SivasSpor.com -  Yiğidoların Özgür Sesi

SivasSpor.com - Yiğidoların Özgür Sesi (http://www.sivasspor.com/forum/index.php)
-   Kilitli Konular (http://www.sivasspor.com/forum/forumdisplay.php?f=19)
-   -   MEHMET AKİF ERSOY (http://www.sivasspor.com/forum/showthread.php?t=5876)

drummer 27.12.2005 12:11

MEHMET AKİF ERSOY
 
[COLOR="Red"][B][I]BUGÜN İSTİKLAL MARŞI ŞAİRİMİZ,MÜBAREK İNSAN MEHMET AKİF ERSOYUN HAKKA YÜRÜYÜŞÜNÜN YILDÖNÜMÜ.
ONU RAHMETLE,SAYGIYLA,ŞÜKRANLA ANIYORUZ.
ONUN İÇİN MUTLAKA BİR ŞEYLER YAZIN.
MÜMKÜNSE KENDİ FİKİRLERİNİNİZ OLSUN[/I][/B][/COLOR]

drummer 27.12.2005 12:14

[COLOR="Blue"][B][I]İSTİKLAL MARŞI


Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Bu ne şiddet bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal,
Hakkıdır, Hak'ka tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım;
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasil böyle bir imanı boğar.
"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmiş canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vaadettiği günler Hak'kın;
Kimbilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak" diyerek geçme, tanı!
Düşün, altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Cani, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi sudur ancak emeli;
Değmesin mabedimin goğsüne na-mahrem eli!
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım;
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerret gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de safaklar gibi ey şanlı hilal;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal!
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hak'ka tapan milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy 1873-1936



[/I][/B][/COLOR]

27.12.2005 12:17

istiklal marşımızın şaiiri Mehmet Akif Ersoyun 69. ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz..



bu vatan sana ve senin gibi vatan sevdalısı insanlara minnettardır büyük şaiir..

drummer 27.12.2005 12:19

MİLLÎ MARŞ VE EDEBÎ METİN OLARAK İSTİKLÂL MARŞI

Prof.Dr. M.Orhan OKAY

E. Yeni Türk Edebiyatı Profesörü

Günümüze kadar gelen tarihî bilgilerin ışığında, Türk millî marşı yarışmasına 724 şiirin katılmış olduğunu biliyoruz. Bu şiirlerini tamamını ihtiva eden bir dosya maalesef mevcut değil. Yalnız bunlar arasında bir heyetin seçerek Meclis’e takdim ettiği yedi şiirden biri o sırada kabul edilmiş olsaydı yalnız zayıf bir millî marşımız olmakla kalmıyacak, aynı zamanda, belki Türkçe’nin en güzel şiirlerinden birine sahip olamayacaktık.

Birinci Büyük Millet Meclisi hükümetinin Maarif Vekili Hamdullah Suphi de bizim şimdiki endişemizi o günden hissetmiş olmalıydı ki araya aracılar sokarak Mehmed Akif Bey’in yarışmaya mutlaka katılmasının teminini ısrarla istemiştir.

Aradaki para mükâfatının kaldırılması şartıyla yarışmaya katılan Mehmed Akif’in İstiklâl Marşı’nı tamamlayıp Maarif Vekâletine gönderdiği, fakat henüz sonuç alınmadığı günlerde manzume ilk defa Sebilürreşad dergisinde çıkar. Şiirin baş tarafında bir ithaf vardır:



“Kahraman Ordumuza”.



İstiklâl Marşı’nı okurken ve dinlerken bu ithafın değerini ve önemini hatırdan çıkarmamak lâzımdır. O kahraman ordu ki, marşın yazıldığı çetin mücadele yıllarında kadın erkek her ferdiyle bütün bir milletin kendisiydi. Demek ki “Kahraman Ordumuza” ithafı, aynı zamanda “Kahraman Milletimize” manasını da taşımaktaydı.



Şimdi, Mehmed Akif’in İstiklâl Marşı’nı Safahat’a niçin koydurmadığı ve “O benim değil, milletimindir” dediği üzerinde biraz daha durabiliriz. Akif’in bu sözünün gerçek manası sadece bu şiiri, her ferdi kahraman birer nefer olan millete ithaf etmiş olmaktan mı ibarettir? Yoksa “O benim değil, milletimindir” demesinin başka bir anlamı mı vardır?



