Ana Sayfa  |  Site Haritası  |  Forum  |  Chat
‹ Anasayfaya geri dön  |  Sivaslilar.net  |  Sivastuning.com
Sivasspor


Hoşgeldiniz
Zurück   SivasSpor.com - Yiğidoların Özgür Sesi > Serbest Alan, Sivas Paylaşım, Sivas Forum, Sivaslılar > Heykel

Heykel Her Telden Muhabbet Burda

Cevapla
 
Seçenekler Arama Stil

Alt 14.07.2005, 21:54   #51
GuNaY
Gast
 
Mesajlar: n/a
Standart

[size=2]Malum...
Kızının mezuniyetini izlemek için Balıkesir'den Erzurum'a gelen başörtülü anne, tören salonuna alınmamıştı.
Vicdanı olan herkesin yüreğini cız eden bu olayın sorumlusu kimmiş?
Kapıcı...

Şimdi oldu işte...
Kara Kuvvetleri Komutanı "Rektör iyi çocuktur, yapmaz öyle şey" falan demeye getirmişti.
YÖK Başkanı da, "Rektörün haberi yokmuş" dedi, çıktı işin işinden...
Kimmiş suçlusu?
Kapıcı.

Ben bayılıyorum bu çözümlere...
Mesela, bizim Balkan harbinden kalma, dandik vagonlara 160 kilometre hız yaptırdılar.
İlk virajda sizlere ömür...
Kimin üstüne kaldı?
Makinist'in.

Mersin'de bayrağımız yakıldı, yırtıldı.
Askere taş attılar, panzere molotof...
Memleket ayağa kalktı.
Kimin yüzündenmiş?
İki veled...

Gelene geçene ayran tost falan satan, kendi halinde sakin bir kasabaydı,
Susurluk...
İçişleri Bakanlığı, MİT, Jitem, generaller, özel tim polisleri, kumarhaneciler, bakanlar, milletvekilleri, işadamları...
Bin kişi falan yargılandı.
Her şey kimin başının altından çıkmış?
Yeşil'in.

Deprem oldu...
7 vilayette 50 bin kişi öldü.
Binlerce bina yıkıldı, on binleri ağır hasarlı.
Hepsinin sorumlusu olarak kimi kulağından tutup hapse tıktık?
Veli Göçer'i.

Edirne'de bebeler şakır şakır öldü...
Hiç utanmadan bisküvi kolilerine koyup, gömdüler.
"Araştırdık, ihmal yok" dediler.
Peki neden öldü bu yavrular?
Klima'dan...
Dikkat isterim, klimacı bile değil, klima.

Rakıdan öldük.
O gün ile bu gün arasında ne değişti?
Kapağın rengi...

Sanal "sorumlumuz" bile var...
Yollarda her gün 20 insanımız heba oluyor.
Trafik Canavarı'ndan...

Dolar patlarsa?
Enflasyon Canavarı'ndan...

Hatta "sorumlu olmayan sorumlumuz" da var...
Milli takım oynayıp yeniliyor.
Suçlusu kim?
Takıma alınmayan Hakan...

Domatesleri Ruslara kakalayamıyoruz...
Sinekten...

Deli dana geliyor.
İnekten...

Millet hormonlu diye tavuk yemiyor.
Erman Toroğlu'ndan.

Evleri su basıyor.
Yağmurdan.

Ormanlar yanıyor.
Sigaradan.

Gemi batıyor.
Dalgadan.

İyi de kardeşim, uçak neden düşüyor?
Rahmetli pilottan...

