![]() |
ZARALI HALİL SÖYLERİN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ 15.01.1964
[COLOR="Red"][B][I]Zaralı Halil Söyler
Zaralıların radyodaki türkü programları sırasında defalarca "işte Halil Emminin türküsü!" diye birbirlerine hatırlatmalarına sebep olan Halil Söyler, Zara'nın yetiştirdiği en meşhur şahsiyetlerden birisidir. Zaralı Halil 1906 yılında zayıf bir çocuk olarak dünyaya gelir. Ömür boyu yakasını bırakmayan bu çelimsizlik nedeni ile "ince Halil" olarak da bilinmiştir. Önce annesini, sonra da babasını kaybedince ondört yaşında Sivas'ta Yetiştirme Yurduna yerleştirilmiştir. Burada bağlama çalmayı öğrenmiştir. Müzik formasyonunda Sivasli Hafız Halıd, Feryadi Hakkı ve Divrikli Nuri (Üstünses) önemli rol oynamışlardır. Daha sonra ustalık zamanında devrinin diğer ünlü isimleri Malatyalı Fahri, Erzincanlı Şerif ve Diyarbakırlı Celal ile meşk etmiştir. Odeon plaklarına okuduğu ilk eser, Celal Güzelses'in "Kara Gözler" adlı hoyratıdır. Zara, her ne kadar Kangal ve Divriği folkloruna yakın örnekler çıkarsa da Halil Söyler, farklı musiki anlayışıyla karşımıza çıkar. Halil Söyler, müziklerini ince saz dediğimiz enstrümanlarla dile getirmiş, oldukça popüler olmuştur. Okuduğu türküler, o dönemin belli isimleri Diyarbakır'lı Celal Güzelses, Malatya'lı Fahri Kayahan ve Urfa'lı Hacı Baki Yurtsever'in okumuş oldukları türkülerle aynı tarzda olmuş, aralarında büyük etkileşim dolmuştur.Mukim Tahir "Ayağında Kundura" isimli türküyü okurken, Zaralı Halil aynı ezgilerle "Ağalın Altı Kengel" isimli türküyü okumuştur. Zaralı Halil'in eserlerini radyoda Neriman Altındağ, Nermin Yapar, Zehra Bilir gibi sanatçılar icra etmişlerdir. Zaralı Halil, 15 Ocak 1964 yılında vefat etmiş, geride eşi Kamer Hatun ve sekiz çocuğunu bırakmıştır. [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Black"][B]Ünlü sanatcımız HALİL SÖYLER'İ rahmetle anıyor,Yüce Allahtan mekanının cennet olmasını diliyoruz.
En sevdiğim eseri "Abdunun mezarını" onun için birkez daha dinleyeceğim. ALLAH RAHMET EYLESİN![/B][/COLOR] |
[COLOR="Red"][B][I]Karlı daglar karanlığın bastı mı?(U.H.)
Karli daglar karanligin basti mi? Kahbe felek ayriligin vakti mi? Karli daglar ne olur ne olur Asker agam gelse yarelerin ey olur Bir bulut kayniyor Sivas elinden Ucu telli mektup geldi yarimden Karli daglar ne olur ne olur Asker agam gelse yaralarim ey olur Allah su askere ömürler vere Tezkeresin alip geriye döne Karli daglar ne olur ne olur Asker agam gelse yaralarim ey olur [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Black"][B]ABDUNUN MEZARINI KAYADAN OYUN
MEZARIN ÜSTÜNE ANEM,MERMER TAŞ KOYUN VURMA DEDİM ZALİM VURMA VURMA A VURMA YAREM DERİNDİR YAREM İYİ OLURSA MEVLAM KERİMDİR. GELİN KIZLAR GELİN EY YANIMA GELİN KİMİNİZDE DAĞILIN ANAM ANAM AMAN ANAMA, KİMİNİZDE GELİN KENDİNİZ GÖRÜN ABDUNUN DERDİNE BİR ÇARE BULUN Tabiki sözler sanatkarın yorumuyla bambaşka bir güzellik kazanmış,bu eserdeki en etkileyici özellik ise gerçek bir yaşam hikayesi olması... Dinlemeyen arkadaşların dinlemesini tavsiye ederim. REŞAT Ağabeyimede bu ve bunun benzeri konulara sahip çıktığı ve SİVASımızın kaybolmayan değerlerini hep öne sürdüğü için ayrıca teşekkür ediyorum[/B][/COLOR] |
ALLAH RAHMET ETSIN COK DEGISIK BIR SANATCIYDI
BIR SEFERINDE TÜM SIVASTA ONUN KASETINI ARAMISTIM!:) |
[COLOR="Blue"][B][I]Çaya indim çağlarım
Çaya indim çağlarım Yar yar diye ağlarım Yarim ısıtma tutmuş Ben ısıtma bağlarım Çaya indim taşı yok Yüzük buldum kaşı yok Havada bir kuş gördüm Benim gibi eşi yok Çaya indim çay susuz Mahmur gözler uykusuz Ellerin yari gelmiş Hani bizim hayırsız[/I][/B][/COLOR] |
RESAT ABI BU KONUDA BIR [COLOR="Blue"]DAHÎ[/COLOR] SIN SEN:)
|
[COLOR="Red"][B][I]Bu Gün De Günlerden Cumadır Cuma
Bu günde günlerden cumadır Cuma Yar hamama gidip kınanı yuma Ben seni sevmişim kimseye deme Zalim celep vurdu yarem var benim Bu günde günlerden cumartesi Başında terlidir güzeldir fesi Sol böğründen çıktı yarin nefesi Zalim celep vurdu yarem var benim Bu günde günlerden salıdır Salı Sallan gel sevdiğim sarılak bari Yoktur şu dünyada yarin emsali Zalim celep vurdu yarem var benim[/I][/B][/COLOR] |
[QUOTE=gercek58li]RESAT ABI BU KONUDA BIR [COLOR="Blue"]DAHÎ[/COLOR] SIN SEN:)[/QUOTE]
[COLOR="Red"][B][I]saolasın sebahatin gardaşım amacım sadece yeni yetişen gençlere bu topraklarda yaşamış büyük ve kıymetli ilim,sanat ve fikir adamlarını tanıtmak ve unutturmamak. eğer katkım oluyorsa ne mutlu bana.[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Red"][B][I]
buda üstadın sözleri çok anlamlı ve güzel bir uzun havası.. Ehtikatın Tam Tut Ehtikatın tam tut yolunu tanı Bu dünya tanıdır gelenler hani Kara toprak yedi bu kadar canı Bir gün olur sıra gelir bize Şu insan dediğin bir tek yapraktır Evvela ahırın kara topraktır Bu dünyada benlik satan ahmaktır Daim ölüm kuşu döner başımda Harabeye döndü gayri bucağım Şimdi bir virane tüter ocağım Karanlık mekanım yok kalkacağım Akibet yerine koydular beni[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Sienna"][B][I]
