12 Şubat 2011 Cumartesi

Eraydın AYTEKİN
Süper Lig’de yeni sezon başlıyor.
Mesut Bakkal’lı Sivasspor’un defansı herkesi yanıltan Galatasaray galibiyetinden sonra tel tel dökülmeye başlıyor.
Futbolu hiç bilmeyen insanların bile takımın en önemli problemi gördüğü defans için çareler aranıyor.
Olmuyor, olmuyor, olmuyor
Sonra süreç devam ediyor ve kaçınılmaz son ile Bakkal dönemi bitiyor.
Yeni dönem, yeni heyecan.
Rıza Çalımbay dönemi başlıyor.
İlk maç takımı tanıma dönemi, mağlubiyet
İkinci maç takımı tanıma dönemi
Üçüncü maç…. Dördüncü, beşinci…
Arada alınan galibiyetler var ama sorun hep aynı.
Defans hataları.
Teşhis konuluyor.
Kolay gol yeme problemi var.
İki sezondan beri takıma hiç katkı salamayan Uğur gibi oyuncular, son birkaç maç iyi futbol sergilediği için satış listesinde iken takımda tutuluyor.
Üstelik alternatif oyuncu alınmadığı için Abdurrahman da sakat olunca elin mecbur kalıyor.
Öncelikle defans takviyeleri bekleniyor.
Yapılıyor da. Örneğin Navratil alınıyor.
Bazı oyuncuların bitmeyen sakatlıkları oluyor.
Sol bek oynamaktan stoperliği çoktan unutan Hayrettin’den yeniden stoperlik yapması isteniyor. Galatasaray maçı, ardından yüzde yüz hatalar yaptığı Bursa maçı.
Son olarak Trabzon maçı. ‘Burası benim yerim değil’ diye bas bas bağırıyor.
Eğer kadronuzda Sedat varsa ve iyileşmişse, hazır değilse bile onu oynatacaksın. Başka alternatifi yok.
Her puanın, hele hele kendi evinizdeki her maçın altın değerinde olduğu dönemde Trabzon maçına bakın.
Bi de yenilen gollere.
Trabzon’a özel önlemler alacağını söylemişti Rıza Çalımbay. Bu nasıl bir önlemdi ben çözemedim.
Daha maçın ilk dakikasında inanılmaz top kaybında boş kalan rakip 3 kişiyle kontra yapıyor ve gol.
Ardından oyunda üstün gibi gözüksen de Trabzon’un orta alanda kaptığı, defansın arkasına attığı her top karşı karşıya pozisyon. Atsa ilk yarı 4-0 biter.
İkinci yarıda bu kadar defans hatasına rağmen 1-1’i buluyorsun. Kontrollü oyuna dönmeniz lazım. Defansı biraz daha arkaya yaslayıp kontrayı düşünmek gerek. Çünkü Trabzon kazanmak zorunda ve saldıracak.
O da ne?
Sivasspor defansı çizgi halinde orta sahada. Rakip defansın sağ bekinin arkaya şişirdiği topta Uğur koşusuna Burak’ın önünde başlayıp gerisinde kalıyor. Yine geriye düşüyorsun.
Güç bela ikinci kez beraberlik şansı buluyorsun. Daha gol sevinci seansını tamamlamadan öyle bir dağınık yakalanıyorsun ki rakip iki pasta, santrayı yaptıktan sadece 9 saniye sonra galibiyet golünü buluyor.
Maç sonrası açıklama, ‘Amatör takımın yemeyeceği golleri yedik’
Rıza Hoca, bu takımın artık yarıdan fazlasını sen kurdun. En önemli problemi görerek ikinci yarıya hazırlık yaptın. Sivasspor tarihinde yapmadığı transfer harcamasını devre arasında yaptı.
E hani bu defansta değişiklik nerede.
İlk yarıda kötü dediğimiz defans bile bu kadar ‘Aptalca’ goller yemiyordu.
Burada bir gariplik yok mu sizce.
Ne zaman doğru dizilişi bulacaksınız merak ediyorum.
Durum şunu gösterdi ki defans ve orta sahaya alınan yeni oyuncular, süratli değil. Geri dönüşlerde yavaş kalıyor ve zorluk yaşıyorlar. Bu durumda defansı çok öne çıkararak oynamak, her maçı kaybetmek demektir. Çünkü sizi böyle yakalayan her takım eğer elinde yarım yamalak bir hızlı adamı varsa size mutlaka gol atar.
Takımda zaman zaman parlayan, göze çarpan tek isim Grosicki.
Eneramo’nun da Galatasaray karşısında direkte patlayan şutu dışında üretkenliği, hatta varlığı bile yok sahada.
Hücum yönüne baktığınızda Mehmet Yıldız artık takım için itici güç olmaktan çok uzakta.
Hatta el freni benzetmesi yapsak yanlış olmaz.
Hücumda farklılıkları denemek şart oldu.
Tek teselli, zorluk derecesi zor maçlar sıfır kazançla geride kaldı.
Ama kalan maçların da kolay lokma olmayacağı çok net ortada.
Umarım bizim gördüklerimizi kulübe de görür.
Yoksa işler yine kötüye gidecek