Yıllarca Türk futbolunda hangi melanet varsa ‘Üç Büyükler’i ve onların ‘olmaz olsun’ hegemonyasını oturttuk sanık sandalyesine.
Bütün pastayı ve parsayı kapıp buna rağmen her hafta mızmızlanmalarına sinir olduk ve içten içe kin biledik onlara. Bizans dedik yıkamadık, masa başı şampiyonları dedik, taş koyamadık. Oligarşi dedik bir işe yaramadı. Ta ki bu yıla, yani Sivasspor’umuzun geçen seneden kalma ‘yakın ve açık tehdidini’ artık çıplak gözle görmelerine dek. Türk futbolunun bir numaralı reçetesi olan beşinci şampiyonun kapısı bu sene resmen aralandı. Daha önce Gençler’e, Manisa’ya imrendiğimiz rolü Yiğidolar olarak kaptık, kaçırdık. Güzel de oldu. Bu sayede artık düzen bozulacak, Hızır Paşa’lar teşhir olacak. Sivasspor Anadolu’nun neferi olarak bir kez daha düzene çomak sokacağız. Türk futbol tarihi yeniden yazılacak!
Mı acaba? Hakikaten durum bu mu? Gerçekten böyleyse nedir bu çekinceli gözler? Neden Sivasspor’un başarısını o kadar da kolay hazmedemiyorlar? Neden pek çoğu Sivasspor’u Türk futbol devriminin öznesi olarak göremiyor? Yanlış anlaşılmasın, sadece size sormuyorum bu soruyu. Kendime de soruyorum. Çünkü benim de durumum farklı değil. Ben de Bülent Uygun’un takımı her gün Vatan-Millet uğruna Sakarya’ya götürüp getirmesinden bazen huzursuzluk duyuyorum. Yedek kulübesine isabet eden o tekmeler, Sivasspor şampiyonluğa giderken ofsaytta yakalanıp duruyoruz.
Oysa bu işte bir hata var. Çünkü aynası işse kişinin ve lafa bakılmazsa, gerçekten enfes işler yapılıyor Sivas'ta ve Sivasspor'da. Bülent Uygun bu takımı futbol denen güzelim oyunun nasıl harika bir dayanışma modeli olabileceğini her hafta herkese gösteriyor. En yıldızı bile ekmeğini taştan çıkaran Mehmet Yıldız olan bir takım, emeğinin hakkını teslim etmek için çalışıp didiniyor. Hamasette mangalda kül bırakmayan Bülent Uygun, konu futbolun gerçek sorunları olduğunda ya sendika diyor, ya dayanışma diyor, ya da hak, hukuk. Nasıl oluyorsa oluyor? Kabul edelim, adı Sivasspor değil de, ne bileyim bir küçük İspanyol/Alman kasabası takımı, bir Alaves, bir Hoffenheim falan olsa ne övgüler düzerdik onlara. Nitekim ‘Frenkler’ Bülent Hoca’yı star, takımı da yılın en güzel çıkışlarından biri olarak ilan etmiş olurlardı. İnanmayan World Soccer’a, ESPN’e baksın. Peki neden bizimkilerin içine sinmiyor? Neden söylenen sözlerle yapılan işlerin ideolojisi birbirini tutmuyor?
Sanırım zurnanın zırt dediği yer kurgulanan dille, o dilin egemen kalıplarıyla ilgili. Futbolun dili bizde mutlaka bir şiddet içeriyor. Savaşlara öykünüyor, erillikten besleniyor. Ders almayıp bize dersimizi bildirenler kuruyor bu dili. Ya da genç futbolcular gırtlağını keserim pandomiminden esinleniyor. Biri reis, diğeri kaptan, biri imparator, diğeri prens çünkü. Hal böyle olunca, başarı da onların elinden gelince özenilen şey de onlar oluyor. Bu sadece futbola özgü bir şey de değil üstelik. ‘Ananı da al git’le, tribünlerin dili benzeştikçe futbolun grameri de bundan besleniyor. Alex Ferguson’la Benitez, Freud üzerinden tartışırken biz ancak ‘tezgah var’la-''bize karşı hain senaryo var''-''öküz altında buzağı aramakla'' eğleniyoruz.
Tıpkı bir zamanların haşarı çocukları Mijatoviç, Rummenigge, Roy Keane’in artık birer düşün insanı gibi davranmasında olduğu gibi, Barkley bile yeteneğine ilham veren zekâsını sosyal zekâya dönüştürmeye çalışıyor. Aralarından biri Sivasspor’un başında olsaydı ve Bülent Uygun’un yaptığı mucizevi işleri yapsaydı (ki onlar için bile hiç de kolay iş değil), duvar yazısı klişesinde onlar için muhtemelen başka bir şeyler söylerlerdi. Bunun benzerlerini görebilmek için bize ‘aman vermeyen’, kaplanlara, akreplere, yılanlara özenen, savaş çığırtkanı, şoven bir dil değil daha munis, daha zeki, daha eşit, daha bilgi odakli bir dil gerek. Yoksa en damıtılmış emekler bile gözümüzde bir klişenin ötesine geçemez ve hak ettiği övgüyü alamıyor.Ligimizin 29. haftasının bittiği şu günlerde bile spor medyasında ve camialarında kapalı kapılar ardında veya yemek masalarındaki genç aşıklar gibi cilveleşmeler bunun ispatı olsa gerek.
Ama asıl olan bir şey varki,o da şudur; Tüm kirli senaryoların ve senin dibin kara benimki senden kara atışmalarından uzakta,temiz geçmişi ile pırıl pırıl bir takımımız var işte bu takım SİVASSPOR,onun içindirki tüm platformlarda alnımız ak yüzümüz pak.Bunun daim olması içinde,bu bilinç doğrultusunda tüm camia olarak kenetlenmeli,kapımızda leş kargaları gibi bekleyenlere,o kirli bizans oyunlarının içindeki kahramanların konumuna düşemememiz nasip olsun.
Haydi yiğidolar,Sivas'ta dev bayraklar ile başlayan şovumuzun devamını bu hafta Gaziantep deplasmanınada 50 otobüslük konvoylar kurarak giderek şampiyonluk ateşinin tüm ulusu kaplamasının gururunu birlikte yaşayalım.
SivasSpor.com Editör