyecek rakip yoktur...
10 sene önce kanserle mücadele ediyordu... Yaşam savaşında ayakta kalmayı bildi. Fransa Bisiklet Turu’nda son 6 senedir sarı mayonun sahibi olan Armstrong, 7.şampiyonluğuna adım adım ilerliyor.
“Organize suç örgütleri futbolda şiddetin başlıbaşına bir sebebidir”
* Taraftar dernekleri, kamuoyunda mafya olarak bilinen ve birçok kez haklarında organize suç örgütü kurmak ve çete halinde çeşitli suçlar işlemekten yasal işlem yapılan Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, Sedat Şahin gibi şahısların etkisi altında. Mafya lideri bu kişiler kulüp yönetimi üzerinde baskı kurabilmek için taraftar derneklerini kullanıyor.
* Organize suç örgütleri, kulüp yönetimi üzerinde ve karşılaşmaların sonucuna etki etmek üzere faaliyetlerini sürdürmektedir. Fenerbahçe kalecisi Rüştü Reçber’in 1999’da Pendikspor maçı sonrasında dövülmesi, kamuoyunda Sedat Peker grubu olarak bilinen organize suç örgütü tarafından gerçekleştirildi. Yunanlı işadamı Dimitris Papadapoulos’u öldürmekten sanık İbrahim Gümüştekin ile kamuoyunda tanınan Mecnun Otyakmaz’ın Rüştü Reçber’in dövülmesi olayında rollerinin bulunduğu aralarındaki telefon trafiğinden açıkça belli olmaktadır. Organize suç örgütü üyeleri olarak bir çok kez haklarında yasal işlem yapılan Olgun Peker, Vedat Peker, Sedat Peker, Mecnun Otyakmaz futbol camiasında hakimiyet sağlamak, kulüp yönetimi ve federasyon seçimlerini etkilemek, maç sonuçlarını etkileyecek şike girişiminde bulunmak amacıyla aralarında bir çok kez telefon görüşmesi yaptı. Organize suç örgütleri futbolda şiddetin başlı başına bir sebebidir. Her spor kulübünün bir mafyası olduğu iddiaları doğrulanmaktadır.
* Tribün lideri denen amigolar ile spor kulüplerinin başkan ve yöneticileri arasında varolduğu bilinen organik bağ deşifre edilerek ortadan kaldırılmalıdır. Kulüpler, tribün lideri ve amigolara gelir sağlayıcı özel güvenlik şirketi kurdurma veya toplu bilet dağıtma gibi eylemlerden vazgeçmelidir.
Güvenlik amirleri maç seyrediyor!
Araştırma raporunda, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın müdürü Mürşit Tarhan ve Ali Sami Yen Stat müdürü Hamit Kaşeli’nin de şiddet olaylarıyla ilgili görüşlerine yer verildi. Müfettişlerle görüşen her iki müdür de özellikle stat içindeki güvenlik önlemlerinin yetersiz kaldığını belirtti.
Stat müdürlerinin görüşleri özetle şöyle:
Mürşit Tarhan
Şükrü Saraçoğlu Stat Müdürü
* Maçta görevli güvenlik amirleri ve yardımcıları ile tribünde görevli diğer amirler maç seyretmek amacıyla görevli başka yerlerde maç izledikleri için sorumlu oldukları personeli kontrol etmekten uzak kalıyor. Böylece doğan yanlışlık sonucunda anında yapılması gereken müdahalelerde amirinden emir almayan görevliler farklı tepkiler göstererek büyümesine neden oluyor.
* Kadın seyircilerin istenmeyen pankartları vücutlarına sararak statlara soktukları konusunda duyumlar geliyor.
* Maçta görev alan polisler, maç başlamadan saatler önce statta görev alıyor; maç sırasında yorgun ve bezgin olduklarından görevlerinde yeteri kadar titiz davranamıyorlar.