Dünyada millî marşların güfteleri, bir şairin kaleminin mahsûlü olmakla beraber, onu benimseyecek, yıllarca, yüzyıllarca dilinden düşürmeyecek olan milletin de karakterini aksettirmek gibi bir özelliği beraberinde taşırlar. Bu bakımdan birçok millî marş şairinin adı çok defa unutulur; bir milletin kuruluşunda, tarihi bilinmeyen devirlerde teşekkül eden destanlar gibi anonimleşir.



Millî marş tabiri, bu özellikleri taşıyan şiirlerin bütün dünyada yaygın olan ortak adıdır. Bazı millî marşların ayrıca isimleri de vardır. Bu isimler o milletin bir vasfını veya marşın yazıldığı, kabul edildiği sıradaki olağanüstü bir hadiseyi işaret eder.



Bizim millî marşımızın, dünya millî marşları arasında ayrı bir yeri vardır. Millî marşımızın adı “İstiklâl”dir. Bu kavram milletimizin çok önemli bir karakterini belirtmektedir. Tarihler, bilinen en eski çağlardan günümüze kadar Türklerin on altı, elli veya yüz küsur devlet kurmuş olduğunu yazarlar. Bu sayının azlığı veya çokluğu, devlet tarifinin farklılığından kaynaklanmaktadır ve pek de önemli değildir. Asıl önemli olan, milletimizin tarihinde, hiçbir devirde devletsiz bulunmadığıdır. Yazılı en eski Türkçe metinlerden olan Orhun Kitabeleri’nde de sık sık vurgulanan, Türk milletinin hür ve müstakil yaşamaya alışmış olmasıdır. Akif’in



Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım

Yırtarım dağları, enginlere sığmaz, taşarım



mısralarında Türk milletinin tarihinin bilinen en eski devirlerinden gelen bu değişmez karakterine işaret vardır.



Devletin çeşitli tarifleri varsa da bütün bu tariflerin içinde değişmeyen ve her zaman var olan unsur, istiklâldir. Millî marşımız, milletimizin işte bu hiç değişmeyen karakterinin yakın çağdaki tezahürü olan bir mücadelenin içinden çıkmıştır. Yirminci yüzyıl başlarında, istiklâline sahip yegâne Türk birliği Osmanlı Devleti’ydi. Hatta bağımsız yegâne İslâm devleti de Osmanlıydı. Millî marşımız, işte bu devletin, adına medeniyet denilen tek dişi kalmış bir canavar tarafından yok edilme niyet ve teşebbüslerine karşı verilmiş bir kavganın içinden doğmuştur. Onun için adı “İstiklâl Marşı”dır. Onun için manzume İstiklâl’le başlar ve İstiklâl’le biter. Ayrıca şiirin başka kıtalarında, başka mısralarında İstiklâl kelimesi geçmese de zikredilmemiş bir istiklâl değişik motiflerle kendini hissettirir: “Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” mısraında olduğu gibi. Çünkü sancak da aslında bir milletin istiklâlinin sembolüdür. Marşımızın bu ilk mısraında da bayrak, istiklâlin sembolü olarak, hiç sönmeyeceği müjdesiyle birlikte gelir. Hem de “Korkma!” haykırışıyla zihinleri, gönülleri, yürekleri bir çığlık halinde doldurarak.



Bestelenmiş iki kıtasının sonunda ve bütün manzumenin sonunda tekrarlanan mısra “Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâl”dir. Bu mısralarda milletimizin iki mühim karakteri bir arada belirtilmiştir. Biri, biraz önce belirttiğim, hiçbir devirde kaybetmediği istiklâlin onun hakkı olduğu. İkinci ise bu hakkın, istiklâl hakkının, iman duygusuyla beraber doğuşudur. İman duygusunu son mısradaki ikinci Hak kelimesinden çıkarıyoruz. Bu Hak, Allah manasındadır. Böylece millî marşımızda milletimizin dinî ve millî karakteri birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak ifade edilmiş olmaktadır.



Görüldüğü gibi, millî marşımızın adı tesadüfî değildir. Hatta yazıldığı yıllardaki şartları düşünerek, sadece şairinin ümit ve temennisinden de ibaret olmadığı söyleyelim. Hak kelimesinin dilimizde kullanılış manalarıyla sanat halinde ifade edilmiş bir gerçeğin ta kendisidir.