Peki bu şartlarda hayatta kalmayı nasıl başarıyoruz?
Allah'tan...
[/size]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 16.07.2005, 14:54   #52
puar
Usta Yiğido
 
puar - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 44
Mesajlar: 4.966
Thanks: 108
357 Mesajına 678 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 1238 puar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblick
Standart

İnsan vücudu tam anlamıyla kusursuz bir sisteme sahip olarak yaratılmıştır. Bu sistem düşünebilen ve öğüt alabilen insanlar için çok önemli delillerle doludur. Bu delillerin yaratılış amacı ise insanı düşünmeye teşvik etmektir. Çünkü her insana dünyada yaşaması için belli bir süre verilmiştir. Bu sürenin ne zaman biteceği ve ne zaman ölümün geleceği ise herkes için bir bilinmezdir. Allah tarafından herkes için ayrı ayrı belirlenmiş olan bu kısa süre içinde pek çok detayla karşılaşan insan çoğu zaman Allah'ın özel olarak yarattığı bu delilleri düşünmeden üzerinden geçer. Oysa insana düşen kendisine tanınmış olan sınırlı süre içinde gördüğü herşeyden öğüt alıp düşünmektir. Çünkü ancak bu düşünmenin sonucunda, insan Allah'ın benzersiz yaratışını görebilir ve Allah'ın gökten yere herşey üzerindeki hakimiyetini takdir edebilir. Allah insanın kendi yaratılışını düşünmesi gerektiğine bir ayetinde şöyle dikkat çekmektedir:


İnsan, önceden hiçbir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu düşünmüyor mu? (Meryem Suresi, 67)


İnsanın günlük yaşamında hiç düşünmeden yaptığı pek çok hareket vardır. Bunları yaparken ne bir ayarlama yapar, ne de nasıl yapacağını düşünür. Örneğin bir bardağı almak için uzandığımızda hiç düşünmeden elimizi uzatırız ve bardağı yakalarız. Yemek yerken çatalı hiç düşünmeden ağzımıza götürebiliriz. Kitap okurken sayfaları kolayca kavrar ve kağıdı yırtmadan çevirebiliriz. Giyinirken, araba kullanırken gerekli olan çabukluğu göstermekte hiç zorlanmayız. Çalışma hayatımızda hiç sıkıntı çekmeyiz. Kısacası yaşamımızın her anında ellerimizi hiç düşünmeden istediğimiz gibi kullanırız. Bunlar günlük yaşamda ellerimizi kullanarak yaptığımız hareketlerden sadece bir kaç tanesidir. Hiç düşünmeden, herhangi bir ayarlama yapmadan yaptığımız bu işlemler sırasında gerçekte elimizde son derece kusursuz bir sistem işlemektedir. Bu öylesine benzersiz bir sistemdir ki, işlediğini hissetmeyiz bile.


Bu durumda akla, "ele kusursuz işleme yeteneğini veren nedir?" sorusu gelecektir. Elimize üstün hareket kabiliyetini veren eldeki çok iyi yerleştirilmiş kaslardır. Birbirleriyle tam bir uyum içinde hareket eden pek çok kas ele çok fonksiyonlu olma özelliğini verir.


Birbirinden çok farklı kullanım alanlarında olabilecek en fazla verimle elimizi kullanabiliriz. Bir cismi çok kuvvetli ya da tam tersine çok hassas kavramak gerektiğinde kolaylıkla bu hareketleri yapabiliriz. Örneğin, elimizi yumruk haline getirmeden belirlediğimiz herhangi bir hedefe 45 kilogram ağırlığına eşdeğer bir güçle darbe indirebiliriz. Bu güce rağmen başparmak ve işaret parmağımızın arasına aldığımız, milimetrenin onda biri inceliğinde bir cismi örneğin bir kağıt parçasını da kolaylıkla hissedebiliriz.


Görüldüğü gibi bu iki işlem de birbirinden tamamen farklı işlemlerdir. Biri çok ince bir ayar gerektirirken, diğeri tam tersine büyük bir güç gerektirmektedir. Biz her iki işlemi yaparken de bir an bile düşünmeyiz. Ağır cisme daha fazla güç, hafif cisme daha az güç harcamamız gerektiği aklımıza bile gelmez. Çünkü ellerimiz bu işlemlerin tümünü yapabilecek kadar kapsamlı özelliklere sahip olarak tasarlanmıştır.


