--->: ŞENER YOKSA, BİZDE YOKUZ
"Cumhurbaşkanı bana dedi ki" veya "Baykal beni arayarak şöyle dedi" diye başlayan afilli cümleler kurup, ego rüzgarı estirmeyi sevmem... Gazeteci kimliğinin verdiği bu diyalog imkanını, matah bir özellikmiş gibi sunmayı doğru bulmam.
Ama bugün istisna...
İstisnai bir durum var çünkü.
Dün bir telefon... Abdüllatif Şener.
İktidardakiler beni anca, "seni mahkemeye verdim, süründüreceğim" diye arar... Abdüllatif Şener ise, "teşekkür etmek için" aradığını söylüyor...
"İstisnai durum" dediğim bu.
"Abdüllatif Şener, aysbergin görünen yüzü, vicdan muhasebesi yaptı ve aday olmadı" diye yazmıştım... "Hakkımda yazdığınız ve söylediğiniz sözler için teşekkür ederim" diyor.
Devamı özetle şöyle...
"Sayın Şener, asıl ben size teşekkür ederim, hem teşekkürünüz, hem de aday olmadığınız için..."
Gülüyor...
"Allahaısmarladık" demek istediğini söylüyor, "Aktif siyasete şimdilik ara verdiğim için, basınla ilişkilerim ister istemez sona erecek..."
Bu sefer ben gülüyorum...
Bizim basın, malum.
Koltuk varsa, ararlar, koltuk yoksa, ne arayan olur, ne de soran.
"Ben aksini düşünüyorum Sayın Bakan" diyorum, "basınla ilişkiniz sona ermiyor, asıl şimdi başlıyor, asıl şimdi konuşmanız gerekiyor."
Küt diye söylüyor...
"Basın kontrol altında... Değil mi?"
Bir gazetecinin, bir Başbakan Yardımcısı'ndan duyabileceği en ağır tespitlerden biri... Maalesef gerçek... Yardım istiyorum...
"1.5 ay sonra vatandaş oy kullanacak. Bazı durumların şimdiden öğrenilmesinde fayda yok mu? Şimdiden anlatmanızda fayda yok mu?"
Biraz susuyor, sonra...
"Aday olmayarak, yeteri kadar konuşmuş oluyorum, sanırım" diyor.
Ve, ekliyor...
"Doğruları söylemek, hayli zor... Bir anda tu kaka olabiliyorsunuz."
Daha ne desin...
İlla desin istiyorum...
Kırmıyor, bir örnek veriyor.
"Mesela" diyor, "İyi ki Galataport meselesi şu anda çıkmadı, yoksa beni sermaye düşmanı ilan edebilirlerdi."
Anlayana sivrisinek saz...
Anlamayana davul zurna az.
__________________
.............BU TECRÜBE BU ÖMRE YETMEZ......
|