Tecrübeli Yiğido
Üyelik Tarihi: 10.06.2008
Mesajlar: 774
Thanks: 137
229 Mesajına 362 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 0
|
Cevap: SERBEST KÜRSÜ
ADINI SUDAN ALAN ŞEHİR
Sivas, adını sudan alan şehirdir Türkiye’nin üç büyük ırmağına sularını katan topraklar. Kızıl ırmağın, yeşil ırmağın doğduğu ve Fırat’ın üç büyük kolundan biri olan Tohma ırmağının doğduğu yurt parçası.
Karlı dağları, geniş yaylaları ile “başı göklerde ayakları sularda” sayısız efsanelerin yaşandığı tarihin her devrinde adı önde olan toprakların adıdır Suvaz
Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göçleri ile Altaylardan kopup gelen göç dalgaları içindeki su uruğunun bir kolu, Fırat’ın aşağı topraklarını yurt edinir Sümer adlını alırlar. Diğer kolu ise yukarı topraklar olan Sivas ve çevresini yurt edinirler. Suvas adını alırlar. Suvasların kurduğu ve yaşadığı bu topraklar, ilk çağlarda Suvaz, Romalılar döneminde Sebastia, Müslüman Türklerin döneminde ise Sivas olarak anılmaya başlar.
Sivas’ta hangi yöne dönseniz su ile bir öykü önünüze dikilir. Üç tarafı sularla çevrili Sivas Kalesi surlarının zapt edilmezliğini sağlayan en önemli unsur su ile yaptığı savunma sistemidir. Üç tarafının su dolu hendeklerle çevrilmiş olması ile kalmayıp bir de kuşatmaya alındığında kent içindeki sularla oynandığında oluşturulan sel sonucu birçok işgalci güç Sivas kapıları önünden dönmek zorunda kalmışlardı. Su adeta en güçlü savunma silahı oluştur Sivas kalesinin.
Sivas adının Suvas Türklerince kurulduğu gerçeği yanında, kentin isminin üç sudan geldiği de söylenir. Kimileri bu üç suyu kale surları içerisinde akan üç suda bağlarken, kimileri Sivas içerisinde akan üç burmalı çeşmenin her bir burmasından ayrı bir kaynaktan su geldiği söylenir.
Üç burmalı su inanışı o kadar kent tarihinde baskın olmuştur ki, gök medrese gibi ünlü yapıtın ön yüzünde üç burmalı çeşme yapılarak bu tarihi gerçek geleceğe aktarılmıştır.
Kimisi üç su adının yani sebas adının Kızılırmak, Fırat ve Yeşilırmak ırmaklarından kaynaklandığını söylerler.
Anadolu topraklarında doğup ve bu toprakları terk etmeden en uzun yol alarak, denize dökülen nehirdir Kızılırmak.
Kızıldağ’dan başlayan yolculuğunda, irili ufaklı önemli sayılabilecek nitelikte, otuz beş ırmağın bileşkesidir aslında. Bu otuz beş ırmağın on ikisini, Sivas topraklarından alan Kızılırmak, Sivas’ın Karadeniz’e dökülen gözyaşlarıdır aslında.
Türkiye’nin onda birlik bir alandan daha fazlasını kapsayan Kızılırmak vadisinde, on üç ilin topraklarının kapsadığı göz önüne alınırsa ve de, bu havzada altı milyondan fazla insanın yaşadığı düşünülürse, Türkiye’de yaşayan her on kişiden birinin yaşamında kendisini hissettiren bir zenginlik diyebiliriz.
Kızılırmak, Sivas için ayrı bir öneme sahiptir. Sivas’ta doğmaktadır. Sivas il merkezinin kurulduğu yerde Kızılırmak, beş tane kolu ile kucaklaşmaktadır. Kızılırmak üzerindeki en önemli tarihi köprüler olan Boğaz köprüsü, Eğri köprü, Kesik köprüsü Sivas topraklarının incileri gibi duru yıllaradır gerdanında.
Çevresindeki topraklarda bulunan tuz oranının yüksekliği nedeniyle suları tuzlu olan Kızılırmak, sulamada pek kullanılmaz. Tarihteki adı da bu nedenle acı su anlamında olan HALYS tır. Bu ismin, Danişment-name’de geçtiği gibi, XIII. yüzyıla ait bazı vakfiyelerde, yine XIII. ve XIV. yüzyıllara ait vekâyi-namelerde ve belgelerde Ab-ı Sivas (Sivas suyu) denildiği bilinmekle birlikte Kızılırmak adını bu nehre göçebe Türkmenlerin verdikleri, bu ismin Dul kadir-oğulları'na ait vakfiyelerde de bu şekilde belirtilmiş olduğundan anlamaktayız.
İstanbul'da Başbakanlık Arşivi'nde Divan-ı Humâyûn Ruûs Kalemi Defterleri 'nden birisinde rastlanan ''Tevliyyet-i vakfı cisr-i Gürcü, der ırmağ-ı Sivas. Sivas'ta vaki Nehr-i Alis ve elsine-i nâsda Kızıl-ırmak dimekle meşhur nehrin üzerinde merhum Gürcü Hüseyin bina eylediği cisr. . . '' ibaresi Alis isminin 1718 (1131) tarihlerinde de resmi yazışmalarda kullanıldığını göstermektedir. ''Ab-ı Sivas'' deyimindeki Farsça ''ab'' kelimesinin de yine aynı devirde atılarak, yerine Türkçesi ''ırmak'' kelimesinin konulduğunu göstermektedir.