Bu tasarımın en önemli delillerinden biri parmakların uzunluklarıdır. Eldeki bütün parmaklar, işlevlerine göre en uygun uzunluklara sahiptirler. Bundan başka bulundukları yerler olabilecek en uygun yerlerdir. Parmakların birbirleriyle olan oranları da son derece önemlidir. Bu önemi şöyle bir örnekle de açıklayabiliriz. Başparmak, uzunluğu nedeniyle diğer parmakların üzerine kolaylıkla kıvrılabilir. Bu, başparmağın diğer parmakları desteklemesini ve kol gücünün artmasını sağlar. Bu nedenle normal bir başparmağa sahip bir elin attığı yumruğun gücü, normalden daha kısa bir başparmağı olan elin attığı yumruğun gücünden daha fazladır.


Elinize bakın ve tırnaklarınızı inceleyin. Kimi zaman gereksiz bir detay olarak düşünülen tırnakların gerçekte son derece önemli görevleri vardır. Yere düşmüş küçük bir cismi tırnaklarımız olmadan almaya çalıştığımızı düşünelim. Bu tip durumlarda kavrama işleminde parmaklar kadar tırnaklar da önemli bir göreve sahiptirler. Parmaklar cisimleri tutarken son derece hassas bir basınç uygularlar. Tırnakların görevi işte bu basıncın ayarlanmasıdır. Bundan başka elimizdeki parmak izlerini oluşturan pürüzler ve tırnaklar da küçük cisimleri daha rahat kavramamızı sağlarlar.


Buraya kadar anlatılanlarda da görüldüğü gibi elde son derece detaylı ve kusursuz bir tasarım vardır. Dokunma hassasiyeti, manevra kabiliyeti, değişik işler yapabilme yeteneği gibi pek çok fonksiyon ellerimizde mevcuttur. Bu mükemmellik tıp ve bilim dünyasını, insan elini incelemeye ve bir benzerini yapmaya yöneltmiştir. Bu maksatla yapılan robot eller; güç açısından insan eliyle aynı performansa sahiptirler, ancak insan elinde var olan ve elimize benzersiz olma özelliğini veren yapılar bu robot ellerde mevcut değildir.


Son teknoloji ile üretilen robot eller, güç açısından insan eliyle aynı performansa sahiptirler, ancak insan elinde var olan ve elimize benzersiz olma özelliğini veren yapılar bu robot ellerde mevcut değildir.

Bütün bu bilgilerin ortaya çıkardığı sonuç insan elinin özel bir tasarımla yaratılmış bir organ olduğudur. Allah elleri özel olarak tasarlamıştır. Rahman olan Allah yarattığı herşeyi en güzel yapandır. İnsan elindeki benzersiz tasarım da bunun delillerinden yalnızca bir tanesidir. Allah yaratma sanatındaki eşsizliğe bir ayetinde şöyle dikkat çekmektedir.


Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)


Eldeki tasarımdaki başka bir önemli nokta, elin göz ile beraber işleyen bir organ olmasıdır. Bu işlemler de son derece seri bir şekilde gerçekleştirilir. İnsan eli ile robot eller arasında bu noktada bir karşılaştırma yapılacak olunursa, insan elinin tasarımındaki üstünlük çok açık bir şekilde görülecektir. Robot ellerin özelliği ya görme ya da dokunma özelliğini esas alarak hareket edebilmeleridir. Robot ellere yapacakları her işlem için farklı komutlar verilmesi gereklidir. Ayrıca robot eller farklı farklı fonksiyonları da yerine getiremezler. Örneğin piyano çalabilen bir robot el, çekiç tutamaz. Çekiç tutan bir robot el ise yumurtayı kırmadan tutamaz. Yoğun araştırmalar sonucunda yeni yeni üretilmeye başlayan bazı robot eller, bu işlemlerin 2-3 tanesini birarada yapabilmektedir ama bu, insan elinin kabiliyetlerinin yanında son derece basit bir yapı olarak kalmaktadır.

Tüm bunların üstüne; insanda iki elin aynı anda, mükemmel bir uyumla çalıştığı da eklenince, eldeki tasarımın kusursuzluğu daha net ortaya çıkmaktadır.

