Usta Yiğido
Üyelik Tarihi: 03.08.2005
Yaş: 63
Mesajlar: 1.608
Thanks: 2
84 Mesajına 167 Kez Teşekkür Edildi.
|
Zaralı Halil'in Hayatı
Çocukluğu
Zaralı Halil'in doğum tarihi olan 1320 yani 1906 yılları Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik, sosyal bunalımlar yaşadığı bölünme, parçalanma hatta yok olma noktasına geldiği dönemlerdir.
Bu tarihlerde Zaralı Halil'in annesi ve babasının erkek çocuktan umudunu kestikleri bir zamanda dünyaya gelmesi aile içinde büyük bir sevinç yaratır. Onu büyük bir sevgi ve şefkatle karşılarlar. Özenle yetiştirmeye çalışırlar. Ancak sanatçının çocukluğu öyle gürbüz sıhhatli ve neşeli değildir. Zayıf, kolay hastalanan, nazik bir bünyesi vardır.
Annesi Gülsüm Hanım onun sağlıklı olması için elinden geleni yapar. Bir yandan da "İnşallah bu incik de ölmez" diye Allah'a dua eder.
Kuvvetli, gürbüz, enerjisi olmayan ya da sakat anlamına gelen incik lakabı daha sonra "ince" şekline dönüşür. Yani duygulu, içli, hassas, romantik, anlamına…Zaralı Halil yedi yaşına geldiğinde büyük bir destek, sevgi, ve şefkat gördüğü geniş bir duygu dünyasına ve halk sahip annesini kaybeder.
Böyle bir olayın hem çocuk hem de sanatkar doğan Halil'in duygu dünyasında fırtınalar estirmemesi mümkün değildir. Ancak acı olaylar onun yakasını bırakmaz. Babası Halil İbrahim de kayalardan balyozla taş koparmaya çalıştığı sırada taş yığınlarının altında kalarak sakatlanır. İki yıla yakın bir süre içinde hastanede ve evde gördüğü tedavi cevap vermez ve ölür. Daha küçük yaşlarda abalarına rağmen tutacak dalı kalmaz. Yakınları ve çevresi onun için daha iyi bir ortam ararlar. Kabiliyetli ve hassas olarak değerlendirdikleri sanatçının daha az perişan olması için Sivas Yetiştirme Yurdu'na baş vurarak oraya yerleşmesini sağlarlar.
Yurt hayatı Zaralı Halil'in ruh ve sosyal yapısında yepyeni bir dönemdir. Bu dönem belki sanatçı olmaya aday olduğu nokta, belki de bütün hayatı boyunca sürecek psikolojik baskı. Ama Halil oraya kısa sürede alışır. Saz çalmasını, grup içinde yaşamasına öğrenir. On yaşından itibaren dört yıl kaldığı yurtta, küçük yaşlarda yüreğine yerleşen derin ızdıraplar, endişeler, korkular ve çaresizlikler böylece beceriye dönüşür. Toplum onu bu durumuyla yalnız bırakmaz. Zara'ya gittiğinde büyük bir ilgi ve yakınlık görür. Onun ileride büyük bir ses sanatçısı olacağını sezenler, elinden tutmaya ona yardımcı olmaya çalışırlar. Bu destek onu adım adım şöhretin basamaklarına götürecektir. Yaşadığı çevrenin dar ve ekonomik şartlarının zor olması onun şöhretlerin çıktığı büyük şehirlere gitmesine engel olmaz. Yardım etme, destek olma ve yüceltme gibi asil duygulara sahip olan Zaralılar, onu her fırsatta yalnız bırakmayacaklarını belirterek sanatçıya onun hayatını yönlendirecek bir güven aşılarlar.
Gençliği ve Olgunluk Dönemi
Zaralı Halil'in gençlik döneminde çevresi genişler. Sıra toplantıları, içki meclisleri, düğünler onsuz geçmez. Herkesin bildiği türküler yanında kendisi de yavaş yavaş türkü yakmaya, mani dizmeye başlar. Bu türkü ve manilerin sözlerinin oluşmasında, ezgiyi dönüşmesinde ablaları Şakire ve Fatime'nin de yardımları vardır. Yakınları Zaralı Halil'in ileride büyük bir sanatçı olacağına inanmaya başlarlar. Onu bir an önce büyük şehirlere göndermek için çare ararlar. İşte böyle bir ortamda henüz hayatını yönlendirebilme ya da olumlulukları seçme olgunluğuna erişmeden askere alınır. Askerlik onun için yeni bir hayatın başlangıcı olmuştur. Askerlikte düzenlenen eğlence gecelerinde Halil solist olarak çıkar. Bu durum onun hem sahne hayatını başlatır hem de disipline olmasını sağlar. Askerlikte sanatkarlıkta eğitilir ve belli bir düzene girer. Ancak hastadır. Gördüğü tedavilerle iyileşmez. Uzun süreli bir hastalık raporu alarak Zara'ya döner. Fakat yine askeriyede, Zara'da Sivas'ta tertiplenen gecelere katılarak türkü söyler. Askerlik sonrası tanımak, ses dünyasında söz sahibi olmak için arayışlara girer. İyice tanıdığı, beğenildiği Zara, Suşehri, Erzurum gibi yöreler onu tatmin etmez. Kendisine büyük bir yakınlık gösteren manifaturacı Şükrü Efendi onu İstanbul'a götürerek İstanbul'da ki çevresiyle tanıştırır. Her gittikleri yerde Halil'in sesi çok beğenilir. Plak doldurması için teşvik edilir. Bu Halil'in büyük şehirler de ilk çevre edinmesidir. Birlikte gittikleri bir plak şirketi Zaralı Halil'i dinler dinlemez hemen plak yapmayı kabul eder. Dolduracağı bir tek plaktır. Bunun karşılığında Halil'e verilmek üzere dörtyüz liraya anlaşırlar. Bu anlaşma sonucu Zaralı Halil belki de insan ilişkilerinde ilk kez hayal kırıklığı yaşar. Verilen söz ve yapılan anlaşma yerine gelmiyordu. Plak şirketi dörtyüz yerine elli lira veriyordu. Bu anlaşmazlık mahkemede paradan ziyade sözünde durma, durmama konusuna dönüşür. Zaralı Halil için önemli olan para değil, mertlik, dürüstlük ve sözünde durmaktır. Zaralı Halil'in bu şahsiyet çizgisini diğer hayat dönemlerinde de görmekteyiz.