* Seyirciler arasında çeteleşme olayı mevcuttur. Bu gruplar karaborsa bilet satışını yönettikleri gibi, istedikleri şey aleyhinde tribünleri tezahürat yapmaya yönlendiriyorlar. Bunlar maç seyretmekten çok seyirciyi yönlendirmeye çalışıyor. Bu gruplar stada girişlerde alınan tedbirleri zorlayarak çoğu kez biletsiz maça giriyor.
* Tribünlerde görevli polisler, sıra başlarında oturuyorlar ve yanlarındaki diğer koltuğa miğferlerini ve diğer teçhizatlarını koyuyorlar. Miğferlerini koydukları yerin biletli sahibi gelince de teçhizatlarını kaldırmıyorlar.
* Karaborsa biletler, Fenerbahçe ve Galatasaray stadlarında aynı kişiler tarafından satılmaktadır. Yetkililer, karaborsa bilet satışıyla mücadele etmiyor.
* Saha içerisinde alınan tedbirlerde polis seyircileri engelleyecek şekilde konuşlanıyor. Yetkililer seyirciyi engellediği uyarılarına aldırış etmiyorlar.
* UEFA kriterlerine göre saha içerisinde bulunması gereken kimseler dışında birçok kişi geziniyor.
* Biletix’in kulübelerinde bilet satanlar, gürültü yapılarak, kulübeler dışarıdan yumruklanarak ve başka cisimlerle yıldırılıyorlar. Biletler bazı şahıslar tarafından zorla alındıktan sonra karaborsada satılıyor, bilet almak isteyen seyirciye tükendiği söyleniyor.
* Yasaklı kişilerin stada yeniden girmelerini engelleyecek bir düzenleme bulunmuyor. Aramalar yetersiz yapılıyor. Bu gibi yerlerde sahaya fırlatmaya müsait malzemeler içeri sokulabiliyor.
* Simit ve su ihalesini alan şirketler, çuvalları aratmadan iplerle dışarıdan içeri çekiyorlar.
* Alınan tedbirler tam uygulanmıyor. Turnike girişlerinde ve çıkışlarda kalabalık oluşturarak yan kesicilik suçu işleniyor.
Hamit Kaşeli
Ali Sami Yen Stat Müdürü
* Girişlerde arama yapılmasına rağmen sahaya atmaya ve fırlatmaya elverişli malzemeler içeriye girebiliyor. Bunlar dışarıda satış yapan seyyar satıcılar tarafından içeriye sokuluyor veya saklanıyor. Malzemeler torbalara dolduruluyor, içeriye giren holigan taraftarlarca içeriye iple çekiliyor. Polis, bu tür malzeme sokulmasını kendi işi kabul etmeyerek karışmıyor.
* Karaborsa bilet satışında yakalanarak hakkında Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı veriyor. Kadıköy Başsavcılığı ise dava açıyor.
* Stat görevlileri, görevli oldukları kapılardan, sporcular kafile giriş kapılarından yakınlarını biletsiz olarak içeri alıyorlar.
* Turnikelerde görevli veya maçta görev almış herhangi bir polis görevlisi, yakınlarını veya istedikleri kişileri bile görevini kötüye kullanarak stada alıyor.
* Protokol tribününe gelen önemli kişilerin şöför ve koruma görevlileri silahla içeri girmek yasak olduğu halde silahlarını girişlerinde teslim etmiyorlar.
“Kahvelerden toplanan özel güvenlikçiler”
* Kanun çıkmadan önce, kahvehanede oturan herhangi bir kimse özel güvenlik şirketi tarafından genellikle 20 YTL. ücret karşılığında özel güvenlik görevlisi olarak tutulup maçlarda görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Böylece bugüne kadar yapacağı görevin bilincinde olmayan niteliksiz kişilerin spor karşılaşmalarında görev alabildiğini göstermektedir.
