Ana Sayfa  |  Site Haritası  |  Forum  |  Chat
‹ Anasayfaya geri dön  |  Sivaslilar.net  |  Sivastuning.com
Sivasspor


Hoşgeldiniz
Zurück   SivasSpor.com - Yiğidoların Özgür Sesi > Serbest Alan, Sivas Paylaşım, Sivas Forum, Sivaslılar > Kilitli Konular

Kilitli Konular Kilitlenmiş Konular

Konu Kapatılmıştır
 
Seçenekler Arama Stil

Alt 12.03.2005, 13:07   #11
V1CT0RY
Usta Yiğido
 
V1CT0RY - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 40
Mesajlar: 2.330
Thanks: 133
86 Mesajına 186 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 961 V1CT0RY FAZLA SÖZE GEREK YOKV1CT0RY FAZLA SÖZE GEREK YOKV1CT0RY FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart

Alıntı:
doktor Nickli Üyeden Alıntı
ey şehid oğlu şehid isteme benden makber
sana avucunu açmış duruyor peygamber!!!!
allah bütün şehidlerimizden razı olsun
ruhları şad olsun..
................amin.......... .
.........elfi elfi aminnnnnnnn..............
AMİNN
______________________________ _____________________
BUILT FOR THE DESTROY...
S&S
V1CT0RY isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
Alt 14.03.2005, 14:32   #12
3YILDIZ
Acemi Yiğido
 
3YILDIZ - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 105
Thanks: 0
1 Mesajına 1 kez Teşekkür Edildi
Tecrübe Puanı: 0 3YILDIZ isimli Üye Tecrübe Puanınızını Kapatmıştır.
Standart

seni rahmetle aniyoruz büyük SAIR M.AKIF ERSOY !

ruhu sad olsun
nur icinde yatsin !
3YILDIZ isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
Alt 14.03.2005, 14:33   #13
testere_necmi
Acemi Yiğido
 
testere_necmi - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Mesajlar: 66
Thanks: 0
0 Mesajına 0 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 0 testere_necmi isimli Üye Tecrübe Puanınızını Kapatmıştır.
Standart

Alıntı:
akincilar Nickli Üyeden Alıntı
EVET ARKADASLAR YARIN İTİBARİ İLE (12MART) İSTİKLAL MARŞINMIZIN KABULUNUN 84. YIL DÖNÜMÜ TÜM TÜRK HALKININ KUTLU OLSUN...BU MUAZZAM ŞİİRİ YAZAN BÜYÜK DÜŞÜNÜR YAZAR...VE ALİM MEHMET KİF ERSOYUDA RAHMET İLE ANIYORUZ...BU UBAREK CUMA GÜNÜDE BÜYÜK ZAT A FATİHALARMIIZ EKSİK ETMEYELİM...
BU YAZIYI LÜTFEN OKUYUN FARKINDAYIM UZUN AMA ALLAH RIZA İÇİN LÜTFEN OKUYUN..VEDE ZAMANINIZI ALDIĞIM İÇİNDE HAKKINIZI HELAL EDİN

İSTİKLAL MARŞI
Kahraman Ordumuza

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak
O benimdir, o benim milletimindir ancak

Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal
Kahraman ırkıma bir gül. Ne bu şiddet bu celal
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal

Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var
Ulusun! Korkma nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar

Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın
Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın
Doğacaktır sana vaadettiği günler hakkın
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın

Bastığın yerleri toprak diyerek gecme tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen sehit oğlusun, incitme yazıktır atanı
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı

Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda
Canı cananı bütün varımı alsın da hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda

Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli
Şu ezanlar ki saadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım
Her cerihamdan ilahi boşanıp kanlı yaşım
Fışkırır ruhi mücerret gibi yerden naşım
O zaman yükselerek arşa değer belki başım

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal

Mehmet Akif Ersoy


MEHMET AKİF ERSOY
1873 1936


şair. İstiklal Marşı'nı yazmış, günlük konuşma dilinin şiirle kaynaşmasını sağlayarak halkçı bir nazmın doğuşuna ön ayak olmuştur. İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da aynı kentte öldü. Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona "Rağıyf" adını vermiş, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu "Âkif" diye çağırmıştır. Babası Arnavutluk'un Şuşise köyündendir, annesi ise aslen Buharalı'dır.