El, insanlar için Allah tarafından, özel olarak tasarlanmış bir organdır. Her özelliğiyle Allah'ın yaratma sanatındaki kusursuzluğu ve örneksizliği bizlere gösterir.
puar isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 23.07.2005, 16:39   #53
Bestepeli_58
Acemi Yiğido
 
Bestepeli_58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 76
Thanks: 0
11 Mesajına 45 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 0 Bestepeli_58 isimli Üye Tecrübe Puanınızını Kapatmıştır.
Standart

bu guzel yazilar icin herkese tesekkur ederim ellerinize saglik saygilar sevgiler
__________________
oyun
Bestepeli_58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
endonezya nasıl müslüman oldu?
Alt 11.08.2005, 05:37   #54
puar
Usta Yiğido
 
puar - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 44
Mesajlar: 4.966
Thanks: 108
357 Mesajına 678 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 1238 puar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblickpuar ist ein wunderbarer Anblick
Standart endonezya nasıl müslüman oldu?

Endonezya nasıl Müslüman oldu?

250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya'nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı: İnandığı gibi yaşamak.

Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya'ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu: "Hangi kumaştan sattın?" "Şu kumaştan efendim." "Metresini kaça verdin?" "On akçeye." "Nasıl olur?" diye hayret etti, "Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?"

GÖRÜLMEMİŞ DAVRANIŞ

Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu. "Ne demekti hakkını helâl et?" Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu: "Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?" "Ben," dedi tüccar, "bir Müslüman'ım. İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim." Kral, "İslâm nedir, Müslümanlık nedir?" gibi peş peşe sorular sordu. Birer birer sorularını cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden İslâm'ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu.

ÖNEMLİ OLAN YAŞAMAK

250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya'nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendimizin müjdesi herkese açık: "Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir." Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hal diliydi. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan ziyade davranış dilinin devreye girmesiydi.
puar isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11.08.2005, 14:18   #55
sivasli1992
Yeni Yiğido
 
sivasli1992 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 25
Thanks: 0
1 Mesajına 1 kez Teşekkür Edildi
Tecrübe Puanı: 0 sivasli1992 ist zur Zeit noch ein unbeschriebenes Blatt
Cool

gercektende elinize saglik ne güzel yasmissiniz
sivasli1992 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
HIKAYELER
Alt 22.09.2005, 22:17   #56
Sweetgirl
Yiğido
 
Sweetgirl - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 13.08.2005
Mesajlar: 394
Thanks: 399
58 Mesajına 127 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 772 Sweetgirl COK SEVILEN BIR KISISweetgirl COK SEVILEN BIR KISISweetgirl COK SEVILEN BIR KISI
Standart HIKAYELER

[SIZE=3]BIR KESE INCI

Basra mücevhercileri bir araya toplanmisti. Iclerinden biri basindan gecen bir olayi söyle anlatti: " Bir zaman cölde yolumu kaybetmistim. Yanimda yiyecek ve icecek hicbir sey kalmamisti. Tam hayattan ümidimi kestigim sirada ici dolu bir kese buldum. Bunu kavrulmus bugday sandigim andaki zevki ve sevinci , inci oldugunu ögrenince de duydugum aciyi ve hüznü hicbir zaman unutamam..."
"Kuru cöllerde, kumlarin ortasinda susuzun agzinda inci olmus, sedef olmus, ne cikar? Aziksiz adamda ha altin bulunmus ha saksi kirigi!"
[/SIZE]
__________________
GÜLÜ SEVEN DIKENINE KATLANIR

Sweetgirl isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 22.09.2005, 22:46   #57
sinan58_34
Usta Yiğido
 
sinan58_34 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 39
Mesajlar: 1.521
Thanks: 0
9 Mesajına 10 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 881 sinan58_34 FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart

ABLA TESEKKUR EDERIZ BZIMLE PAYLASTIGIN ICIN INSALLAH EN KISA ZAMANDA BİZDE YAZACAK GUZEL HIKAYELER BULACAZ
__________________
[SIGPIC][/SIGPIC]İSTANBUL SİVASSSPOR TARAFTAR DERNEGİ
sinan58_34 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
ÖĞRENDİM Kİ...
Alt 22.09.2005, 23:49   #58
drummer
Usta Yiğido
 
drummer - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 63
Mesajlar: 1.608
Thanks: 2
84 Mesajına 167 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 897 drummer TAM BIR BEYEFENDIdrummer TAM BIR BEYEFENDIdrummer TAM BIR BEYEFENDIdrummer TAM BIR BEYEFENDIdrummer TAM BIR BEYEFENDI
Standart ÖĞRENDİM Kİ...