ikinci dünya harbinde ülkeyi harbe sokmayan ismet paşaya methiye Türk Hava Kuşu Yine yükselecek Türk Hava Kuşu Ordular saracak düzü yokuşu Şahinler ülkeye sokmaz baykuşu Tecrübeler görmüş başkanımız var Nur olsun Ata'nın yattığı yerler Zaferler kazandı kahraman erler Aslan toprağına giremez eller Tecrübeler görmüş başkanımız var Yine karşımızda sarpı yokuşu Avrupa'yı sardı barut kokusu Kahraman Türk cepheleri bekliyor Yerinde otursun düşman ordusu Başımızda olan İnönü İsmet Batı cephesinde çok çekti zahmet Türklerin babası İnönü İsmet Vatanı kurtaran başkanımız var[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Indigo"][B][I]Gördüm Ki Gülşende Edersin Nida
Gördüm ki gülşende edersin nida Yandırdım bağrımı gül yüzlü şeyda Sen benim olmuştun dostun bağında Bülbül seherde niçin ağlarsın Konyalı Mahsuri dostum yaranım Cellalulahdanh acı haber mi aldın Mevla'nın aşkıyla derin mi daldın Bülbül seherlerde niçin ağlarsın Söylersin söylersin kendi dilinde Uyanıp seherde vaktin gelince Bülbül seherlerde niçin ağlarsın Söylersin söylersin kendi dilinde Uyanıp seherde vaktin gelince Bülbül seherlerde niçin ağlarsın Şu garip gönlümü niçin dağlarsın[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Purple"][B][I]Yaylalar
Yaylalar yaylalar yüce yaylalar Yaylanın bekçisi dumanlı yaylalar Derdim var ağlarım gözümde yaşlar Uçun turnalar uçun ben yaralıyam Sorarsan aslımı ben Zaralıyam Kalbiniz bu kadar katı mı sizin Vicdanınız yok mu hiç birinizin Merhameti yok mu hiç birinizin Uçan turnam uçun ben yaralıyım Sorarsan aslımı ben Sivaslıyam[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="DarkOliveGreen"][B][I]Zara'nın Üstü Dağdır
Zara'nın üstü dağdır Bu ne cilveli bağdır Ağlama kara gözlüm Niceki canını sağdır Başa bağlar ipeği Martinlidir tüfeği Beyim nasıl taşıyor Beşyüzaltmış fişeği[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="DarkSlateGray"][B][I]Elde Güzel Çokmuş
Pınarın başında esmesin yeller Bir gün efkarlıyım toplanman eller Gözümden akıyor kan gibi seller Ne yandasın sürmeli gelin ne yanda Elde güzel çokmuş bize ne fayda Pınarın başında destin var idi Beni öldürmeye kastın var idi Senden olgun, olgun dostum var idi Ne yandasın sürmeli gelin ne yanda Elde güzel çokmuş bize ne fayda Havuzun başında yedim hurmayı Kılavuz gönderdim yare turnayı Keklik nerden aldın sen bu sürmeyi Ne yandasın sürmeli gelin ne yanda Elde güzel çokmuş bize ne fayda[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Sienna"][B][I]Sarı Pınar
Sarı yerden sarı yerden Su gelir sarı yerden Felek gözün kör olsun Ayırdın yari yardan Şu dağlar meste gider Dolanır yare gider Dağda bir garip ölmüş Sağ gelen hasta gider[/I][/B][/COLOR] |
su daglarda kar olsaydim turkusude onun diyorlar dorumu acaba
|
[QUOTE=avare]su daglarda kar olsaydim turkusude onun diyorlar dorumu acaba[/QUOTE]
[COLOR="Red"][B][I]hayır onun değil..[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Blue"][B][I]Zaralı Halil'in Hayatı
Çocukluğu Zaralı Halil'in doğum tarihi olan 1320 yani 1906 yılları Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik, sosyal bunalımlar yaşadığı bölünme, parçalanma hatta yok olma noktasına geldiği dönemlerdir. Bu tarihlerde Zaralı Halil'in annesi ve babasının erkek çocuktan umudunu kestikleri bir zamanda dünyaya gelmesi aile içinde büyük bir sevinç yaratır. Onu büyük bir sevgi ve şefkatle karşılarlar. Özenle yetiştirmeye çalışırlar. Ancak sanatçının çocukluğu öyle gürbüz sıhhatli ve neşeli değildir. Zayıf, kolay hastalanan, nazik bir bünyesi vardır. Annesi Gülsüm Hanım onun sağlıklı olması için elinden geleni yapar. Bir yandan da "İnşallah bu incik de ölmez" diye Allah'a dua eder. Kuvvetli, gürbüz, enerjisi olmayan ya da sakat anlamına gelen incik lakabı daha sonra "ince" şekline dönüşür. Yani duygulu, içli, hassas, romantik, anlamına…Zaralı Halil yedi yaşına geldiğinde büyük bir destek, sevgi, ve şefkat gördüğü geniş bir duygu dünyasına ve halk sahip annesini kaybeder. Böyle bir olayın hem çocuk hem de sanatkar doğan Halil'in duygu dünyasında fırtınalar estirmemesi mümkün değildir. Ancak acı olaylar onun yakasını bırakmaz. Babası Halil İbrahim de kayalardan balyozla taş koparmaya çalıştığı sırada taş yığınlarının altında kalarak sakatlanır. İki yıla yakın bir süre içinde hastanede ve evde gördüğü tedavi cevap vermez ve ölür. Daha küçük yaşlarda abalarına rağmen tutacak dalı kalmaz. Yakınları ve çevresi onun için daha iyi bir ortam ararlar. Kabiliyetli ve hassas olarak değerlendirdikleri sanatçının daha az perişan