Sivasspor bu sene küme düşmemeye oynayan takımların tüm hatalarını yaptı ancak ikinci yarıdaki kıpırdanışıyla ligde kaldı.
Takım sezona Galatasaray’ı 2-1 yenerek başladığında her şey pek umutlu gözüküyordu oysa. O gün takımın belki de üç sezon önceki gibi şampiyonluk mücadelesi vereceğini umduklarında aslında sorunun Galatasaray’da olduğunu nereden bilebilirlerdi ki? Ama en iyimser taraftar bile durumun çok parlak olmadığını en geç dördüncü haftada, Trabzonspor moda tabirle “plaka yazdırıp” rakibini 6-1 yendiğinde anlamıştı. Sivas için sezon zorlu geçecekti.
Fatura dokuzuncu haftada -her zamanki gibi- teknik direktöre kesildi ve Mesut Bakkal’ın yerine kendisi de Eskişehir’den gönderilmiş bulunan Rıza Çalımbay’a şans verildi. Ve yine her zamanki gibi bir önceki dönemde disiplin sorunları nedeniyle kadro dışı bırakılan oyuncular (bu örnekte Mehmet Yıldız ve Keita) affedildi.
Biz bu filmi görmüştük...
13. haftaya kadar ikinci bir galibiyet almayı başaramayan takım, o hafta ligin flaş takımı Karabük’ü 5-1 yenerek umutları yeşertse de, düşme hattından uzaklaşmak ilk yarı itibarıyla çok zordu. Devre arasında takımdan Ceyhun, önceki senelerde Sivas’ta zaman zaman iyi işler çıkarmış kaleci Akın ve İbrahim gönderildi. Onların yerine çoğu yabancı yedi oyuncu alındı. Sivasspor, bir Süper Lig klasiği olan “küme düşme hattındaki takımların öğretilmiş çaresizliği” konusunda belki yüzüncü örnek olarak karşımızdaydı.
Yine haklarını yemeyelim, Sivasspor’lular ikinci yarıda epeyce iyi mücadele verdiler ve kaybettikleri çoğu maçı da tek farklı skorlarla yitirdiler. 25. Haftada başlanan Kayseri-Buca-Beşiktaş-Belediye galibiyet serisinden çıkan 12 puan da ligde kalma işini büyük ölçüde sağlama bağlamıştı. Takım, sonrasındaki beş haftanın dördünü –bu kez bir Rıza Hoca klasiği olan- 1-1’lik beraberliklerle geçip çıkardığı puanlarla Süper Lig’de gelecek sezonun rezervasyonunu biletlemeyi de başardı. Son hafta Fenerbahçe karşısında az kalsın şampiyonu değiştiriyor olmaları ise herhalde literatüre yarım kalmış bir Denizlispor sendromu olarak geçecek.
Bitirirken bir parantez de Kamil Grosicki’ye açalım. 1988 doğumlu bu oyuncu daha Türkiye’ye gelmeden Eurosport’un Polonya’daki ekibi bize “dikkat edin” uyarısını göndermişti bile. Haklı çıktılar. Takımın ligde kalmasında bu genç oyuncunun rolü büyük. Sivasspor’un Polonyalı’yı tutabildiği kadar uzun tutması ise lehine. Sivas’ın bu bunalımlı sezonunun en büyük artısıydı belki de Grosicki.
Seneye yine kara bulutlar...
Sivasspor bu sene küme düşmemeye oynayan bir kulübün yaptığı tüm hataları yaptı. Bunun bedelini ödememelerinin tek nedeni ise altlarındaki üç takımın aynı hataların bin beterini yapmış olması. Ancak kulüpte anlayışın değişmemesi seneye onları daha zor durumda bırakabilir. Zira düşme hattında her sene bu seneki kadar tuhaf ekipler bulamayabilirler.
Eurosport