Bir başka sav da şudur ki Kızılırmak’ halys sözü Romalılarca söylenmiştir. Romalılardan önce bu topraklarda bulunan ön Türklerin yani AS’ların bu suya söyledikleri al-su(Kızıl su) dediklerini Romalıların da bu söylenişi kendi söyleyiş özelliklerine uygun olarak hayls ya da alis’ e dönüştürmüş olma olasılığı yüksektir.
Kızılırmak ismi ile ilgili olarak değişik söylenceler bulunmaktadır. Kimisi taşıdığı toprak renginin kızıl olmasından, kimisi doğduğu dağdan adını aldığı söylenirse de, kimilerince Kızılırmak havzası etrafındaki topraklarda Türkmen nüfusunun yoğunluklu yaşadığından ve Türkmen ağzında” Kızıl” sözünün “Altın” olduğu bilindiğinden ırmağa verilen öneme izafeten bu adın verilmiş olduğu söylenmektedir.
Bazı tarihi söylencelerde ise, adını Lidya kralı Krezeus tan aldığı ve onun ırmağı anlamındaki bir sözün bozularak kızıl adını aldığı söylenir. Bu söylenceye göre Lidya kralı Krezeus’a ” Kızılırmağı geçmemesini, geçtiğinde devletinin yıkılacağını “söylerler. Kral bu söze uymaz ve Medler ile olan savaşında ırmağı geçer ve devleti de bu olaydan sonra yıkılır.
Kızılırmak tarih sahnesine, M.Ö.28 Mayıs 565’de Lidyalılarla, Medler arasında yapılan HALYS BARIŞI ile çıkar. İki devlet arasında uzun süredir sürmekte olan savaş, güneş tutulması üzerine “tanrılar savaş istemiyor” denilerek sona erdirilir. Kızılırmak sınır kabul edilerek yapılan bu barış anlaşmasının yazılı bir belgesi olmasa da, Anadolu topraklarında bilinen ilk barış anlaşması olması nedeniyle ayrı bir tarihi önemi haizdir.
Kızılırmak, çevresinde yaşayanlarca genelde acı olaylarla anılır. Selleri, köprüler yıkması, gelinleri, kızları, gençleri boğması ile birçok türküye ya da söylenceye konu olmuştur. Muzaffer Sarısözen’in derlediği bir türküde;
“Kızılırmak nettin allı gelini
Çevresi oyalı pullu gelini” diye başlayan ağıt ile bu olayları türküleştirmiş şekline bir örneği Türk Halk Türküleri repertuarına kazandırmıştır.
Kızılırmak, Türk edebiyatında da birçok şairin konusu olmuştur. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Kızılırmak kıyıları” şiiri, Behçet Kemal Çağlar’ın “Kızılırmak duruşması” bu konuda önemli örneklerdir.
Kızılırmak halk ozanlarına da konu olmuştur. Ali izzet Özkan ve
Âşık Veysel bu konuda güzel örnekler vermişlerdir. Âşık Veysel;
“Daima bulanın, asla durulman
Nedir bu sendeki hal, Kızılırmak
Çağlayıp akarsın, hiç mi yorulman
Seni zapt edemez göl, Kızılırmak” diyerek, adeta Kızılırmak’ın özelliklerini özetlemiş bulunmaktadır.
Kızılırmak üzerindeki köprülerin hepsi tarihi açıdan mimari açıdan önemli özelliklere sahiptir. Ancak Sivas’ın 10km doğusundaki eski ipek yolu üzerindeki(Tebriz yolu)Boğaz köprüsünün giriş ayaklarında bulunan odaları ve kente giren kervanların yüklerinin sayıldığı, geçiş ücreti alındığı bir nitelikte olması nedeniyle de Türkiye’de belki de bu özellikte ilk ve tek örnek olmak önemini haizdir.
Çevresindeki toprakların suyunu toplayan Kızılırmak, bugün başta Sivas olmak üzere, 13 ilin 70 ilçenin atık sularını toplayarak üzerinde kurulu barajları ile enerji ve sulamada, kum alınarak inşaata, toprak alınarak tuğla ve çömlek yapımında ve de tatlısı balıkçılığında yararlı bir ırmak olarak dünya kurulalı beri akıp gitmektedir.
Anadolu’nun gözyaşları olarak Karadeniz’e ulaşmaktadır. Kızılırmak olmasa idi ne Avanos’ta çömlekçilik olurdu ne Osmancıkta pirinç ekimi gelişirdi. Kızılırmak Anadolu’nun ırmağı olsa da adını da tadını da Sivas’tan alan bir ırmaktır.
Sivas günümüzde suları ile kucaklaşan şehir olma yoluna girmiştir. Aksu projesi bunun ilk adımıdır. Aksu ile Sivas bir zamanlar kirletilmiş etrafına pislik saçan bir ırmağını bir güzellik merkezine dönüştürerek şehir mimarisinde suyun önemini ortaya koyan en iyi örneklerden birsi olma hüviyetini kazanmıştır. Kızılırmak’ın Sivas’taki en büyük kollarından olan Mısmıl ırmak üzerinde yapılan Aksu projesi ile Sivas mavi bir gerdanlığı boynuna takmıştır. Emeği geçenlere teşekkür ederim.
|