Zaralı Halil'in Türkülerinin Öyküleri
Yanık, duygulu bir ses Zaralı Halil…Uzun havalarında bir efkar sarıyor insanı…Evrensel bir dil kullanıyor sanki…Billur sular gibi bir ses sıcak bir ifadeyle aşıyor sınırları, çok şey anlatıyor insana…Ve kabul ediyorsunuz Zaralı Halil'in müzik dehasını…
Onun kulak eğitimi ve müzik aşkı, annesinin kucağında başlar. Annesi okuma-yazma bilmez ama zengin bir halk kültürüne sahiptir. Anlattığı masallar, düzdüğü maniler zevkle dinlenir. Zaralı Halil bu güzellikler içinde büyür. Bir yanda doğanın hırçın yüzü vardır; verimsiz topraklar ağaçsız yalçın dağlar ve uzun kışlar; bir yanda da insanı sımsıcak saran masallar, maniler, kilimler el işlemeleri…
Sanatçı bu zıtlıklar içinde yaşar. Onda aşılmaz dağlar aşılır, geçilmez Kızılırmak geçilir, varılmaz yerlere varılır.
"KARLI DAĞLAR KARANLIĞIN BASTIMI?
KAHPE FELEK AYRILIĞIN YAKTI MI?
KARLI DAĞLAR NE OLUR NE OLUR?
ASKER AĞAM GELSE YARELERİM EYİ OLUR"
Söylediği türkülerin bir kısmının sözlerinin kendisine ait olması Zaralı Halil'in sanatkarlık yönünü bir kat daha artırmaktadır. Türküleri genellikle bir öyküye dayanır. Çevresinde olan olaylar ona doğrudan tesir eder. Sanatçının duygulu zengin dünyasını harekete geçirerek birbirinden güzel türküler söylemesine, besteler yapmasına sebep olur.
Hastalıklar, ölümler, depremler, sevdalar, soğuklar, dağlar…Onun türkülerinin konusu olmuştur.
Bir gün yakın köylerden biri yanına gelir. "Genç yaşta kızım öldü, doktora götüremedim yüreğim alev alev yanıyor bir türkü söyle kızıma" der. Zaralı Halil'in içi burkulur, kızın babasının yaşadığı acıyı o da yaşamaya başlar.
KÖY GÜZELİ GÜL HANIM
KÖYÜ SARDI FİGANIM
BABA GÖZÜN KÖR OLSUN
TUTMAZ OLDU HER YANIM
GİDİN SÖYLEYİN BABAMA
GİRMEZ OLSUN ODAMA
FELEK GÖZÜNÜN KÖR OLSUN
TUTMAZ OLDU HER YANIM
KÖYÜN ALTINDA DERE
ÇAĞIRIN DOKTOR GELE
BABA GÖZÜN KÖR OLSUN
NE OTURUN MİNDERE
GİDİN SÖYLEN BABAMA
GİRMEZ OLSUN ODAMA
FELEK GÖZÜN KÖR OLSUN
TUTMAZ OLDU HER YANIM
Zaralı Halil gittiği Erzincan'da görkemli bir şekilde karşılanır. Dinleyicileri onu trenle yolcu dinceye kadar bırakmazlar. Sevgi gösterileri arasında Erzincan'dan ayrılır. Yolda Erzincan'da deprem olduğunu duyar ve aşağıdaki uzun havayı yazar.
KAN AĞLIYOR ERZİNCAN'IN DAĞLARI
VERAN KALDI MOR SÜMBÜLLÜ BAĞLARI
SİVAS'A GELİYOR KALAN SAĞLARI
ŞİKAYETİM KİMDEN KİME NE DEYİM
NİKSARDA KALMADI DİKİLİ BİR TAŞ
ERBA'YI SORMAYIN DÖKER KANLI TAŞ
TOKAT GEÇİRDİ ZORLU BİR SAVAŞ
ŞİKAYETİM KİMDEN KİME NEYLİYİM
KARAHİSAR KOYULHİSAR HEP VİRAN OLDU
GÜL YÜZLÜ YAVRULAR SARARDI SOLDU
BİZE NE OLURSA MEVLADAN OLDU
ŞİKAYETİM KİMDEN KİME NEYLEYİM
Zaralı Halil'de çok az insanda bulunan bir duygu dünyası vardır. Dostluklarını unutmaz. Başkalarının sevinç ve acılarını paylaşmasını bilir. Zara'da tanınmış ailelerden biri Zara'da gösteri yapan tiyatro sanatçısına aşık olur. Kadının peşine düşer. Narman'da sanatçıyla evlenip Zara'ya döner. Zaralı Halil ona aşağıdaki ezgiyi söyler;
NARMAN'DAN GELİRKEN YOLUN OLAYIM
AÇILMIŞ BAHÇENDE GÜLÜN OLAYIM
DEDİM BİR BUSE VER A DELİ GELİN
SALLADI BAŞINI AĞLADI GELİN
Zaralı Halil Kösedağ'dan annesiyle birlikte evlerine gelirken yayladan göç edenleri görür. Bunlar sıra sıra yollara dizilmişlerdir. Vakit akşam üzeridir. Tabiat bütün ihtişamı ve güzelliğiyle bu insanları kucaklamış gibidir.
Annesi "dur hele bir türkü yakalım" der ve halen zevkle dinlediğimiz "Göç göç oldu göçler yola dizildi" eseri böyle oluşur.