olması için Sivas Yetiştirme Yurdu'na baş vurarak oraya yerleşmesini sağlarlar. Yurt hayatı Zaralı Halil'in ruh ve sosyal yapısında yepyeni bir dönemdir. Bu dönem belki sanatçı olmaya aday olduğu nokta, belki de bütün hayatı boyunca sürecek psikolojik baskı. Ama Halil oraya kısa sürede alışır. Saz çalmasını, grup içinde yaşamasına öğrenir. On yaşından itibaren dört yıl kaldığı yurtta, küçük yaşlarda yüreğine yerleşen derin ızdıraplar, endişeler, korkular ve çaresizlikler böylece beceriye dönüşür. Toplum onu bu durumuyla yalnız bırakmaz. Zara'ya gittiğinde büyük bir ilgi ve yakınlık görür. Onun ileride büyük bir ses sanatçısı olacağını sezenler, elinden tutmaya ona yardımcı olmaya çalışırlar. Bu destek onu adım adım şöhretin basamaklarına götürecektir. Yaşadığı çevrenin dar ve ekonomik şartlarının zor olması onun şöhretlerin çıktığı büyük şehirlere gitmesine engel olmaz. Yardım etme, destek olma ve yüceltme gibi asil duygulara sahip olan Zaralılar, onu her fırsatta yalnız bırakmayacaklarını belirterek sanatçıya onun hayatını yönlendirecek bir güven aşılarlar. Gençliği ve Olgunluk Dönemi Zaralı Halil'in gençlik döneminde çevresi genişler. Sıra toplantıları, içki meclisleri, düğünler onsuz geçmez. Herkesin bildiği türküler yanında kendisi de yavaş yavaş türkü yakmaya, mani dizmeye başlar. Bu türkü ve manilerin sözlerinin oluşmasında, ezgiyi dönüşmesinde ablaları Şakire ve Fatime'nin de yardımları vardır. Yakınları Zaralı Halil'in ileride büyük bir sanatçı olacağına inanmaya başlarlar. Onu bir an önce büyük şehirlere göndermek için çare ararlar. İşte böyle bir ortamda henüz hayatını yönlendirebilme ya da olumlulukları seçme olgunluğuna erişmeden askere alınır. Askerlik onun için yeni bir hayatın başlangıcı olmuştur. Askerlikte düzenlenen eğlence gecelerinde Halil solist olarak çıkar. Bu durum onun hem sahne hayatını başlatır hem de disipline olmasını sağlar. Askerlikte sanatkarlıkta eğitilir ve belli bir düzene girer. Ancak hastadır. Gördüğü tedavilerle iyileşmez. Uzun süreli bir hastalık raporu alarak Zara'ya döner. Fakat yine askeriyede, Zara'da Sivas'ta tertiplenen gecelere katılarak türkü söyler. Askerlik sonrası tanımak, ses dünyasında söz sahibi olmak için arayışlara girer. İyice tanıdığı, beğenildiği Zara, Suşehri, Erzurum gibi yöreler onu tatmin etmez. Kendisine büyük bir yakınlık gösteren manifaturacı Şükrü Efendi onu İstanbul'a götürerek İstanbul'da ki çevresiyle tanıştırır. Her gittikleri yerde Halil'in sesi çok beğenilir. Plak doldurması için teşvik edilir. Bu Halil'in büyük şehirler de ilk çevre edinmesidir. Birlikte gittikleri bir plak şirketi Zaralı Halil'i dinler dinlemez hemen plak yapmayı kabul eder. Dolduracağı bir tek plaktır. Bunun karşılığında Halil'e verilmek üzere dörtyüz liraya anlaşırlar. Bu anlaşma sonucu Zaralı Halil belki de insan ilişkilerinde ilk kez hayal kırıklığı yaşar. Verilen söz ve yapılan anlaşma yerine gelmiyordu. Plak şirketi dörtyüz yerine elli lira veriyordu. Bu anlaşmazlık mahkemede paradan ziyade sözünde durma, durmama konusuna dönüşür. Zaralı Halil için önemli olan para değil, mertlik, dürüstlük ve sözünde durmaktır. Zaralı Halil'in bu şahsiyet çizgisini diğer hayat dönemlerinde de görmekteyiz. Sanatçının piyasaya sürülen plakları kısa sürede ilgi görür. Artık plak şirketlerinin peşine düşmez. Aranılan bir sanatçı olur. Bu dönem Halil'in şöhret basamaklarını çifter çifter çıktığı olgunluk dönemidir. Çevresi genişler, tanıştığı sanatçı sayısı artar, yurdun çeşitli yörelerinde diğer tanınmış sanatçılarla konser turnelerine katılır. Eğlence dünyası onu Diyarbakırlı Celal Güzelses ve Erzincanlı Şerifle birlikte anmaya başlar. Zehra Bilir, Muzaffer Akgün, Nurettin Dadaloğlu, Aliye Akkuş gibi devrin meşhur ses sanatçıları Zaralı Halil'i grupları içine alırlar. Sanatçı onlarla arkadaşlık kurar ve turnelere çıkar. Bu dönem 1950 yıllarındadır. İstanbul Radyosu'nda söylediği türküler Anadolu'nun en uzak köşelerine kadar ulaşır. Büyük kentlerde birçok eğlence yerleri Zaralı Halil'i gazinolarda sahneye çıkarmak için adeta yarışırlar. Ulaştığı şöhret, kendisine karşı gösterilen ilgi bol miktarda aldığı bol miktarda alkolün zevk verici ve uyuşturucu yanının bünyesine hakim olması, onun ailesine karşı olan sorumluluklarını azaltır. Gerçi bu dönemde yedi yıldır görmediği karısına, çocuklarına hediyeler, geçimleri için para göndermektedir ama kendisi gitmemektedir. Ailesi ve çocukları Zaralı Halil'in sesini radyolardan duyarak, sağlıklı haberlerini dostlarından haber alarak avunurlar. Üç evlilik yapıp son karısı Kamer Söyler'den olan sekiz çocuktan hayatta olanlar ise onun yolunu gözler… Memleketi Zara'ya Dönüşü ve Ölümü Zaralı Halil, öksüz yetim kalmakla başladığı buruk hayatını şöhretle, yeni kazandığı dostlarla