Mehmed Âkif ilköğrenimine Fatih'te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı. Maarif Nezareti'ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirdi. Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası tarafından yetiştirildi. Rüştiye'de "hürriyetçi" öğretmenlerinden etkilendi. Fatih camii'nde İran edebiyatının klasik yapıtlarını okutan Esad Dede'nin derslerini izledi. Türkçe, Arapça, Farsça, veFransızca bilgisiyle dikkati çekti. Mekteb-i Mülkiye'nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı. Edebiyat hocası İsmail Safa'nın izinden giderek yazdığı mesnevileri şair Hersekli Arif Hikmet Bey övgüyle karşıladı. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet verilen bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı.

1889'da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi. Ziraat Nezareti (Tarım Bakanlığı) emrinde geçen yirmi yıllık memuriyeti sırasında veteriner olarak dolaştığı Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da köylülerle yakın ilişkiler kurma olanağı buldu. İlk şiirlerini Resimli Gazete'de yayımladı. 1906'da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde hocalık etti. 1908'de Dârülfünûn Edebiyat-ı Umûmiye müderrisliğine tayin edildi. İlk şiirlerinin yayımlanmasını izleyen on yıl boyunca hiçbir şey yayımlamadı.

1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte Eşref Edip'in çıkardığı Sırat-ı Müstakim ve sonra Sebilürreşad dergilerinde sürekli yazılar yazmaya, şiirler ve çağdaş Mısırlı İslam yazarlarından çeviriler yayımlamaya başladı. 1913'te Mısır'a iki aylık bir gezi yaptı. Dönüşte Medine'ye uğradı. Bu gezilerde İslam ülkelerinin maddi donatım ve düşünce düzeyi bakımından Batı karşısındaki zayıflıkları konusundaki görüşleri pekişti. Aynı yılın sonlarında Umur-u Baytariye müdür muavini iken memuriyetten istifa etti. Bununla birlikte Halkalı Ziraat Mektebi'nde kitabet ve Darülfununda edebiyat dersleri vermeye devam etti. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdiyse de cemiyetin bütün emirlerine değil, sadece olumlu bulduğu emirlerine uyacağına dair and içti. I. Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin gizli örgütü olan Teşkilât-ı Mahsusa tarafından Berlin'e gönderildi. Burada Almanlar'ın eline esir düşmüş Müslümanlar için kurulan kampta incelemeler yaptı. Çanakkale Savaşı'nın akışını Berlin'e ulaşan haberlerden izledi. Batı uygarlığının gelişme düzeyi onu derinden etkiledi. Yine Teşkilât-ı Mahsusa'nın bir görevlisi olarak çöl yoluyla Necid'e ve savaşın son yılında profesör İsmail Hakkı İzmirli'yle birlikte Lübnan'a gitti. Dönüşünde yeni kurulan Dâr-ül -Hikmetül İslâmiye adlı kuruluşun başkâtipliğine getirildi. Savaş sonrasında Anadolu'da başlayan ulusal direniş hareketini desteklemek üzere Balıkesir'de etkili bir konuşma yaptı. Bunun üzerine 1920'de Dâr-ül Hikmet'deki görevinden alındı. İstanbul Hükümeti Anadolu'daki direnişçileri yasa dışı ilan edince Sebillürreşad dergisi Kastamonu'da yayımlanmaya başladı ve Mehmed Âkif bu vilayette halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sürdürdü. Nasrullah Camii'nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır'da çoğaltılarak bütün ülkeye dağıtıldı.

Burdur mebusu sıfatıyla TBMM'ye seçildi. Meclis'in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri beklenilen başarıya ulaşamayınca maarif vekilinin isteği üzerine 17 Şubat 1921'de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart'ta birinci TBMM tarafından kabul edildi. Sakarya zaferinden sonra kışları Mısır'da geçiren Mehmed Âkif, laik bir Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması üzerine Mısır'da sürekli olarak yaşamaya karar verdi. 1926'dan başlayarak Camiü'l-Mısriyye'de Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yaptı. Bu gönüllü sürgün yaşamı sırasında siroz hastalığına yakalandı ve hava değişimi için 1935'te Lübnan'a, 1936'da Antakya'ya birer gezi yaptı. Yurdunda ölmek isteği ile Türkiye'ye döndü ve İstanbul'da öldü.