ÖĞRENDİM Kİ...

Yıllar sonra öğrendim ki... Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
Öğrendim ki... Güveni geliştirmek yıllar alıyor, yıkmak bir dakika.
Öğrendim ki... Hayatında nelere sahip olduğun değil kiminle olduğun önemli.
Öğrendim ki... Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün, ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.
Öğrendim ki... Kendini en iyilerle kıyaslamak değil, kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.
Öğrendim ki... İnsanların başına ne geldiği değil, o durumda ne yaptıkları önemli.
Öğrendim ki... Ne kadar küçük dilimlersen dilimle her isin iki yüzü var.
Öğrendim ki... Olmak istediğim insan olabilmem çok vakit alıyor.
Öğrendim ki... Karşılık vermek, düşünmekten çok daha basit.
Öğrendim ki... Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek, hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.
Öğrendim ki..."Bittim" dediğin andan itibaren pilinin bitmesine daha çok var.
Öğrendim ki... Sen tepkilerini kontrol edemezsen, tepkilerin hayatini kontrol eder.
Öğrendim ki... Kahraman dediğimiz insanlar bir şey yapılması gerektiğinde, yapılması gerekeni şartlar ne olursa olsun yapanlar.
Öğrendim ki... Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.
Öğrendim ki... Bazı insanlar sizi çok seviyor ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.
Öğrendim ki... Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz, bazıları hiç karşılık vermiyor.
Öğrendim ki... Para ucuz bir başarı.
Öğrendim ki... Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları kaldırmak için elini uzatır.
Öğrendim ki... İki insan ayni şeye bakıp tamamen farklı şeyler görebilir.
Öğrendim ki; Âşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.
Öğrendim ki; Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar daha uzun yol yürüyor.
Öğrendim ki; Hiç tanımadığın insanlar, iki saat içinde, senin hayatini değiştirebilir.
Öğrendim ki... Duvarda asili diplomalar insani insan yapmaya yetmez.
Öğrendim ki... Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Öğrendim ki... Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da!
Öğrendim ki... Tecrübenin kaç yas günü partisi yasadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Öğrendim ki; Aile hep insanin yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil.
Öğrendim ki... Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
Öğrendim ki; Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanin kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Öğrendim ki; Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Öğrendim ki; Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Öğrendim ki; İki kişi münakasa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Öğrendim ki; Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Öğrendim ki; Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor...
__________________
HER İNSAN öLECEK YAŞTADIR
YÜKSELMEK İÇİN,ALÇALMAK GEREK
drummer isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
TATLI CADI
Alt 23.09.2005, 01:32   #59
drummer
Usta Yiğido
 
drummer - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 63
Mesajlar: 1.608
Thanks: 2
84 Mesajına 167 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 897 drummer TAM BIR BEYEFENDIdrummer TAM BIR BEYEFENDIdrummer TAM BIR BEYEFENDIdrummer TAM BIR BEYEFENDIdrummer TAM BIR BEYEFENDI
Standart TATLI CADI

TATLI CADI
Kral Arthur, bir soruya doğru cevap verebilirse hayatı
kurtulacak, aksi takdirde ölecektir. Soruya cevap verebilmesi
için 1 sene süresi vardır. Soru aynen şöyledir:

KADINLAR NE İSTERLER?

Bu soru tabi ki, dünyanın en zor sorusu. Ancak,
kralın fazla bir tercih şansı yoktur.
Ülkesine geri döner. Türlü alimlere, bilir kişilere danışır
ama soruya tam bir doğru yanıt bulamaz.
Bu sorunun cevabını sadece yaşlı bir cadı bilmektedir.
Artık en son gün gelmiştir ve Arthur mecburen cadıya gider.
Cadı soruya cevap verecektir ancak bir şartı vardır.
Cadı cevap karşılığında Arthur'un yakın arkadaşı,
en iyi ve yakışıklı şövalyesi ile evlenmek istemektedir.
Arthur yıkılır ve bunu kabul edemeyeceğini söyler
ve cadının yanından ayrılır. Şövalye olanları duyar,
krala koşup hiçbir şeyin Arthur'un hayatından daha önemli
olamayacağını söyler. Ve cadıdan cevabı alırlar.