Millî marş güftelerinin bir özelliği de, içinden çıktığı milletin yaşadığı olağanüstü bir hali, bilhassa büyük felâketli zamanları, bunların arkasındaki büyük ümitleri ve zaferleri aksettirmesidir. Meselenin herkesçe bilinen tarihî teferruatı üzerinde durmaya gerek görmüyorum. Bir millî marş güftesi yazılmasının Akif’e teklifi ile İstiklâl Marşı’nın Büyük Millet Meclisi’nce kabulü tarihleri, 1920 Aralık ayı ile 1921 Mart’ı arasına rastlamaktadır. Bu tarihler İstiklâl Mücadelelerinin en kritik aylarıdır. Millî Marşımızın, “Korkma!” hitabıyla başlaması, iyi niyetli olmayan bazı itirazlara sebep olmuştur. Aslında Akif’in, şiirine bu hitapla başlaması çok manidardır. Yalnız dönemin şartlarını çok iyi bilmek gerekir. Batılı devletlerin silâhlandırdığı Yunanlıların Anadolu içlerine yürümesi, Birinci İnönü Muharebesi, iç isyanlar ve bunların bastırılması gibi olayların vuku bulduğu zamanlardır. Meclis ve onunla beraber bütün bir Türk milleti korku, ümit, ümitsizlik, zafer ve sevinç haberlerini, duygularını, heyecanlarını arka arkaya ve birbirine karışmış halde yaşıyordu. İşte bu yeis günlerinde “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” hitabıyla başlayan ve “Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl” mısraıyla devam eden İstiklâl Marşı doğmaktadır. Millî Marşımızın “Korkma!” diye başlaması boşuna değildir. Ümitsizliğin, inanç yokluğundan geldiğini haber veren bir dinin mensubu olan Türk milleti, bu manzume ile var olma azmini, imanını, iradesini yeniden bulmuştur. Onun için İstiklâl Marşı, bir milletin ölüm-kalım çağının destanıdır. Millî Mücadele’nin ne gibi zor hatta başarılması imkânsız gibi görünen şartlar altında yapıldığı malûmdur. Adına medeniyet denilen ve her türlü teknik donanımı haiz düşmanın, en güçlü ve yeni silâhlarla saldırarak yağma etmek istediği bir vatanda Türk milletinin güvendiği en önemli silâh imanıdır. Bu imanı hem dinî manada vatan için şehadet inancına, hem millî manada kendine güven olarak düşünebiliriz. Millî Mücadele’nin kazanılmasında Türk milletinin istiklâline düşkün bir millet olması yanında, sadakatle bağlı olduğu dinî inançların rolü unutulmamalıdır. Milletinin sinesindeki bu gücü bilen Mehmed Akif ona bu tarafıyla seslenmektedir:



Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var

Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar

Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar

drummer 27.12.2005 12:19

Nihayet millî marşların üçüncü bir hususiyeti olarak, anonim karakteri taşıması meselesine geliyorum. Yani tıpkı destanlar gibi, milletçe yaşanmış, milletçe yaratılmış, sahibi bilinmeyen anonim karakterde bir şiir olması. İstiklâl Marşı anonim bir şiir değildir. Ancak Akif’in, bu marş için açılmış yarışmaya ne şartlar altında katıldığını, yahut katılmayıp ısrar üzerine sonradan ne şartlar altında şiirini gönderdiğini biliyoruz. Akif’in bu yarışmaya katılmamasındaki felsefesi açıktır: Millî marş güftesi ısmarlama olmaz. Ve marşın yazılmasından dolayı da para gibi hasis bir menfaat kabul edilemez.



Yarışmaya katılan yüzlerce şiirin beğenilmemesi, bir milleti temsil edecek, onun karakterinin sembolü olacak değerde bulunmaması, Akif’in haklı olduğunu göstermiştir. Her iki şart da Akif’in isteği üzerine kaldırılır. Yani şiir ne yarışma için ısmarlanmış olacak, ne de karşılığında para verilecektir. Akif’in şiiri zaten ısmarlama değildi. O çetin günlerde, yarışmadan çok önce tamamen samimi duygularıyla zaman zaman yazdığı birçok mısraını parça parça dostlarına okuyordu. Daha sonra Maarif Vekili’nin ısrarı ve dostlarının aracılığıyla yarışmaya katılmayı kabul eden Mehmed Akif, o zaman, ikamet ettiği mütevazi Taceddin Dergâhı’nın odasında iç sükûnetine çekildi. O uhrevî hava içinde milletinin azmiyle, iradesiyle kendi sanatını birleştirdi. Âdeta “ruhunun vahyini” duyarak taşa geçirircesine şiirini tamamladı.