* Aslında bir özel güvenlik görevlisinin spor kulübüne maliyeti her müsabaka için 80 - 100 YTL. civarındadır. Ancak kulüpten alınan ücretin pek az bir kısmı güvenlik görevlisi olarak hizmet veren şahsa ödenmektedir. Düşük ücretle niteliksiz ve eğitimsiz personel çalıştırılmasını bu güne kadar özel güvenlik görevlilerinden beklenen faydayı sağlamadığı, yeni çıkan kanundan eğitilmiş lise mezunu özel güvenlik görevlilerinin daha faydalı olacağı anlaşılmaktadır.
* 27.02.2005 günü Beşiktaş - Sakaryaspor karşılaşması sırasında meydana gelen olaylarda kahveden düşük ücretle toplanan ilkokul mezunu özel güvenlik görevlilerinin olayları önlemekten çok olayların büyümesine ve yeni olaylar çıkarmaya neden oldukları görülmüştür. Bütün televizyon kanallarında gösterilen futbolcu Serdal Kurt’a kafa atan özel güvenlik görevlisi Hasan Köselici’nin ilkokul mezunu olduğu, 5188 sayılı kanunun özel güvenlik görevlilerinde aradığı tahsil şartına haiz olmadığı ve bizzat kendisinin olaya sebep olduğu anlaşılmış ve adli mercilerce tutuklanmıştır.
Müfettişler, uygulama kapsamında özel güvenlik şirketlerinin biraraya gelerek “özel güvenlik havuzu” oluşturması ve personele eğitim verilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Bıçakcı’ya eleştiri
Polis başmüfettişleri, raporda Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakcı’yı da isim vermeden eleştirdi. Merdiven boşluklarının dolu olması nedeniyle geç başlatılan Galatasaray - Fenerbahçe maçını değerlendiren müfettişler, federasyon gözlemcisinin verdiği raporu delil olarak kullandı.
Müfettişler, gözlemcinin, “Merdiven boşluklarının genişlemediğinin görülmesi üzerine müsabakanın başlama saati ertelendi. Gecikmenin 12. dakikasında hava koşulları, sporcu sağlığı ve seyirci infiali gözönüne alınarak TFF Başkanı Levent Bıçakcı’nın onayını alarak müsabakanın başlamasına müsade ettim” şeklindeki raporuna karşın şu değerlendirmeyi yaptı:
* Bu gözlemci raporu da göstermektedir ki talimatlar ve spor güvenlik kurullarınca alınan kararlar, bu kararların alınmasından ve uygulanmasından sorumlu mevkide olanlar tarafından bile ihlal edilmekte veya bu ihlaller sorumlu mevkilerdekilerin gözü önünde yapılabilmektedir.
* Gözlemci raporuna göre; merdiven boşluklarında biriken seyirci kalabalığının boşaltılması konusunda özel güvenlik görevlilerinin çabaları yetersiz kalmış, güvenlik amirinden polislerin müdahalesi talep edilmiş, polis müdahalesine rağmen merdiven boşlukları talimatlar doğrultusunda tamamen boşaltılmamış, kısmen meydana getirilen bir aralık üzerine maçta hazır bulunan Futbol Federasyonu Başkanı’nın sözlü talimatıyla karşılaşmanın oynatıldığı anlaşılmıştır.
· En sorumlu mevkide bulunan ve kuralların uygulanmasından sorumlu olanların dahi kuralları hafife aldığını “Bir defa ihlal etmekle birşey olmaz” zihniyetiyle hareket ederek kuralları ihlal ettiklerini göstermektedir.
Soruştur’ma’!
Fan-Etik’in yayına başladığı 1997’den beri futbolun değerini düşüren her olguyla evrensel kavganın nasıl verileceğini yazdık, çizdik... Bebek adımlarıyla da olsa, düşe kalka da yürüse, mesafe alıyoruz ancak tatmin olmuyoruz. Futbolda tribün şiddetini bitirmenin reçetesi de, formülü de belli, Türk usulü yöntemlerle çağdaş yöntemleri yakalamaya çalışıyoruz.
