Köşe Yazısı
Kemal Belgin
14 Temmuz 2008 Pazartesi kemal.belgin@tg.com.tr
Kaymaklı kadayıf oldu
Bir Türk futbol takımının Avrupa kupalarında gidebildiği yere kadar gidebilmesi tabii ki ilk dileğimdir. Ama futbolun analizini yaparken sonucu hep bir kenara koyarak yazmayı bu defa da ön plana çekeceğim.
Sivasspor’la eski Yugoslav parçalarından OFK Grbalj’ın maçının bir ilk yarısını seyrettim ki, ben daha maçın 22 dakikası oynanıyor sandığımda hakem topu eline almış, devre arası için takımları soyunma odasına götürüyordu. Temmuz ayının ortalarında her iki takımın da çok yüksek tempoyla adeta her topu anında oyunda kalmasını sağlamaları alkışlanacak cinstendi. Sivasspor’da takım olmak geçen sezondan kalan bir eski doğruydu da, kaleyi cepheden gören adını frikik koyduğumuz vuruşlardaki yenilikler dikkatimi çekti. Belli ki, bu topları kullanışlarda futbolun klasik sayfalarından değil, Bülent Uygun Hocanın özel derslerinden yararlanılıyordu. Bursa’daki İbrahim’i keşfeden Bülent Hoca, bu vuruşlarda öyle sürprizler yaptırdı ki, kendi oyuncuları bile bu yüzden mutlak pozisyonları gole çeviremediler. Rakibin 16 numaralı oyuncusu yani ilk maçın frikik kullanma harikası Franciskovic’in bizim ünlü transfer mühendislerince bir takımımızın içine kondurulamayışına hala hayret ediyorum. Devre bende bu izleri bırakarak bitti.
İkinci yarı için sahaya dönüldüğünde futbol tahminlerini ters devirecek bir film başladı. Karadağ takımı, sanki avantajlı bir skoru korumak istiyormuşçasına kendi yarı alanını alabildiğine kalabalıklaştırarak Sivasspor’dan ilk yarıda yediği derin toplara, dikine ataklara son verecekti. Kim bilir belki de tur umudunu bir golle erken kaybetmemek adına bir oyun felsefesi idi bu. Ancak ne var ki, Sivasspor kapalı oyuna sıkışırken İbrahim’in duran topu öldürürcesine kullanışı Diallo’nun da şık kafasıyla turu galibiyetle kaldırdı. Bu arada Bülent Hocanın yeniliklerini överken, kaleci Volkan’ı da unutmayalım. Ben son yıllarda yan topa bu kadar yüreklice çıkıp iyi de vuran yerli kaleci pek görmedim.