Cevap: Başaracağız
Bülent Uygun ve düm tek tek
Fenerbahçe forması altında attığı her golden sonra asker selamı çakmasından anlamıştım zaten bu adamda bir değişiklik olduğunu.
Değişik, yani nevi şahsına münhasır…
Medarı iftiharımız Sivasspor'umuzun değerli teknik direktörü Bülent Uygun'dan bahsediyorum.
Hey gidi yıllar hey!
"En büyük asker bizim asker" konvoylarının şehrin altını üstüne getirdiği yıllardı.
Lakin…
Tansu Çiller "Bu vatan için kurşun atan da yiyen de şereflidir" sözünü daha söylememişti.
"Vatanın bölünmez bütünlüğüne inanıyorum ama Kürt varlığı inkar edilmesin!.." mealinde sözler söylediği için protesto edilen Ahmet Kaya, henüz vatanından "sittir" edilmemişti.
Hulasa…
Bülent Uygun kardeşimizin fırsatçılığını konuşturduğu yıllardı:
Ceza sahasına girer girmez topa vuruyor, rakip müdafaanın aklını alıyordu.
Futbolu da, seyircilerin duygularını da çok iyi biliyor; her golün ardından tribünlere asker selamı çakıyordu.
İster sahadaki duygunun tribünlere gönderilmesi, ister tribündeki duygunun sahaya indirilmesi olsun, yeşil sahalarda bir ilkti bu!
O vakitler "bu çocuk" futbolu bıraktığında ya teknik direktör, ya da 'maslahatçı' anlamında "politik" bir şahsiyet olur, diye düşündüğümü iyi hatırlıyorum.
Maşallah her ikisini birden oldu!
Son derece başarılı bir "politik teknik adam" olarak çıktı karşımıza.
Mesela, "Allah'ın izniyle, inşallah Anadolu'dan birtakım şampiyon olacaktır…" sözü tastamam bunun göstergesi.
Yahu 6 kez şampiyon olan Trabzonspor, İstanbul takımı oldu da bizim mi haberimiz yok, demeyin sakın.
Maksat, Anadolu'yu sahiplenerek sinerji oluşturmak!
"Anadolu" retoriği tutmazsa, dilinden düşürmediği "Cumhuriyet şehri" (sanki diğer şehirler saltanat şehri) ifadesi hazır kıta bekliyordu.
Muhafazakarlık derseniz, o da ziyadesiyle mevcut:
Aynı cümlede hem "inşallah", hem de "Allah'ın izniyle" ifadesi tebarüz edecek kadar…
Ne Galatasaray'ın hercai Skibbe'si, ne Fenerbahçe'nin başını önünden ayırmayan Aragones'i, ne de Trabzonspor'un başını bilgisayardan kaldırmayan Ersun Yanal'ı dışavurumcu muhafazakarlık hususunda onunla başa çıkamaz.
Vaktiyle "Onları Ali Sami Yen'de Allah bile elimizden alamaz…" diyen Beşiktaş'ın Mustafa Denizli'si ayrı bir kategori olduğu için mahsus örnek vermedim.
Neyse, geçelim…
Bülent Uygun büyüklerine saygılı olmak bakımından da rakiplerinden fersah fersah ileridedir.
Şu söz onundur: "Benim imparatorum Fatih Terim Hocam…" (Sözün tamamı ahmağa söylenir, burada keselim. )
Mahut sözden daha enteresan olanını da, Trabzonspor'u 4 kez şampiyon yapan Ahmet Suat Özyazıcı hakkında sarf etmiştir: "Anadolu'dan bir takımı ilk kez şampiyon yapmıştır. Bu güzellikleri başaran tek hoca olması vesilesi ile ondan bir feyiz alırız…" (Abilerim, ablalarım Anadolu'dan da bir şampiyon çıksın, muhabbeti ne olacak şimdi.)
Trabzon'da mukim Ahmet Suat Hoca'dan feyiz almak, 24 yıldır şampiyonluk yüzü görmeyen Trabzonspor'da kimsenin aklına gelmiyor, onun geliyor!
"Değişik" dediğim böyle bir "hal" işte!
Bütün spor programları, bütün futbol yorumcuları, velhasıl, büsbütün medya bu "değişik"liğe fena halde meftun!
"Erman Hocam", "Sevgili Şansal", çiçeği burnunda yorumcu Hakan Şükür… hiç kimse toz kondurmuyor ona.
Bunların "rüşvet-i kelam"ları yüzünden sevgi zehirlenmesine uğramazsa, Sivasspor'umuz şampiyon olacak bu sene.
Yeni Şafak'ın dünkü haberinden, Bülent Uygun kardeşimizin bir "değişik" yanını daha öğrenmiş olduk!
Takımını 10.Yıl Marşı eşliğinde motive ediyormuş!
Balili, Petkoviç, Diallo, Herve Tum ve Kamanan'ı, "Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi / Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!.." sözleriyle motive etmek, gerçekten de "değişik" bir başarı!
Daha da "değişiği", 10. Yıl Marşı'nın ardından Hadise'nin "Düm Tek Tek" şarkısı eşliğinde çalışmak.
En "değişiği" ise futbolcularının formalarının altında, Atatürk'e atfedilen "Zafer, zafer benimdir diyebilenindir…" sözünün yazılmasıdır.
Bakalım...
Kamanan, Balili falan…
"Ne mutlu Türküm diyene" yazılı tişörtlerle ne zaman arz-ı endam edecek?
YENİ ŞAFAK TAN SALİH TUNA ABİMİZE YAZISINDAN DOLAYI TEŞEKKÜRLER.
|