Mehmed Akif’in bütün Safahat’ında, içinde yaşadığı topluma yabancı kalmadığını, onun dertleriyle nasıl hemdert olduğunu biliyoruz. Fakat hiçbir şiirinde, İstiklâl Marşı’nda olduğu kadar, âdetâ mistik bir ruhla, milletiyle beraber, milletiyle bir aynîleşme, özdeşleşme içinde olmamıştır. İşte bütün bu olağanüstü şartların birleşmesiyle Mehmed Akif’e göre İstiklâl Marşı artık kendisinin değil milletin ruhundan çıkmış bir şiir olmuştur, başka bir ifadeyle şiirinde milletini konuşturmuş bir medyum gibiydi. Bunun için onu Safahat’a almamış ve “o benim değil, milletimindir” demiştir.



Şimdi Akif’in bu vasiyetini ihmal etmeyerek, biraz da onun bu şiirde gösterdiği sanatına temas etmek istiyorum. İstiklâl Marşı’mızı, başka milletlerin millî marşlarından ayıran özellikleri zikrederken unutulmaması gereken bir karakterini de belirtmek gerekir. O da, şairinin Türkiye’de bütün bir millet tarafından bilinen bir şahsiyet olmasıdır. Dünyada millî marşların çoğu, adı duyulmamış veya o milletin edebiyat tarihlerinde önemli yeri olmayan şairlerin yazdıklarıdır. Hatta çoğunun edebî değeri zayıftır ve önemi sadece ortaya çıktığı dönemin heyecanlı bir hatırasını taşımaktan ibarettir. Mehmed Akif ise yalnız İstiklâl Marşı’nın şairi olarak değil, hemen bütün şiirleriyle zamanında da, günümüzde de en çok tanınan şairdir. Belki bütün milletimizce en çok benimsenen ve en çok okunan şairdir. Safahat’ın bugün, Türkiye’de hiçbir şiir kitabının ulaşamadığı defalarca basımıyla yüz binin çok üzerinde tiraja ulaşmış olması bunun açık bir delilidir. Akif’in şiirinde fanteziye yer yoktur. Kendi şiiri hakkında söylediği “Bir yığın söz ki samimiyeti ancak hüneri” mısraı da bu gerçeği gösterir. Akif kadar milletinin acılarını, mutluluklarını samimi olarak duyan, yaşayan ve yazan başka ikinci bir şairden bahsetmek kolay değildir.



Fakat o erişilmez tevazuu ile şiiri hakkında “samimiyeti ancak hüneri” demekteyse de, şiirinin, özellikle de İstiklâl Marşı’nın samimiyetinin dışında başka hünerleri vardır. İstiklâl Marşı edebî bir metin olarak da Türk şiirinin en güzel örneklerindendir.



İstiklâl Marşı, gerek nazım tekniği gerekse muhteva bakımından herhangi bir millî marş güftesinin çok ilerisinde, Türk edebiyatının en güzel lirik-hamasî şiirlerindendir. Son kıtası beş mısra olmak üzere dörder mısralık on kıtadan oluşan ve aruzla yazılmış olan şiirin her kıtasının bütün mısraları tam kafiyelidir ve her kıtanın, temayı teşkil eden duyguyla uyumlu ton ve vurguların yer aldığı sağlam bir nazım yapısı vardır. Hece vezninin yaygınlaştığı ve ciddi olarak rekabete giriştiği bir dönemde geleneksel şiirimizin vezni olan aruzun Akif’in kaleminde olağanüstü bir rahatlıkla kullanıldığını bütün tenkitçiler kabul eder. Alışılmışın dışında, beklenmeyen fakat bir sehl-i mümteni gibi şairin kolaylıkla yakaladığı kafiyeler, yer yer işlenen tema ile uyumlu iç kafiyeler şiirin ses zenginliğini oluşturur:



Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl



Uyarıcı, vurgulu tonda hitap ifadeleri:



Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

yahut

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!

veya

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!

mısraları gibi.