KADINLAR HER ZAMAN KENDİ ÖZGÜR
İRADELERİYLE KARAR ALMAK İSTERLER.

Evet kesinlikle doğru olan bu cevap sayesinde kralın
hayatı kurtulur ancak, şövalyenin hayatı sönmüştür.
Nihayet şövalye için en kötü an yani,
gerdek gecesi gelir. Ancaaaakk...Odaya girdiğinde
karşısında cadı yerine dünyanın en güzel kadınını görür.
Şövalye şaşırır ve sorar. "Sen kimsin?".
Kadın cevap verir:. "Ben evlendiğin cadıyım.
Ancak gündüzleri son derece çirkin ve geceleri
son derece güzel olurum. Ya da, gündüzleri
son derece güzel ve geceleri son derece çirkin olurum.
Nasıl gözükeceğime sen karar vereceksin".
Şövalye çok kısa bir süre düşünür.
Geceleri mükemmel bir sevgili mi yoksa
gündüzleri eşiyle beraber kazanacağı saygınlık mı?
Ve şöyle cevap verir: "Nasıl olmak istediğine sen karar ver
lütfen, ben senin her haline karşı saygılıyım."
Cadı bu karar karşısında çok sevinir. "Sen bana
seçme özgürlüğünü verdin ve beni kısıtlamadın şövalyem.
Bu yüzden ömür boyu yanında güzel ve
saygılı biri olarak gözükeceğim".
sonuç:

KADINLAR, İSTER, SON DERECE GÜZEL,
İSTER, SON DERECE ÇİRKİN OLSUN...
HER ZAMAN CADIDIRLAR - ))
AMA TATLI...
__________________
HER İNSAN öLECEK YAŞTADIR
YÜKSELMEK İÇİN,ALÇALMAK GEREK
drummer isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 23.09.2005, 08:29   #60
CÜSSKB-Aynur
Usta Yiğido
 
CÜSSKB-Aynur - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 2.799
Thanks: 0
64 Mesajına 176 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 1036 CÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz seinCÜSSKB-Aynur kann auf vieles stolz sein
Standart

YAŞAMAK, SEVMEK ve ÖĞRENMEK


Öğretmenin adı bayan Thompson'du ve 5.sınıf öğrencilerinin önünde ayakta durduğu ilk gün onlara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, onlara baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Bu mümkün değildi, çünkü orada en önde,
sırasına adeta çökmüş gibi oturan küçük bir öğrenci vardı.
Adı Teddy Stoddard. Bir önceki yıl, bayan Thompson, Teddy'i gözlemiş, onun diğer çocuklarla oynayamadığını; giysilerinin kirli ve kendinin de hep banyo yapması gereken bir halde olduğunu görmüştü ve Teddy mutsuz da olabilirdi.
Çalıştığı okulda bayan Thompson, her öğrencinin geçmişteki kayıtlarını incelemekle de görevlendirilmişti ve Teddy'nin bilgilerini en sona bırakmıştı. Onun dosyasını incelediğinde şaşırdı. Çünkü; birinci sınıf öğretmeni: "Teddy zeki bir çocuk ve her an gülmeye hazır. Ödevlerini düzenli olarak yapıyor ve çok iyi huylu... Ve arkadaşları onunla olmaktan mutlu..." diye yazmıştı.

İkinci sınıf öğretmeni:
"Mükemmel bir öğrenci, arkadaşları tarafından sevilen, fakat evde annesinin amansız hastalığı onu üzüyor ve sanırım evdeki yaşamı çok zor.." diyordu.

Üçüncü sınıf öğretmeni:
"Annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Babası ona yeterince ilgi gösteremiyor ve eğer bir şeyler yapılmazsa evdeki olumsuz yaşam onu etkileyecek.“ diye yazmıştı.