doldurmaya, renklendirmeye, zenginleştirmeye çalışmıştı yıllar boyunca. Ama bir yandan da çevresinde oluşan olaylarla ilgisiz kalmamıştır. Derin ve hissi dünyasında bunları kendisine has üslupla yorumlayarak söze ve ezgiye dönüştürmeye çalışmıştır. Erzincan'da ve Suşehri'nde olan depremlerin açtığı zararlar, can kayıpları, sevdalıların çektiği ızdıraplar, savaşların yıkımları Türk'ün kahramanlığı onun kimi türkülerinde tema olmuştur. Büyük sanayi, ticaret ve eğlence yerlerine çok uzak çok zor tabiat ve geçim şartları bulunan ancak zengin folklorik değerlerine, sağlam insan ilişkilerine sahip, yiğitliğin dürüstlüğün övüldüğü yer olan Zaralı Halil, ömrünün sonuna doğru memleketine döner. Bu dönüş acaba bir hayal kırıklığı mı? Yoksa çocukluğunda bilinç altına yerleşen üstün değer yargıları mı? Veya bir insanın yuvasına tekrar sığınışı mı? Onu bilemeyiz. Ancak o hayatı boyunca yaklaşık yüzelliye yakın türküyü seslendirmiş bunlardan büyük çoğunluğunun sözlerini yazmış ezgilerini hazırlamıştır. Plak ve ses bantları koleksiyonları içinde tespit edilen altmış sekiz tane türküden ancak kırkbeş tanesi tespit edilebilmiş ve bunlardan bazıları notalara alınarak radyo repertuarına dahil edilmiştir. Zara halkının ve orada görev yapan birçok kişinin sıcak ilgi ve desteği ile şöhret olan ve yurdun her köşesinde Zaralı Halil, İnce Halil diye anılan sanatçı ömrünün son aylarını Zara'da geçirir. Tanınmışlığın ve imkanların zirvesinde olduğu dönemlerde mala mülke önem vermediği için son yıllarını yokluk içinde geçirmiştir. 15.01.1964 yılında Zara'da ölen sanatçı şimdi aramızda değil ama sesi ruhumuzu dalgalandırmakta "yazmanın alı, yola dizilen göçler, cilveli bağlar, dosta giden dağlar, çığrışan bülbüller, Kösedağı'nın suları, pınarın başında esen yeller, kaynayan bulutlar, ezim ezim ezilen yürek, nota olup benliğimizi sarmakta ve duygu dünyamıza kanat olmaya devam etmektedir. [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Indigo"][B][I]Zaralı Halil Hakkında
Devrin en iyi icracılarından olan Zaralı Halil, ömrü boyunca pek çok halk türküsü dile getirmiş, umumiyetle çevresinde meydana gelen ya da başından geçen olayları eserlerinde bizlere nakletmeye çalışmıştır. Zaman zaman o devrin ünlü sanatçılarının ve meşk ettiği sanatçıların da eserlerine icra etmiştir. Kendisine ait türkü ve uzun havalarda yine zamanın güzide sesleri plak yapmışlardır. Türkülerinin bazılarının sözlerinin kardeşi Fadime Hanım'a ait olduğu söylenmektedir. Zaralı Halil'in yetişmesi devrinin ünlü sanatçılarını dinleyerek ve Sivaslı sanatçılardan Hafız Halid Feryadi Hafız Hakkı Bey ve Divrikli Nuri Üstünses'le meşk etmiş, bu sanatçılardan etkilenmiştir. Daha doğrusu düzenli bir tahsilinin olmayışı ve nota bilmemesi kendisini kulak yoluyla yetiştirmeye sevk etmiştir. Bunda tambur, ud ve bağlama çalmasının rolü büyüktür. Zamanın teknik ve ses kayıt imkanlarının yetersizliği plak kayıtlarında zayıf sesi olan bağlama yerine daha kuvvetli sese sahip halk tabiriyle ince saza yer vermiştir. Bu sazlar mızraplı ve yaylı tambur, cümbüş, kanun, klarnet, çalpara ve dümbelektir. Devrinin ünlü sanatkarlarından Diyarbakırlı Celal Güzelses, Sivaslı Feryadi Hafız Hakkı Bey, Divrikli Nuri Üstünses, Tamburi Malatyalı Fahri Kayahan ve Erzincanlı Şerifle meşk ettiği, yine bu sanatçılardan feyz aldığını ve etkilendiğini söyleyebiliriz. Sivas yöresinde hiçbir zaman Hoyrat okunmadığı halde Zaralı Halil. Celal Güzelses'in Diyarbakır yöresine ait "Kara Gözler" hoyratını Odeon plak şirketinde plağa okumuştur. Bu da meşk ettiği sanatçı arkadaşlarına bir nazire olsa gerek. Plaklarına başta üstad kemani Erzurumlu Haydar Telhüner olmak üzere Kanuni Ahmet Yatman, klarnet Şükrü Tunar ve tamburi Malatyalı Fahri eşlik etmişlerdir. Plaklarını 1945-1958 yılları arasında okumuştur. Zaralı Halil Söyler'in eserlerini devrinin bir çok ünlü sanatçıları da icra etmişlerdir. "Sabah güneşi doğmuş konaklara" türküsünü bayan sanatçı Nermin Yapar'la birlikte plağa okumuşlardır. Memleket içi konserlerinde ve gazino çalışmalarında Suzan Yakar'la birlikte olduğunu biliyoruz. T.R.T. repertuarlarında sekiz türküsü bulunmaktadır. "Ağılın altı kenger (Mehmet Beye), Ezim ezim eziliyor yüreğim, kaşlarının karasına, çaya indim taşı yok, yüzük buldum kaşı yok, kiremit bacaları, tevekte üzüm kara, kaleden iniş mi olur ve sabah güneşi doğmuş boyalı konaklara" türküleridir. Bu sekiz türkü Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiş ve notaya alınmıştır. Ne yazık ki diğer türküleri kaderine terk edilmiş ya da sahipsizlik nedeniyle başka sanatçılar tarafından kendine mal edilmektedir. T.R.T. repertuarına girmemiş beş türküsü Sivas Belediye Konservatuarı öğretim üyelerinden Rıfat Kaya tarafından derlenip, Burhan Taraz tarafından otantik yapısına sadık