Sanatçının piyasaya sürülen plakları kısa sürede ilgi görür. Artık plak şirketlerinin peşine düşmez. Aranılan bir sanatçı olur. Bu dönem Halil'in şöhret basamaklarını çifter çifter çıktığı olgunluk dönemidir. Çevresi genişler, tanıştığı sanatçı sayısı artar, yurdun çeşitli yörelerinde diğer tanınmış sanatçılarla konser turnelerine katılır. Eğlence dünyası onu Diyarbakırlı Celal Güzelses ve Erzincanlı Şerifle birlikte anmaya başlar. Zehra Bilir, Muzaffer Akgün, Nurettin Dadaloğlu, Aliye Akkuş gibi devrin meşhur ses sanatçıları Zaralı Halil'i grupları içine alırlar. Sanatçı onlarla arkadaşlık kurar ve turnelere çıkar. Bu dönem 1950 yıllarındadır. İstanbul Radyosu'nda söylediği türküler Anadolu'nun en uzak köşelerine kadar ulaşır. Büyük kentlerde birçok eğlence yerleri Zaralı Halil'i gazinolarda sahneye çıkarmak için adeta yarışırlar. Ulaştığı şöhret, kendisine karşı gösterilen ilgi bol miktarda aldığı bol miktarda alkolün zevk verici ve uyuşturucu yanının bünyesine hakim olması, onun ailesine karşı olan sorumluluklarını azaltır. Gerçi bu dönemde yedi yıldır görmediği karısına, çocuklarına hediyeler, geçimleri için para göndermektedir ama kendisi gitmemektedir. Ailesi ve çocukları Zaralı Halil'in sesini radyolardan duyarak, sağlıklı haberlerini dostlarından haber alarak avunurlar. Üç evlilik yapıp son karısı Kamer Söyler'den olan sekiz çocuktan hayatta olanlar ise onun yolunu gözler…
Memleketi Zara'ya Dönüşü ve Ölümü
Zaralı Halil, öksüz yetim kalmakla başladığı buruk hayatını şöhretle, yeni kazandığı dostlarla doldurmaya, renklendirmeye, zenginleştirmeye çalışmıştı yıllar boyunca.
Ama bir yandan da çevresinde oluşan olaylarla ilgisiz kalmamıştır. Derin ve hissi dünyasında bunları kendisine has üslupla yorumlayarak söze ve ezgiye dönüştürmeye çalışmıştır. Erzincan'da ve Suşehri'nde olan depremlerin açtığı zararlar, can kayıpları, sevdalıların çektiği ızdıraplar, savaşların yıkımları Türk'ün kahramanlığı onun kimi türkülerinde tema olmuştur.
Büyük sanayi, ticaret ve eğlence yerlerine çok uzak çok zor tabiat ve geçim şartları bulunan ancak zengin folklorik değerlerine, sağlam insan ilişkilerine sahip, yiğitliğin dürüstlüğün övüldüğü yer olan Zaralı Halil, ömrünün sonuna doğru memleketine döner.
Bu dönüş acaba bir hayal kırıklığı mı? Yoksa çocukluğunda bilinç altına yerleşen üstün değer yargıları mı? Veya bir insanın yuvasına tekrar sığınışı mı? Onu bilemeyiz.
Ancak o hayatı boyunca yaklaşık yüzelliye yakın türküyü seslendirmiş bunlardan büyük çoğunluğunun sözlerini yazmış ezgilerini hazırlamıştır.
Plak ve ses bantları koleksiyonları içinde tespit edilen altmış sekiz tane türküden ancak kırkbeş tanesi tespit edilebilmiş ve bunlardan bazıları notalara alınarak radyo repertuarına dahil edilmiştir.
Zara halkının ve orada görev yapan birçok kişinin sıcak ilgi ve desteği ile şöhret olan ve yurdun her köşesinde Zaralı Halil, İnce Halil diye anılan sanatçı ömrünün son aylarını Zara'da geçirir.
Tanınmışlığın ve imkanların zirvesinde olduğu dönemlerde mala mülke önem vermediği için son yıllarını yokluk içinde geçirmiştir.
15.01.1964 yılında Zara'da ölen sanatçı şimdi aramızda değil ama sesi ruhumuzu dalgalandırmakta "yazmanın alı, yola dizilen göçler, cilveli bağlar, dosta giden dağlar, çığrışan bülbüller, Kösedağı'nın suları, pınarın başında esen yeller, kaynayan bulutlar, ezim ezim ezilen yürek, nota olup benliğimizi sarmakta ve duygu dünyamıza kanat olmaya devam etmektedir.
__________________
HER İNSAN öLECEK YAŞTADIR
YÜKSELMEK İÇİN,ALÇALMAK GEREK
|