Fakat dua mısralarına geldiğinde Akif secdelere kapanırcasına büyük iradenin önünde diz çöker:

Ruhumun senden İlâhi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli



İşlenen temalar bakımından da sağlam bir yapısı olan İstiklâl Marşı’nda ilk iki kıtada bayrağa hitap eden şair, onun milletin varlığıyla beraber ebedî istiklâlini müjdeler. Şair üçüncü ve dördüncü kıtalarda Türk milleti adına konuşmakta, ebedî hürriyet aşkı ve imanıyla Batılıların maddî güçlerine karşı direneceğini söylemektedir. Türk askerine hitap eden beşinci ve altıncı kıtalar, üstünde yaşadığımız yerlerin alelâde bir toprak değil vatan olduğunu, onun düşmana çiğnetilmemesi gerektiğini telkin eder. Yedinci ve sekizinci kıtalarda sevilen pek çok şey kaybedilse bile vatanın kaybedilmemesini ve ezan seslerinin kesilmemesini niyaz eder. Dokuzuncu kıtada bu duası kabul edildiği takdirde kendi ruhunun da vecd içinde yükseleceğini söyler. Nihayet son kıtada yine bayrağa dönerek ona ve milletine ebediyen çöküş olmayacağını, hürriyetin ve istiklâlin ebediyen onun hakkı olduğu müjdesini tekrar eder.



Milletin iradesine ve Allah’ın müminlere vaad ettiği zaferin er geç gerçekleşeceğine inanan Mehmed Akif’in şiirindeki özelliklerinden biri de millî ve ulvî değerler ile dinî motifleri dengeli bir şekilde kıtalara yerleştirmesidir. Bayrak, hilâl, yıldız, hak, hürriyet, istiklâl, yurt, millet, ırk, vatan, kahramanlık gibi millî kavramlarla iman, şehâdet, helâl, cennet, Hudâ, ezan, mâbed, vecd gibi dinî motifler birbiriyle uyum halinde ve zengin bir belâgatle kullanılmış, böylece Millî Mücadele’yi gerçekleştiren halkın ruhunda mevcut iki önemli kavram İstiklâl Marşı’nın da iki temel temasını oluşturmuştur.



Tam bir bütünlük gösteren, dört başı mamur bir şiir olan İstiklâl Marşı’nda mecazlar ve semboller de ifade sanatı bakımından manzumeyi zenginleştirmiştir. Bu kısa konuşma içinde bunları açıklamak değil sadece bu sanatların adlarını sıralamak bile mümkün değildir. Manzumenin her mısraı, her ibaresi, her kelimesi ses ve mana bakımından birbiriyle ilişkilidir. Hemen her kelime, her kavram aslî ve mecazî manalarıyla şiirde yerlerini almıştır.



Bütün bu vasıflarıyla İstiklâl Marşı tek taşı bile yerinden oynatılmayacak muhkem, harikulâde bir ses, söz ve mana mimarîsidir.

GuNaY 27.12.2005 12:24

[QUOTE=drummer][COLOR="Red"][B][I]BUGÜN İSTİKLAL MARŞI ŞAİRİMİZ,MÜBAREK İNSAN MEHMET AKİF ERSOYUN HAKKA YÜRÜYÜŞÜNÜN YILDÖNÜMÜ.
ONU RAHMETLE,SAYGIYLA,ŞÜKRANLA ANIYORUZ.
ONUN İÇİN MUTLAKA BİR ŞEYLER YAZIN.
MÜMKÜNSE KENDİ FİKİRLERİNİNİZ OLSUN[/I][/B][/COLOR][/QUOTE]
[B]Sayın Ersoy bu ülkede yeri doldurulamayacak yazarlarımızdan, hem yazı hemde kişiliğiyle herkese örnek bir şahsiyettir...
ruhu sad olsun....[/B]

shadow3458 27.12.2005 12:28

YÜCE TÜRK MİLLETİNE BU ANLAM DOLU ŞAHESER MARŞI YAPTIĞI İÇİN KENDİSİNE SONSUZ TEŞEKKÜRLER ALLAH MEKANINI CENNET EYLESİN.


NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

drummer 27.12.2005 12:31

[COLOR="Red"][B]Betül AŞIK
[email]asbetul@hotmail.com[/email]



''Hakkıdır Hak'ka tapan milletimin istiklal''

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve özlemle anıyoruz.1877 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Ersoy,27 Aralık 1936 tarihinde vefat etmiştir.

Asıl mesleği veterinerlik olan Mehmet Akif'in hayatını kısaca anlatmaya çalışalım.İlk tahsiline Emir Buhari Mahalle Mektebinde başlayan şair,orta öğreniminden sonra mülkiye mektebine devam eder...

Babasının vefatı ve akabinde gelen sıkıntılar,maliye mektebinden ayrılmasına sebep olmuştur...Başladığı veterinerlik okulunu ise birincilikle bitirir...

Memuriyet hayatı 1893'ten 1913 yılına kadar sürer.Rumeli,Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıklarının tedavisi konusunda büyük başarılara imza atmıştır.

Akif,çalışma hayatı dışında kendini yetiştirmeye gayret göstermiş,yabancı dile olan ilgisi Fransızca ve Farsça öğrenmesini sağlamıştır.Yazı ve şiirlerini hiç bir zaman geçim kaynağı olarak görmemiştir.

Savaş döneminde,vatan müdafaasının önemini anlatmak için hutbelerle halkı istiklalini muhafaza etmek için savaşa çağıran büyük şair,milli mücadele ruhunun yayılması üzerine Anadolu'ya gitti.Konya'daki ayaklanmanın bastırılmasında büyük rol oynadı.Vermiş olduğu vaazlar neşredilerek ülkenin her tarafına dağıtıldı.

1920 yılında.Burdur Milletvekili seçildi.17 Şubat 1921 tarihinde İstiklal Marşını yazdı.İstiklal Marşı,Türkiye'nin düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı.Amac;saldırgan düşmana karşı Anadolu'da tutuşan heyecanı korumak,ulusal inancı canlı tutmaktı.

Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı bir yarışma düzenler ve birinci gelen şiir için 500 lira ödül koyar.Yarışmaya 734 şiir gönderilir.Kurul tarafından elemeler yapılır ve 6 adet şiir kalır geriye.Fakat onlarda beğenilmez...

Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif,para ödülünden duyduğu rahatsızlık nedeniyle yarışmaya katılmamıştır.Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi,Akif'in meclisteki sıra arkadaşı olan Balıkesir Milletvekili Hasan Basri'den yardım ister.Ve Hasan Basri para ödülünden vaz geçildiğini anlatarak Akif'i ikna eder.

Evet,bu asalet karşısında mahcubiyet duymamak mümkün mü? Paranın herşey olduğu bu devirde utanmak bile çaba gerektiriyor.Konuyu dağıtmadan bu vakur insanın hayatını anlatmaya devam edelim kalemimiz döndüğünce....

Akif'in,48 saatte yazdığı eşsiz eseri Milli Eğitim Bakanlığına sunuldu.Diğer 6 şiirle birlikte ordu komutanlığına gönderildi.Komutanlar Akif'in şiirini birinci sıraya almışlardı.Mecliste çoğunlukla kabul edilen şiir,sık sık alkışlarla kesilerek okunmaya devam edildi.

Marşı söylerken insanları ayakta fazla tutup yormama noktasındada çalışmalar yapılmıştır.Bu çalışmalar sırasında Atatürk;Türk ulusunun davasını anlatışı açısından büyük anlamı olan,bilhassa şu mısraların marştan çıkartılmasının doğru olmayacağını söylemiştir ve;''Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğm vecizeler işta bunlardır'' diyerek,aşağıdaki satırları işaret etmiştir:

''HAKKIDIR HÜR YAŞAMIŞ BAYRAĞIMIN HÜRRİYET,
HAKKIDIR HAK'KA TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL''

İstiklal Marşını kahraman şehidlere ve Türk milletine armağan eden Mehmet Akif,milletini ve dinini seven,merhametli bir mizaca sahip ve İstiklal Marşı şairi olması sebebi ile Milli Şair ünvanınıda hakkıyla elde etmiş bir değerdir,öyle bir değer ki,İstiklal Marşı şiirini millet için yazdığını belirtmiş ve Safahat' ına almamıştır.