kalınarak notaya alınmış, Sivas Zara yöresi ve kaynak olarak Zaralı Halil Söyler olduğu şeklinde bu türküler noterce tasdik ve tescil edilmiştir. En kısa zamanda T.R.T. repertuarındaki yerini alacaklardır. Bu türküler şunlardır; "Yağmur yağar bulut döner göllerce, gördük ki gülşende edersin nida, güzel bulmazsa eşini döker gözünün yaşını, duman olur dağlar başı, söğüt yaprağı yerde ben uğradım bir derde" türküleridir. Devrinin meşhur sanatçılarından Erzincanlı Hafız Şerif, Zaralı Halil'in "Yavri yavri bir gül için bülbül giymiş kareler ve kaşların ince mince", Neriman Altındağ "Yün eğerdim kelep ettim", "Suzan Yakar "Ezim ezim eziliyor yüreğim" türkülerini plak yapmışlardır. Ayrıca Urfalı Sanatçı Mükim Tahir, "Ağılın altı kenger" türküsünü, "Ayağında kundura" sözleriyle varyant olarak plağa okumuştur. Yine Zaralı Halil, Divrikli Nuri Üstünses'in "Yandım Allah yandım", "Açıl mor menevşem bahar erişti" türkülerini Diyarbakırlı Celal Güzelses'in "Kara gözler" hoyratını plağa okumuştur. Başkasına ve başka yörelere mal olan eserlerinin çok olduğunu belirtmiştik. "Bugün de günlerden cumadır Cuma" türküsü Binali Selman kaynak gösterilerek Bayburt yöresine, "Ey hamamcı bu hamama güzellerden kim gelir adlı tatiyan formundaki türküsü aşık Davut Suları kaynak gösterilerek Erzincan yöresine mal edilmiştir. Zaralı Halil bu eserlerini plağa okuduğu zaman gerek Binali Selman ve gerekse Davut Suları belki saz çalmasını dahi bilmeyen çocuklardı. Çünkü Zaralı Halil'in muasırı değildi. Son senelerde radyo ve televizyondan zevkle dinlediğimiz Zaralı Halil'e ait uzun hava olan "Göç göç oldu göçler yola dizildi" adlı eser konservatuarımız öğretim üyelerinden Rıfat Kaya tarafından 1976 yılında Erzurumlu rayda sanatçısı Mükerrem Kemertaş'a dinletilmiş Türkiye radyolarında ilk kez bu sanatçı tarafından banda okunmuştur. Sanatçı kendisini kaynak göstererek uzun havayı Erzurum yöresine mal etmiştir. Zaralı usul yönünden ele alacak olursak eserlerinde 10/8'lik usul sıkça görülür. 7/8 usulde yaptığı tek eser olan kiremit bacalarında Karadeniz etkilenmesini görüyoruz. Öte yandan 6/8 usuldeki "sabah güneşi doğmuş boyalı konaklara" ve "mendilinde kar getir" türkülerinde bir Azeri etkilenmesi göze çarpmaktadır. Feryadi Hafız Hakkı Bey, seferberlikte doğu ve Kafkas cephesinde bulunmuş, bu bakımdan Azeri musikisiyle daha yakından ilgilenmiş, eserlerinde de bu havayı işlemiştir. Daha önce de belirttiğimiz gibi Zaralı Halil'in musiki şahsiyetinin oluşmasında Feryadi Hafız Hakkı Bey'in büyük tesiri olmuştur. Diğer kullandığı makam ve usullerin Sivas'a ve havasına uygunluğu bir hakikattir. [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="DarkSlateGray"][B][I]Zaralı Halil Söyler'in Edebiyat ve Müzik Tarihindeki Yeri
Bir hüzün mü çöktü yüreğimize hemen türkülere sığınırız. Bir sevinç sardıysa benliğimizi yine türküdür söylediğimiz…Bizler kopamayız türkülerden. Onlar acımız, onlar neşemiz, onlar bitmez tükenmez sevda ocağımızdır. İşte böyle bir havayı solur ruhumuz asırlarca… Nice türkülerimiz vardır, Mozart, Beethoven, Bach dinlese kıskanır. Nice türkülerimiz vardır barışa çağırır tüm insanlığı. Bütün bu asil duygular, sonunda tek yürek olan yüreklerden çıkar, yüreklere akar asırlar içinde türkülerle…Kimse benim diye sahiplenmez bunları…Kimse gururlanmaz ben yaktım diye…Çünkü türküler, türkü yakanlar tarafından topluma hediye edilir. Topluma sunulur cömertçe…Ne çönklere geçer uzun uzadıya adları, ne de türkülerinde mahlasları, yaşar türkü yakanların…Onlar yüzyıllar boyu hicranlarıyla, neşeleriyle, özlemleriyle, sevdalarıyla nameleşir ve nesillerin dert ortağı olurlar…İşte Zaralı Halil'de bunlardan biri…Eğer türküleri, ezgileri bugün için tespit edilmez, hakkında yeterli ve ilmi çalışmalar yapılmazsa o da diğer anonim türkü yakanları gibi bir süre sonra hafızalardan silinip gidecektir. Oysa millet ve dünya barışının sağlanmasında etkin olmak doğrudan doğruya sanat ve kültür hareketlerine ve o alanda yetişen değerlerle önem vermekle mümkündür. İşte Zaralı Halil'i gerek edebiyat, gerekse müzik tarihimizde türkü yakan olarak ele alabiliriz. [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Sienna"][B][I]Zaralı Halil'in Türkülerinin Öyküleri
