Bu kış Süper Lig’de 18 takımlı 3 puanlı düzenin en düşük ilk yarı lideri performansına ulaşılması sürpriz değil gibi. Avrupa’da iki takımımız Şubat’ı gördüyse, iki temsilcimiz de grupların kapısından şanssız bir şekilde döndüyse ligdeki dengeyi büyüklerin kötü performansıyla açıklamak baş altı ekiplere haksızlık olur. G.Saray iyi, Beşiktaş iyi, F.Bahçe iyi, Antalya iyi, Eskişehir iyi, Karabük iyi ve biz bu sezon galiba iyi bir lig izliyoruz.
Süper Lig’in özellikle son 10 yılda fena halde yükselen maliyet/kalite paritesi, Türk futbolunu derinden yaralıyor, hem Avrupa kupaları hem de milli takım performansımıza negatif tesir ediyordu. Süper Lig’deki futbolcuların 1 milyar euroya yaklaşan toplam ederi Avrupa’nın en pahalı yedinci şampiyonasına sahip olduğumuzu gösteriyor. Ama oynanan top, Avrupa’nın ilk onuna girmenin bile uzağında.
Bu yılki olumlu kıpırdanmanınsa bence iki temel nedeni var: Orta sınıf takımlar nihayet transferde daha isabetli işler yapıyorlar. Bugün ligde orta sınıf bir takım hiç maç bileti veya hiç forma satmasa, Digiturk, İddaa, Spor-Toto ve Ziraat’ten kazandığı yıllık gelir 20 milyon doların üstünde... Bu gelir, Hollanda, Portekiz gibi liglerin orta sınıf takımlarını rahatlıkla solluyor, hatta büyüklerini zorluyor. Süper Lig’in baş altı takımları bu sezon nihayet bu gelirleri daha efektif kullanıyor gibi. Zira Aissati’nin, Diarra’nın, Belluschi’nin, Lualua’nın lige kattıkları kalite ortada.
Cesur bir yeni nesil
İkinci nedense teknik adam kalitesindeki yükseliş... Bir önceki yerli teknik adam neslimiz, futbolculuğunda büyüklere karşı kazanma alışkanlığı olmayan, Avrupa’da şerefli mağlubiyetler devrinin onurlu oyuncularıydılar. Ve boyunları genelde büküktü... Yeni neslin özgüveniyse olağanüstü. Futbolculuk devirlerinde Almanlar’ı İspanyollar’ı yenme alışkanlığı kazanan Ertuğrullar, Mehmetler, Bülentler, Tolunaylar, bu cesaretlerini teknik adamlık becerilerine de eklemiş gözüküyorlar...
Uğur Meleke / Milliyet