Mehmed Âkif'in 1911'de 38 yaşında iken yayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir edebi kişiliğin ürünüdür. Bununla birlikte kitabın Tevfik Fikret'ten izler taşıdığı görülür. Fransız romantiklerinden Lamartine'i Fuzuli kadar, Alexandre Dumas fils'i Sâdi kadar sevdiğini belirten şair, bütün bu sanatçıların uğraşı alanlarına giren "manzum hikâye" biçimini kendisi için en geçerli yazı olarak seçmiştir. Ancak, sahip olduğu köklü edebiyat kaygusu onun yalınkat bir manzumeci değil, bilinçle işlenmiş ve gelişmeye açık bir şiir türünün öncüsü olmasını sağlamıştır. Mehmed Âkif'in düşünsel gelişiminde en belirleyici öğe onun çağdaş bir İslamcı oluşudur. Çağdaş İslamcılık, Batı burjuva uygarlığının temel değerlerinin İslam kaynaklarına uyarlı olarak yeniden gözden geçirilmesini, Batı'nın toplumsal ve düşünsel oluşumuyla özde bağdaşık, ama yerel özelliklerini koruyan güçlü bir toplum yapısına varmayı öngörür. Bu görüşe koşut olarak Mehmed Âkif'in şiir anlayışı Batılı, hatta o dönemde Batı'da bile örneklerine az rastlanacak ölçüde gerçekçidir. Kafiyenin geleneksel Osmanlı şiirinde bir bela olduğunu savunan, resim yapmanın yasak sayılmasının, somut konumların betimlenmesini aksattığı ve bu yüzden şiirin olumsuz etkiler altında kaldığı görüşünü ileri süren Mehmed Âkif, Fuzuli'nin Leylâ vü Mecnûn adlı yapıtının plansız olduğu için yeterince başarılı olamadığını dile getirecek ölçüde çağdaş yaklaşımlara eğilimlidir. Konuşma diline yaslandığı için kolayca yazılıvermiş izlenimi veren şiirleri biçime ilişkin titiz bir tutumun örnekleridir. Hem aruzdan doğan bağların üstesinden gelmiş, hem de şiirin bütününü kapsayan bir iç musiki düzenini gözetmiştir. Dilde arılaşmadan yana olan tutumunu her şiirinde biraz daha yalın bir söyleyişi benimseyerek somutlukla ortaya koymuştur. Mehmed Âkif geleneksel edebiyatın olduğu kadar, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder, ancak Doğu'ya ya da Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkar. Çünkü her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlılık kazanabileceği ve belli bir işlevi yerine getirmedikçe değer taşımayacağı görüşündedir. Gerçekle uyum içinde olmayı herşeyin üstünde tutar. Altı yüzyıllık seçkinler edebiyatının halktan uzak düştüğü için bayağılaştığına inanır. İçinde yaşanılan toplumun özellikleri göz önüne alınmadan Batılı yeniliklere öykünmenin doğrudan doğruya edebiyata zarar vereceği, "edebsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği" anlayışına bağlı kalarak "sanat sanat içindir" görüşüne karşı çıkmış, "libas hizmetini, gıda vazifesini" gören bir şiiri kurma çabasına girişmiştir. Bu yüzden toplumsal ve ideolojik konuları şiir ile ve şiir içinde tartışma ve sergileme yolunu seçmiştir. Bütün çıplaklığıyla gerçeği göstermekteki amacı okuyucusunu insanların sorunlarına yöneltmektir. Bu kaygıların sonucu olarak yoksul insanların gerçek çehreleriyle yer aldığı şiirler Türk edebiyatında ilk kez Mehmed Âkif tarafından yazılmıştır. Mehmed Âkif şiirinin yaşadığı dönemde ve sonrasında önemini sağlayan gerçekçi tutumudur. Bu şiirde düş gücünün parıltısı yerini gözle görülür, elle tutulur bir yapıya bırakmıştır. Şairin nazım diline bu dilin özgül niteliğini bozmaksızın elverişli olduğu gelişmeyi kazandırması, aruz veznini yumuşatmayı, başarmasıyla mümkün olmuştur. Bu aynı zamanda Türkçe'nin şiir söylemedeki olanaklarının ne ölçüde geniş olduğunu göstermesi demektir. Söz konusu dönemde her şairin dili kişisel bir dil kurma adına dar bir vadiye sıkışmak zorunda kalmıştı. Mehmed Âkif dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış, üslupta öz günlük ve kişiselliğe ulaşmıştır. Yenilikçi bir şair olarak, yaşadığı dönemde görülen ölçüsüz yenilik eğiliminin bozucu etkilerine, ölçüsü işleviyle bağlantılı bir şiir kurmak suretiyle sınır çekmeye çalışmıştır.
testere_necmi isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
Alt 15.10.2005, 08:54   #14
1984zalim58
Acemi Yiğido
 