Yanık, duygulu bir ses Zaralı Halil…Uzun havalarında bir efkar sarıyor insanı…Evrensel bir dil kullanıyor sanki…Billur sular gibi bir ses sıcak bir ifadeyle aşıyor sınırları, çok şey anlatıyor insana…Ve kabul ediyorsunuz Zaralı Halil'in müzik dehasını… Onun kulak eğitimi ve müzik aşkı, annesinin kucağında başlar. Annesi okuma-yazma bilmez ama zengin bir halk kültürüne sahiptir. Anlattığı masallar, düzdüğü maniler zevkle dinlenir. Zaralı Halil bu güzellikler içinde büyür. Bir yanda doğanın hırçın yüzü vardır; verimsiz topraklar ağaçsız yalçın dağlar ve uzun kışlar; bir yanda da insanı sımsıcak saran masallar, maniler, kilimler el işlemeleri… Sanatçı bu zıtlıklar içinde yaşar. Onda aşılmaz dağlar aşılır, geçilmez Kızılırmak geçilir, varılmaz yerlere varılır. "KARLI DAĞLAR KARANLIĞIN BASTIMI? KAHPE FELEK AYRILIĞIN YAKTI MI? KARLI DAĞLAR NE OLUR NE OLUR? ASKER AĞAM GELSE YARELERİM EYİ OLUR" Söylediği türkülerin bir kısmının sözlerinin kendisine ait olması Zaralı Halil'in sanatkarlık yönünü bir kat daha artırmaktadır. Türküleri genellikle bir öyküye dayanır. Çevresinde olan olaylar ona doğrudan tesir eder. Sanatçının duygulu zengin dünyasını harekete geçirerek birbirinden güzel türküler söylemesine, besteler yapmasına sebep olur. Hastalıklar, ölümler, depremler, sevdalar, soğuklar, dağlar…Onun türkülerinin konusu olmuştur. Bir gün yakın köylerden biri yanına gelir. "Genç yaşta kızım öldü, doktora götüremedim yüreğim alev alev yanıyor bir türkü söyle kızıma" der. Zaralı Halil'in içi burkulur, kızın babasının yaşadığı acıyı o da yaşamaya başlar. KÖY GÜZELİ GÜL HANIM KÖYÜ SARDI FİGANIM BABA GÖZÜN KÖR OLSUN TUTMAZ OLDU HER YANIM GİDİN SÖYLEYİN BABAMA GİRMEZ OLSUN ODAMA FELEK GÖZÜNÜN KÖR OLSUN TUTMAZ OLDU HER YANIM KÖYÜN ALTINDA DERE ÇAĞIRIN DOKTOR GELE BABA GÖZÜN KÖR OLSUN NE OTURUN MİNDERE GİDİN SÖYLEN BABAMA GİRMEZ OLSUN ODAMA FELEK GÖZÜN KÖR OLSUN TUTMAZ OLDU HER YANIM Zaralı Halil gittiği Erzincan'da görkemli bir şekilde karşılanır. Dinleyicileri onu trenle yolcu dinceye kadar bırakmazlar. Sevgi gösterileri arasında Erzincan'dan ayrılır. Yolda Erzincan'da deprem olduğunu duyar ve aşağıdaki uzun havayı yazar. KAN AĞLIYOR ERZİNCAN'IN DAĞLARI VERAN KALDI MOR SÜMBÜLLÜ BAĞLARI SİVAS'A GELİYOR KALAN SAĞLARI ŞİKAYETİM KİMDEN KİME NE DEYİM NİKSARDA KALMADI DİKİLİ BİR TAŞ ERBA'YI SORMAYIN DÖKER KANLI TAŞ TOKAT GEÇİRDİ ZORLU BİR SAVAŞ ŞİKAYETİM KİMDEN KİME NEYLİYİM KARAHİSAR KOYULHİSAR HEP VİRAN OLDU GÜL YÜZLÜ YAVRULAR SARARDI SOLDU BİZE NE OLURSA MEVLADAN OLDU ŞİKAYETİM KİMDEN KİME NEYLEYİM Zaralı Halil'de çok az insanda bulunan bir duygu dünyası vardır. Dostluklarını unutmaz. Başkalarının sevinç ve acılarını paylaşmasını bilir. Zara'da tanınmış ailelerden biri Zara'da gösteri yapan tiyatro sanatçısına aşık olur. Kadının peşine düşer. Narman'da sanatçıyla evlenip Zara'ya döner. Zaralı Halil ona aşağıdaki ezgiyi söyler; NARMAN'DAN GELİRKEN YOLUN OLAYIM AÇILMIŞ BAHÇENDE GÜLÜN OLAYIM DEDİM BİR BUSE VER A DELİ GELİN SALLADI BAŞINI AĞLADI GELİN Zaralı Halil Kösedağ'dan annesiyle birlikte evlerine gelirken yayladan göç edenleri görür. Bunlar sıra sıra yollara dizilmişlerdir. Vakit akşam üzeridir. Tabiat bütün ihtişamı ve güzelliğiyle bu insanları kucaklamış gibidir. Annesi "dur hele bir türkü yakalım" der ve halen zevkle dinlediğimiz "Göç göç oldu göçler yola dizildi" eseri böyle oluşur. GÖÇ GÖÇ OLDU GÖÇLER DİZİLDİ UYKU BASTI ELA GÖZLER SÜZÜLDÜ O ZAMAN ELİM YARDE SÜZÜLÜ OY DAĞLAR AŞAN YOLUN YAYLASI OY OY Zaralı Halil, şöhrete ulaşmıştır. Halk onun sesini benimsemiştir. Yurdun yedi köşesinden davet edilir. Artık her günü doludur. Yakınlarına vakit bile ayırmaz. Uzun süre çocuklarından ayrı kalır. Onu sevip takdir edenler dalga dalga büyür. İstemeyenler de vardır elbet. Nitekim öldü diye yayarlar. Söylenti sanatçıya Malatya'da iken ulaşır. Bunun üzerine aşağıdaki türküyü yakar: KÖSE DAĞDAN ESEN YELLER YAĞAR YAĞMUR AKAR SELLER ÜÇ BACININ BİR KARDEŞİ GURBET ELDE ÖLMÜŞ DERLER ÖLE ÖLE BACIN ÖLE BACIN SENSİZ NE GÜN GÖRE MALATYA'NIN KAVAKLARI DÖKÜLÜYOR YAPRAKLARI BEN ATAMA DOYMADIM DA DOYSUN KARA TOPRAKLAR Zaralı Halil, koyunlarının kurtlar tarafından parçalanmasına da türkü yakmıştır: KÖZLEMECİ SOKMUŞ BAŞIN AĞILA UMARIM MEVLADAN BEYNİ DAĞILA ADAM YOKTUR MAHŞER DİYE BAĞIRA SEN BİZİ DÜŞMANA GÜLÜNÇ EDERSİN TEPEDEN GÖRÜNDÜ MEMEDİN FESİ BAĞIRIR MAHSER ÇIKMIYOR SESİ HER TEPE BAŞINDA KOYUN ÜLEŞİ SEN BİZİ DÜŞMANA GÜLÜNÇ EDERSİN BÜYÜK TEPEDE BÖLDÜN KOYUNU KURT İÇİNE DÜŞMÜŞ GÖRÜN OYUNU TOPLADIN NETTİN KOYUNU SEN BİZİ DÜŞMANA GÜLÜNÇ EDERSİN IŞITMA PINARINDA ŞAFAK AĞARIR PEŞLİ KEÇİ DİYE MAHSER BAĞIRIR SEN BİZİ DÜŞMANA GÜLÜNÇ EDERSİN Birkaç evlenme serüveni geçiren sanatçılardandır Zaralı Halil. İkinci nişalısı ise uzun yıllar göz koyduğu bir güzeldir. Onu bir an önce görmek, onunla isteği yaşar içinde. Bir gün nişanlısının evine gider. Ama yöresel adeti de yerine getirir. Kese kağıdına doldurduğu çerezleri kuruyemişi eliyle verir sevdiğine. Daha çok götürmek ister ama ekonomik durumu el vermez. Nişanlısı, utangaç romantik sanatçının elinden kuruyemişi alarak teveği "rafa" koyar. Ve gözgöze gelip bulundukları yerde rafların dibine otururlar. İşte o zaman şekillenir iç dünyasında "Tevekte üzüm kara" türküsü: TEVEKTE ÜZÜM KARA YAR YAR SALKIMI DÜZÜN DİLEY DİLEY BEN YARE GİDİYORUM YAR YAR ELİM BOŞ YÜZÜM KARA DİLEY YANGINIM BEN