Şike ve teşvik primi gibi futbolun değerini düşüren, sevimsizleştiren iki cerahat ile mücadele etmenin de bir türlü uygulamaya sokulmayan evrensel çözümleri var... Amacımız o çözüm yöntemlerini bir kez daha burada yayınlamak değil. Hazır, aşağıda emniyet müdürlüğünün üç müfettişinin hazırladığı, Tolga Şardan tarafından haberi yapılan, (herkesin bildiği, konuştuğu, kanıksadığı ancak bir şey yapıl(a)mayan) resmi raporu yayınlarken bu konuya da değinmek istedik.
Çünkü Türkiye, şiddetle, şike ve teşvik primi ile yalnızca sözde mücadele edilen, yapanın yanına kar kaldığı bir ülke olmaktan çıkmalı!
Türk futbolseveri, futbolun özellikle son 15 yılını teşvik primi ve şike öyküleriyle geçirdi. İnanışa göre, “Hiç kimse bileğinin hakkıyla şampiyon olmadı, hiç kimse haketiği için düşmedi. Şampiyon olan, malum yöntemleri iyi bildiği için şampiyon oldu, küme düşmekten son anda kurtulanlar malum yöntemleri uygulamayı becerdiği için kurtuldu.” Fair - Play anlayışının dışına çıkıp başaranlar ‘helal olsun’, ‘en büyük başkan bizim başkan’ tezahüratlarıyla ödüllendirildi. ‘Benim memurum işini bilir’ zihniyetinin spora yansıması elbette bu şekilde olacaktı. Ancak bu bizim kaderimiz değil!
Hakan Olgun önce kayıt yaptı. Sonra medyaya, sonra müfettişlere konuştu. Dün de Yargıtay binasında, yaklaşık 200 savcının huzurunda, adalete yaptığı yardımlardan, kirlilikle savaşa katkısından ötürü Toplumsal Saydamlık Ödülü aldı. Hatta Federasyon Başkanı Levent Bıçakçı’dan bir de telgrafla tebrik! O bu ödülü alıyorsa, suç işleyenler niye ceza almıyor?
Yeni kurulan futbol federasyonu, her ne kadar siyasi tercih olduğu gerekçesiyle eleştirilse de en büyük projeleri, spordaki kirlilikle kavga etmekti. Altın fırsat, Sebatspor - Kayserispor maçında geldi.
Bu olay Türk futbolu için milat olma şansını hala koruyor.
Kim yaparsa yapsın, şike teşebbüsü de var, müşterek bahis manipülasyonu da!
Soruşturmadaki iyi niyeti de görüyoruz, alaturkalığı da...
Kimse kimseye bilgi vermiyor. Hakan’ın, Güvenç Kurtar’ın söyledikleri dışında kimse birşey bilmiyor, görmemiş, duymamış. Peki o zaman yaklaşık 400 milyarlık müşterek bahisi kim neye güverek oynamış!
Savcı, yasal gerekçelerle tutanaklarını 1.5 ay sonra gönderiyor, telefon şirketleri tarihin en ciddi, belki de en kolay soruşturmasında kişilerin kimi kaçta aradığına ilişkin bilgiyi vermiyor. Şike tahkik kurulu üyeleri süper savcı yetkisindelermiş ama hiçbir bilgiye ulaşılamıyor. En kritik isim Kenan Erol, İstanbul’a getirilip ifadesi alınamıyor. Bunun adı da şike ile mücadele oluyor!
2005 Türkiye’sinde şike ile böyle mücadele ediliyor! Biz buna layık değiliz... Mevzuat uygun değilse mevzuatı değiştirtin... Engel çıkaranları bildirin...
Bu fırsatı kullanmayan, kirli işlere karışanları bile bile çözüm üretemeyen Federasyon yetkililerini beceriksizlikle suçlarız!
Yenilmeyecek hastalık geçilmeyecek rakip yoktur...
10 sene önce kanserle mücadele ediyordu... Yaşam savaşında ayakta kalmayı bildi. Fransa Bisiklet Turu’nda son 6 senedir sarı mayonun sahibi olan Armstrong, 7.şampiyonluğuna adım adım ilerliyor.