1984zalim58 - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 40
Mesajlar: 120
Thanks: 0
1 Mesajına 4 kere Teşekkür Edildi
Tecrübe Puanı: 0 1984zalim58 isimli Üye Tecrübe Puanınızını Kapatmıştır.
Standart

M.Akif ERSOY Sagolsun var olsun istiklal savaşında böyle güzel bir marşı bize hediye ettiği için.gerçi kıymetini bilemediler büyük şaiirin ama biz gönülden teşekkür ederiz.
__________________
SENİ BEN DEĞİL GÖZLERİM SEÇTİ ONLAR SEVDİ ONLAR BEĞENDİ SEN BENİM DEĞİL ONLARINSIN GİTTİYSE BIRAK ONLAR AĞLASIN
1984zalim58 isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
"İSTİKBAL " marşı
Alt 15.10.2005, 10:41   #15
Arif Coşkun
Usta Yiğido
 
Arif Coşkun - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 62
Mesajlar: 2.313
Thanks: 164
138 Mesajına 217 Kez Teşekkür Edildi.
Tecrübe Puanı: 958 Arif Coşkun isimli Üye Tecrübe Puanınızını Kapatmıştır.
Standart "İSTİKBAL " marşı

Bu ülke kolay kurtulmadı.Nice canlar nice şehitler verdik. Bunun değerini bilebildikmi tartışlılr.Bazıları güzel ülkemizin iyiliğini istemeyen güçler bazı oyunlar peşindeler. Konu istiklal marşı olunca,aklıma geldi. Elime biryerden bir yazı geçti.Onuda sitedeki arkadaşlarla paylaşmak istedim. Bakın ülkemizi ne duruma düşürmüşler.

"İSTİKBAL" marşı
Bakma,dönmez şafak vakti yurttan kaçan o alçak
Dönmeyip Amerika'da arlanmadan yaşayacak
O benim milletimin hırsızıdır yurdu soyacak
Hortumladığı benimdir milletimindir ancak
***
Çalma kurban olayım hepsini ey hırslı çakal
Gariban halkıma da bir pul bırakacak kadar al
Olmaz sonra götürdüğün paralar sana helal !
Hakkını vermezsen buradaki ortakların behemehal
***
Ben ezelden beri aç yaşadım aç yaşarım
Hangi hükümet beni kurtaracakmış şaşarım
Yırtsam bir tarafımı hiç görünmez başarım
Kurumuş musluk gibiyim ne akar ne taşarım
***
Mali krizler yoluna örmüşse çelikden duvar
Benim "ceğiz, cağız" diyen bir hükümetim var
Bağırsın korkma, nasıl işimize burnunu sokar
Avrupa Birliği denen tek dişi kalmış canavar
***
Arkadaş Meclise vekilini uğratma sakın
İşe aldıracakların olsun hep sana yakın
Gelecektir cezanı vereceği günler hakkın
Kimbilir belki yarın belki yarından da yakın
***
Cümlenizin bu yurdu yok etmek mi emeli?
Yediğiniz herzelere bilmem başka ne demeli?
Oyuverin altını iyice sallansın temeli
Yurdumun ki, sonunda vatandaş kükremeli
***
Dalgalanın siz de dolar gibi ey suçlular
Olsun artık soyguncuya vurulacak bir yular
Ebediyen öyle yok hesapsız bir iktidar
Hakkıdır garip yaşayan vatandaşın da gülmek
Hakkıdır ezilmiş milletimin aydınlık bir istikbal


Not:2002 yılında Posta Gazetesi'nden Güler Kazmacı'nın
köşe yazısından alınmıştır.
Arif Coşkun isimli Üye şimdilik offline Konumundadır  
Konu Kapatılmıştır


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB Code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim


Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

Copyright © 2005
Bize Yazin  |   Sivasspor.com  |   Arşiv  |   Kullanım sözleşmesi  |   Yukarı Git