Dördüncü sınıf öğretmenine gelince:
"Teddy içine kapanık ve okula hiç ilgi göstermiyor, hiç arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor." demişti. Şimdi bayan Thompson sorunu çözmüştü ve kendinden utanıyordu. Öğrenciler ona güzel kağıtlara sarılmış süslü kurdelelerle paketlenmiş yeni yıl hediyeleri getirdiğinde kendini daha da kötü hissetti. Çünkü Teddy'nin armağanı
kaba kahverengi bir kese kağıdına beceriksizce sarılmıştı. Bunu diğer öğrencilerin önünde açmak ona çok acı verdi.
Bazıları, paketten çıkan sahte taşlardan yapılmış, birkaç taşı düşmüş bileziği ve üçte biri dolu parfüm şişesini görünce gülmeye başladılar, fakat öğretmen, bileziğin ne kadar zarif olduğunu söyleyerek ve parfümden de birkaç damlayı bileğine damlatarak onların bu gülmelerini bastırdı.

O gün okuldan sonra Teddy öğretmenin yanına gelerek; "Bayan Thompson, bugün hep annem gibi koktunuz" dedi.
Çocuklar gittikten sonra öğretmen yaklaşık bir saat kadar ağladı. O günden sonra da çocuklara okuma, yazma, matematik öğretmekten vaz geçerek onları eğitmeye başladı. Teddy'ye özel bir ilgi gösterdi. Onunla çalışırken zekasının tekrar canlandığını hissetti. Ona cesaret verdikçe çocuk gelişiyordu. Yılın sonuna dek, Teddy sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biri olmuştu.

Öğretmenin, hepinizi aynı derecede seviyorum yalanına karşın Teddy, onun en sevdiği öğrenci olmuştu.
Bir yıl sonra, kapısının altında bir not buldu. Teddy'dendi. Tüm yaşantısındaki en iyi öğretmenin kendisi olduğunu yazıyordu. Ondan yeni bir not alana kadar 6 yıl geçti. Notunda liseyi bitirdiğini ve sınıfındaki üçüncü en iyi öğrenci olduğunu ve bayan Thompson'un halâ hayatında gördüğü en iyi öğretmen olduğunu yazıyordu. Dört yıl sonra, bir mektup daha aldı Teddy'den. O arada zamanın onun için zor olduğunu çünkü üniversitede okuduğunu ve çok iyi dereceyle mezun olmak için çok çaba sarfetmesi gerektiğini yazıyordu. Ve bayan Thompson halâ onun hayatında tanıdığı en iyi öğretmendi. Daha sonra dört yıl daha geçti ve bir mektup daha geldi. Çok iyi bir dereceyle üniversiteden mezun olduğunu ama daha ileriye gitmek istediğini yazıyordu. Ve halâ bayan Thompson onun tanıdığı ve en çok sevdiği öğretmendi.
Bu kez mektubun altındaki imza biraz daha uzundu.
Theodore F.Stoddard Tıp Doktoru.

İlkbaharda bir mektup daha aldı bayan Thompson. Teddy hayatının kızıyla tanıştığını ve evleneceğini yazmıştı. Babasının birkaç yıl önce öldüğünü, bayan Thompson'un düğünde damadın anne ve babası için ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu. Tabii ki oturabilirdi.
Bayan Thompson törene giderken özenle sakladığı birkaç taşı düşmüş olan o bileziği taktı, Teddy'nin ona verdiği ve annesi gibi koktuğunu söylediği parfümden sürmeyi de ihmal etmedi.
Birbirlerini sevgiyle kucaklarlarken, Teddy, onun kulağına "Bana inandığınız için çok teşekkürler bayan Thompson, kendimi önemli hissetmemi sağladığınız için ve beni böyle değiştirdiğiniz için de..." diye fısıldadı.
Bayan Thompson gözünde yaşlarla ona karşılık verdi: "Yanılıyorsun Teddy... Ben değil, sen bana öğrettin.
Seninle karşılaşıncaya kadar ben öğretmenliği bilmiyormuşum..!!
__________________
YILDIZLARIMIZI SATTIRMAYALIM!
CÜSSKB-Aynur isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © 2005
Bize Yazin  |   Sivasspor.com  |   Arşiv  |   Kullanım sözleşmesi  |   Yukarı Git