1926 yılından itibaren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri veren Akif, kalan vakitlerinde Kur'an-ı kerim tercümesi ile de uğraşıyordu.Bu dönemde yakalandığı ağır bir hastalık sebebi ile İstanbul'a döndü.Uzun süre hastahanede tedavi gördüysede olumlu bir sonuç alınamadı ve 27 Aralık 1936 tarihinde vefat etti.Kabri İstanbul Edirnekapı Mezarlığındadır.

Akif,Türk tarihinin en önde gelen destan şairlerinden biridir.Şiirlerinde vatanseverlik,samimiyet,istiklal,ahlaki değerleri telkin ederken,öte yandan da riyakarlık,korkaklık,tembellik,yalakalık gibi( günden güne çökmemizi sağlayan)kavramlarada savaş açmıştı.....

Mehmet Akif Doğu'ya ve Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkmıştır.Her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlı kalacağını savunmuştur.Batılı yeniliklerin edebiyata zarar vereceğini düşünerek;''edepsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği''anlayışına bağlı kalmıştır.

Buradan da anlıyoruz ki,Batılılaşma denilen garabetle de ciddi mücadeleler vermiş Milli Şair...Geçmişten ibret almaktaki noksanlığımızı ise bakın nasıl dile getirmiş:

KISSADAN HİSSE

Geçmişten adam hisse kaparmış.....ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
''Tarih''i ''tekerrür'' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı,tekerrür mü ederdi....

Ve sözde tevekkül eden mıymıntılara neler demiş Akif:
Allah'a dayandım diye sen çıkma yataktan
Ma'na'yı tevekkül bumudur?Hey gidi nadan!
Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu.
Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?

Edebiyatımızda ''toplum için sanat'' akımının başlıca temsilcilerinden olan ve,şairliğinin ötesinde gerçek bir vatan ve Hak aşığı olan Mehmet Akif Ersoy'u satırlara sığdırmak elbette mümkün değil....En azından yüzüne tükürdüğü mıymıntılardan,dalkavuklardan,yalakalardan,yalancılardan olmamayı dilemekte bir adımdır diyorum ve o güzel insana saadet ve selamet dileklerimi sunuyorum...

Tükürün,milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün,onlara alkış dağıtan kahpelere...
Tükürün,ehi salibin o hayasız yüzüne,
Tükürün,onların asla güvenilmez sözüne...
Medeniyet denen maskara mahluku görün,
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün...
Hele ilanı zamanında şu mel'un harbın,
''Bize efkar-ı umumiyesi lazım garbın ,o da ALLAH'I bırakmakla olur''herzesini,
Halka iman gibi telkin ile,dinin sesini
Susturan aptalın idrakine bol bol TÜKÜRÜN!...

MEHMET AKİF ERSOY
[/B][/COLOR]

LütfiÜnal 27.12.2005 12:39

Rahmetli Mehmet Akif Ersoy Osmanliya yapilan ihanetleri Dogu cephesinde,bati cephesinde ve savasin her alaninda bizzat yasayarak bu mana ve duygu dolu marsi yazmis.Maalesef bu marsin manasini anlayan insanlar her gün biraz daha azalmakta.Isterseniz bugün TV kanalarina bakalim bu habere ne kadar zaman ayiracaklar.Diana nin ölüm yildönümünde saatlerce haber yapan ve cirkin hayatini anlatan kanallar ne anlatacak bakalim.
Allah ruhunu sad etsin.

GuNaY 27.12.2005 12:47

[QUOTE=LütfiÜnal]Rahmetli Mehmet Akif Ersoy Osmanliya yapilan ihanetleri Dogu cephesinde,bati cephesinde ve savasin her alaninda bizzat yasayarak bu mana ve duygu dolu marsi yazmis.Maalesef bu marsin manasini anlayan insanlar her gün biraz daha azalmakta.Isterseniz bugün TV kanalarina bakalim bu habere ne kadar zaman ayiracaklar.Diana nin ölüm yildönümünde saatlerce haber yapan ve cirkin hayatini anlatan kanallar ne anlatacak bakalim.
Allah ruhunu sad etsin.[/QUOTE]
[B]insanlara hak ettikleri değeri vermeyen bir medya var, ancak bununda üzerine durmazlarsa artık diyecek bişey yok tabiki...[/B]


WEZ Format +2. Şuan Saat: 10:13.

Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.


Copyright © 2005