Sanatçının özelliklerinden biri de diğer "türkü çığıranlar gibi naz etmemesi." Hatta derler ki kuşların, koyunların kendisini dinlediğini sezdiği zaman bile türkü söylermiş. Buna benzer bir olay da Ürgüp'te konser dönüşü Mustafa Paşa kasabasında geçer. Kaldığı oteldekilerin isteğini yerine getirirken otelin önünden geçenler bu güzel ses karşısında pür dikkat kesilirler. Kim olduğunu öğrenmek için içeri girerler ve Halil'e sorarlar. Halil yine onlara türküyle cevap verir: BAHÇELERDE ERİK DALLARINI EĞERİK BİZE DE DERLER ZARALI BİZ GÜZELİ SEVERİK Zaralı Halil, kendisini aşan bir sanatçıdır. Dertlilerin derdi onun derdi olur. Kurtaramaz başkasının sorunlarından kendisini. Hele akrabası Azime'nin başına gelenler onu daha da üzer. Üvey bir anne eline düşen Azime iki gözü iki çeşmedir "Yaban anne" ona olmadık kötülükler yapar. Azime ise öz annesi Kafiye Hanımla geçirdiği mutlu yıllarla avunur. Zaralı Halil Azime'nin bu acıklı durumuna da bacısıyla birlikte türkü yakar: SÖĞÜT YAPRAĞI YERDE BEN UĞRADIM BİR DERDE BENİM BİR SEVDİĞİM VAR AZİMEM KALIR EVDE SÖĞÜT YAPRAĞI YEŞİL DÖŞÜR KAFİYEM DÖŞÜR JANDARMALAR GELİYOR ŞEKERLİ KAHVE PİŞİR "Bu günde günlerden cumadır cuma" türküsünün de oluşması enteresandır. Bu sefer aşk, ayrılık, hüzün gibi duygular sebep değildir türkünün oluşmasında. Bir çoban ve celep "öküz" arasındaki çatışmadır…Çoban adet gereği evlenmeden iki gün önce Cuma günü süslendirilir. Saç, sakal traşı yapılır yeni kıyafetler giydirilir…Başına da terlik "fes, başlık" korlar…Bu durumuyla yaylıma götürdüğü celeplerin yanına gider. Öküzlerden biri onu tanımaz ya da değişik kıyafet görünce heyecanlanarak üzerine yürür ve onu yaralar. Bu olaydan üç gün sonra da çoban ölür. Türkü böylece oluşmuş olur. BU GÜNDE GÜNLERDEN CUMADIR CUMA YAR HAMAMA GİDİP KINANI YUMA BEN SENİ SEVMİŞİM KİMSEYE DEME ZALİM CELEP VURDU YAREM VAR BENİM BU GÜNDE GÜNLERDEN CUMARTESİ BAŞINDA TERLDİR, GÜZELDİR FESİ SOL BÖĞRÜNDEN ÇIKTI NEFESİ ZALİM CELEP CURDU YAREM VAR BENİM "İtikatın tam tut, yolunu tanı" ise sanatçı doğan ve bir sanatçı gibi yaşayan Zaralı Halil'in ölüm karşısındaki tavrını anlamaktadır. Ölüme yakın Zara'nın yiğit havasına ve oranın sevecen insanlarına sığınan Zaralı Halil bu ezgisinde de görüldüğü gibi dünya nimetlerine önem vermemiştir. Dönüşü olmayan tünele adımını attığını hissettiğinde bıraktığı onca ezgiler yanında yıllarca edindiği tecrübelerini de aktarmak istemiştir. Ölüm gerçeği ve anilik hissi onu ürkütmek yerine ibrete dönüşüyor. Bu kaçınılmaz olan sondan hisse alınması gerektiğini belirtiyor. Ve artık bilinmez bir sonsuzluğa hazırlanırken aşağıdaki dizeleri söylüyor: İTİKAT TAM TUT YOLUNU TANI BU DÜNYA FANİDİR GELENLER HANI KARA TOPRAK YEDİ BU KADAR CANI BİR GÜN OLUR SIRA GELİR BİZLERE DÜNYA DEDİĞİN BİR DAL YAPRAKTIR EVVELA AHİRİN KARA TOPRAKTIR BU DÜNYA DA BENLİK SATAN AHMAKTIR [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Blue"][B][I]ekşi sözlükte zaralı halil
halk arasında incik halil olarak tanınan zaralı ozan. "ezim ezim eziliyor yüreğim", "karlı dağlar karanlığın bastı mı" gibi birçok güzel/"kafa sallatan" türküsü var.. hayatı türkülerle geçmiş, öldüğünde yastığının içinden şiirler çıkmış. dönemin plakçıları istanbul'a davet edip, içirip içirip söyletirlermiş bunu, daha sonra kaset yapıp eserlerinin altına "anonim" yazmışlar acımadan.. (bkz: kaşların karasına) (bkz: kaleden iniş mi olur) (bkz: ezim ezim eziliyor yüreğim) 27 aralik 1939 erzincan depremi icin de ic yakici bir turku yapmis insan. (willy van der kerkhoff, 15.01.2003 20:43) kalan muzik arsiv serisinden albumu yayinlandi 2002 yili icinde.. bol cizirtili kan agliyor erzincan, kaleden inis molur ve 40'lardaki milliyetci egilime uygun olarak yakilmis yine yukselecek turk hava kusu gibi turkuler yer aliyor.. (willy van der kerkhoff, 22.06.2003 18:16 ~ 18:18) vücudunun zayıf yapısı nedeniyle ince halil olarak bilinen bu sanatçı, küçük yaşta öksüz kalıp sivas yetiştirme yurduna yerleştirilmiş, saz çalmaya da burada başlamıştır. bilhassa karlı dağlar karanlığın bastı mı isimli türkü, kendi sesinden dinlenmelidir.[/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Green"][B][I]Ağılın Altı Kenger (Mahmut Bey)
Sivas/Zara-Zaralı Halil-Muzaffer Sarısözen Ağılın Altı Kenger Çoban Koyunu Dönder Kurban Olam Mehmet Bey Mahmut Bey'i Tez Gönder Ölürem Ben Ölürem Zara'ya Tel Verirem Mahmut Bey'i Alıram Zara Yolu Bu Mudur Ardı Dolu Sumudur Dedim Ki Tez Gelesin Tez Geldiğin Bu Mudur Öyledir Yar Öyledir Aşk Adamı Söyletir Dert Adamı Ağlatır Ağam Binmir Kır Ata Paşan Binmir Kır Ata Cemi Dolu Mazdata Gurban Olam Mahmut Bey Ben Etmedim Horata Ölürem Ben Ölürem Zara'ya Tel Verirem Mahmut Bey'i Alıram [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Blue"][B][I]Eridi Kalmadı Dağların Karı (U.H.)
