çözüm süreci milletle devletin barışması sürecidir. dili yasaklanan, kimliği görmezden gelinen, etnik kökeni farklı olduğu için katliama uğrayan bir halkın hakkının teslim edilmesidir.
yıllarca yok sayılan, zulma maruz bırakılan ve yabancı devletlerin/ajanların oyuncağı olmalarına göz yumulan bir halkın bir gecede vatan/devlet sevdası ile yanıp tutuşması düşünülemez. önce devlet hatalarını düzeltecek, farklı kimliklerle de olsa kendi vatandaşına insanca muamelede bulunacak; daha sonra da oradaki halktan bağlılık bekleyecek.
çözüm süreci tam da bunun yapılmak istenmesidir. başka birşey değil. bu ülkeyi çözüm süreci değil, çözümsüzlük süreci dağıtır, bozar ve böler. bugün yapılmaya çalışılan selçuklu/osmanlı sistemlerinde olduğu gibi yerel unsurlara saygı göstermek, kimliklerini tanımak ve onlarla kucaklaşarak küresel bir deve dönüşmektir.
türkiye farklılıklara saygı gösterdiği, özgürlüklere kucak açtığı, faşizmi ve militarizmi terk ettiği ölçüde genleşecek, etki alanını genişletecek ve bölgesel/küresel bir güç olacaktır. militarizm ve bunun dayattığı faşizm türkiye'yi ülkenin orta ve batı bölgelerine sıkıştıracaktır, ki yetmiş yıl boyunca yapabildiği de budur.
golden sonra asker selamı vermek gibi gereksiz bir harekete girişen yiğido kardeşimin bu hareketini cahilliğine vermek lazım. muhtemelen askere gitmediği için ordudaki rütbelilerin normak insanlara/erlere nasıl baktığı ve davrandığı konusunda herhangi bir fikri yok. ayrıca ordumuzun maalesef van'da sırf kaçakçılık yaptılar diye bir generalin emri ile kırk köylüyü ibret olsun diye kurşuna dizdirdiğinden de haberi yok.
sonra sen gidip militarizmi andıran bir sembolu kullanırsan, adam da çıkar biji serok apo der. etki tepki prensibi. fizik kuralları sosyal meselelerde de geçerli, seviyorum bilimi