Sivas/Zara-Zaralı Halil-Plaktan Yazıldı Eridi Kalmadı Dağların Karı Çok Zaman Dolaştım Sahrayı Bağı Gönül Ey Yavrum Ey Aman Ey Derunu Gönülden Severdim Yari Bilmem Yar Da Beni Sever Mi Durnam Seni Beni Yaradanın Aşkına Ben Kurban Söyle Kara Bağrım Delindi Durnam (Eyle) Her Nere Gidersen Çağır Allah'ı Hiç Darda Kalmasın Vallah Billahi Gönül Ey Yavrum Ey Aman Ey Selvihan'a Haber Verin Emrah'ı Bir Yitik Kulun Var Bulundu Durnam Seni Beni Yaradanın Aşkına Ben Kurban Söyle Kara Bağrım Delindi Durnam [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="DarkRed"][B][I]Ezim Ezim Eziliyor Yüreğim
Sivas/Zara-Zaralı Halil-Muzaffer Sarısözen Ezim Ezim Eziliyor Yüreğim (Vay) Çok Yalvardım Kabul Olmaz Dileğim (Vay) Ben Ağlarım Doktor Ağlar Dert Ağlar Harap Oldum Yari Gördüğüm Çağlar Laleli Sünbüllü Ne Güzel Bağlar Telgrafın Direkleri (De) Dört Olur Sen Ağlama Yüreğime Dert Olur Ben Ağlarım Doktor Ağlar Dert Ağlar Harap Oldum Yari Gördüğüm Çağlar Laleli Sünbüllü Ne Güzel Bağlar Bir Tel Verdim Diyarbekir (De) Valiye (Vay) Haber Gelir Çarşambaya Saliye (Vay) Ben Ağlarım Doktor Ağlar Dert Ağlar Harap Oldum Yari Gördüğüm Çağlar Laleli Sünbüllü Ne Güzel Bağlar [/I][/B][/COLOR] |
[QUOTE=drummer][COLOR="Blue"][B][I]Eridi Kalmadı Dağların Karı (U.H.)
Sivas/Zara-Zaralı Halil-Plaktan Yazıldı Eridi Kalmadı Dağların Karı Çok Zaman Dolaştım Sahrayı Bağı Gönül Ey Yavrum Ey Aman Ey Derunu Gönülden Severdim Yari Bilmem Yar Da Beni Sever Mi Durnam Seni Beni Yaradanın Aşkına Ben Kurban Söyle Kara Bağrım Delindi Durnam (Eyle) Her Nere Gidersen Çağır Allah'ı Hiç Darda Kalmasın Vallah Billahi Gönül Ey Yavrum Ey Aman Ey Selvihan'a Haber Verin Emrah'ı Bir Yitik Kulun Var Bulundu Durnam Seni Beni Yaradanın Aşkına Ben Kurban Söyle Kara Bağrım Delindi Durnam [/I][/B][/COLOR][/QUOTE] COK GÜZEL KARDAŞ NE DE ĞÜZEL SÖYLEMİŞ |
[COLOR="Purple"][B][I]Kaleden İniş M'olur-1
Sivas/Zara-Zaralı Halil-Muzaffer Sarısözen Kaleden İniş M'olur (Nanay Nanay Zalim Nanay Kibar Nanay) Ham Demir Gümüş M'olur (Yad Ele Bakma Ciğerim Yakma) Evvelden İkrar Verip (Nanay Nanay Zalim Nanay Kibar Nanay) Sabaha Dönüş M'olur (Yad Ele Bakma Ciğerim Yakma) Bu Dağlar Eze Dağlar (Nanay Nanay Zalim Nanay Kibar Nanay) Yar Gele Geze Dağlar (Yad Ele Bakma Ciğerim Yakma) Suları Şarap Olmuş (Nanay Nanay Zalim Nanay Kibar Nanay) Çiçeği Meze Dağlar (Yad Ele Bakma Ciğerim Yakma) [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="DarkGreen"][B][I]Kaşların Karasına
Sivas-Zaralı Halil-Muzaffer Sarısözen Kaşların Karasına (Vay Le Le Vay Le) Mim Çekmiş Arasına (Yar Yangınam Ben Vurgunam) Seni Merhem Diyorlar (Vay Le Le Vay Le) Sinemin Yarasına (Yar Yangınam Ben Vurgunam) Kaşların İnce Mince (Vay Le Le Vay Le) Ölürüm Görmeyince (Yar Yangınam Ben Vurgunam) Ben Senden Ayrılamam (Vay Le Le Vay Le) Kabire Girmeyince (Yar Yangınam Ben Vurgunam) [/I][/B][/COLOR] |
[COLOR="Sienna"][B][I]
Yola Gel Sevdiğim Yola (U.H.) Sivas/Zara-Zaralı Halil-TRT Yola Gel Sevdiğim Yola Gel Yola O Pambuk Ellerin Boynuma Dola Dilerim Allahtan Gül Benzin Sola Kar Yağdı Başıma Vay Beni Beni Doğurmaz Olaydın Anam Sen Beni Yanarım Yanarım Tütünüm Tütmez Virana Bağlarda Bülbüller Ötmez Yaram Pek Derindir Melhem Kar Etmez Kar Yağdı Başıma Vay Beni Beni Doğurmaz Olaydın Anam Sen Beni [/I][/B][/COLOR] |
ALLAH RAHMET EYLESİN...
|
Sivasliyizzzz
ASiklar diyari sivas |
Memleketimizle ne kadar övünsek azdır,ne kadar çok değerli sanataçılar çıkarmış.Pir Sultan,Karacaoğlan,Aşık Veysel,Nurettin Sarısözen,Zaralı Halil gibi ismlerini saymakla bitiremeyeceğimiz daha niceleri.Sanatçı denince ilk akla gelen yer Sivas'ımızdır.Buda bizler için büyük bir övünç kaynağıdır.
|
ALLAH RAHMET EYLESİN
[I][B][COLOR="DarkSlateBlue"]ÖNCELİKLE KENDİSİNİ RAHMETLE ANIYORUM. VEE SEVGİLİ [COLOR="Red"][COLOR="Red"]DRUMMER[/COLOR][/COLOR] SANA DA BÖYLE BİR TOPIC AÇIP ÖRNEKLERLE YENİ NESİLE ÜSTADI TANITTIĞIN İÇİN ELİNE KOLUNA SAĞLIK DERİM..
ECDADINI UNUTANLAR , HİÇBİRZAMAN HATIRLANMAZ...[/COLOR][/B][/I] |
[B][I][CENTER][FONT="Comic Sans MS"]ALLAH RAHMET EYLESİN..BÜYÜK BİR USTAYDI SAYGIYLA ANIYORUZ..[/FONT][/CENTER][/I][/B]
|
[B]evet gercekten kendısını diger ozanlardan ayıran cok etkılı ve yanık sesı var .. bende insallah RESAT ABIMIN sayesınde daha cok sevıcem bu buyuk asıgı..
Allah rahmet eylesın..[/B] |
[B][FONT="Comic Sans MS"]Mekanı Cennet olsun...[/FONT][/B]
|
ruhu şad olsun o güzel şarkıları ile
|
[B]Büyük üstadın ozanın ruhu şad olsun.....[/B]
|
Bu sanatçılarımızın unutulmaması için yeni nesile her fırsatta bunu hatırlatıp sevdirmemiz gerekiyor.Bu konuda çalışmalarınla çok isabetli bir şey yapmışın Reşat.Teşekkürler.
|
WEZ Format +2. Şuan Saat: 19:11. |
Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © 2005