GÖÇ GÖÇ OLDU GÖÇLER DİZİLDİ
UYKU BASTI ELA GÖZLER SÜZÜLDÜ
O ZAMAN ELİM YARDE SÜZÜLÜ OY
DAĞLAR AŞAN YOLUN YAYLASI OY OY
Zaralı Halil, şöhrete ulaşmıştır. Halk onun sesini benimsemiştir. Yurdun yedi köşesinden davet edilir. Artık her günü doludur. Yakınlarına vakit bile ayırmaz. Uzun süre çocuklarından ayrı kalır. Onu sevip takdir edenler dalga dalga büyür. İstemeyenler de vardır elbet. Nitekim öldü diye yayarlar. Söylenti sanatçıya Malatya'da iken ulaşır. Bunun üzerine aşağıdaki türküyü yakar:
KÖSE DAĞDAN ESEN YELLER
YAĞAR YAĞMUR AKAR SELLER
ÜÇ BACININ BİR KARDEŞİ
GURBET ELDE ÖLMÜŞ DERLER
ÖLE ÖLE BACIN ÖLE
BACIN SENSİZ NE GÜN GÖRE
MALATYA'NIN KAVAKLARI
DÖKÜLÜYOR YAPRAKLARI
BEN ATAMA DOYMADIM DA
DOYSUN KARA TOPRAKLAR
Zaralı Halil, koyunlarının kurtlar tarafından parçalanmasına da türkü yakmıştır:
KÖZLEMECİ SOKMUŞ BAŞIN AĞILA
UMARIM MEVLADAN BEYNİ DAĞILA
ADAM YOKTUR MAHŞER DİYE BAĞIRA
SEN BİZİ DÜŞMANA GÜLÜNÇ EDERSİN
TEPEDEN GÖRÜNDÜ MEMEDİN FESİ
BAĞIRIR MAHSER ÇIKMIYOR SESİ
HER TEPE BAŞINDA KOYUN ÜLEŞİ
SEN BİZİ DÜŞMANA GÜLÜNÇ EDERSİN
BÜYÜK TEPEDE BÖLDÜN KOYUNU
KURT İÇİNE DÜŞMÜŞ GÖRÜN OYUNU
TOPLADIN NETTİN KOYUNU
SEN BİZİ DÜŞMANA GÜLÜNÇ EDERSİN
IŞITMA PINARINDA ŞAFAK AĞARIR
PEŞLİ KEÇİ DİYE MAHSER BAĞIRIR
SEN BİZİ DÜŞMANA GÜLÜNÇ EDERSİN
Birkaç evlenme serüveni geçiren sanatçılardandır Zaralı Halil. İkinci nişalısı ise uzun yıllar göz koyduğu bir güzeldir. Onu bir an önce görmek, onunla isteği yaşar içinde. Bir gün nişanlısının evine gider. Ama yöresel adeti de yerine getirir. Kese kağıdına doldurduğu çerezleri kuruyemişi eliyle verir sevdiğine.
Daha çok götürmek ister ama ekonomik durumu el vermez. Nişanlısı, utangaç romantik sanatçının elinden kuruyemişi alarak teveği "rafa" koyar. Ve gözgöze gelip bulundukları yerde rafların dibine otururlar. İşte o zaman şekillenir iç dünyasında "Tevekte üzüm kara" türküsü:
TEVEKTE ÜZÜM KARA YAR YAR
SALKIMI DÜZÜN DİLEY DİLEY
BEN YARE GİDİYORUM YAR YAR
ELİM BOŞ YÜZÜM KARA DİLEY YANGINIM BEN
Sanatçının özelliklerinden biri de diğer "türkü çığıranlar gibi naz etmemesi." Hatta derler ki kuşların, koyunların kendisini dinlediğini sezdiği zaman bile türkü söylermiş. Buna benzer bir olay da Ürgüp'te konser dönüşü Mustafa Paşa kasabasında geçer. Kaldığı oteldekilerin isteğini yerine getirirken otelin önünden geçenler bu güzel ses karşısında pür dikkat kesilirler. Kim olduğunu öğrenmek için içeri girerler ve Halil'e sorarlar. Halil yine onlara türküyle cevap verir:
BAHÇELERDE ERİK
DALLARINI EĞERİK
BİZE DE DERLER ZARALI
BİZ GÜZELİ SEVERİK
Zaralı Halil, kendisini aşan bir sanatçıdır. Dertlilerin derdi onun derdi olur. Kurtaramaz başkasının sorunlarından kendisini. Hele akrabası Azime'nin başına gelenler onu daha da üzer. Üvey bir anne eline düşen Azime iki gözü iki çeşmedir "Yaban anne" ona olmadık kötülükler yapar. Azime ise öz annesi Kafiye Hanımla geçirdiği mutlu yıllarla avunur. Zaralı Halil Azime'nin bu acıklı durumuna da bacısıyla birlikte türkü yakar:
SÖĞÜT YAPRAĞI YERDE
BEN UĞRADIM BİR DERDE
BENİM BİR SEVDİĞİM VAR
AZİMEM KALIR EVDE
SÖĞÜT YAPRAĞI YEŞİL
DÖŞÜR KAFİYEM DÖŞÜR
JANDARMALAR GELİYOR
ŞEKERLİ KAHVE PİŞİR
"Bu günde günlerden cumadır cuma" türküsünün de oluşması enteresandır. Bu sefer aşk, ayrılık, hüzün gibi duygular sebep değildir türkünün oluşmasında. Bir çoban ve celep "öküz" arasındaki çatışmadır…Çoban adet gereği evlenmeden iki gün önce Cuma günü süslendirilir. Saç, sakal traşı yapılır yeni kıyafetler giydirilir…Başına da terlik "fes, başlık" korlar…Bu durumuyla yaylıma götürdüğü celeplerin yanına gider. Öküzlerden biri onu tanımaz ya da değişik kıyafet görünce heyecanlanarak üzerine yürür ve onu yaralar. Bu olaydan üç gün sonra da çoban ölür. Türkü böylece oluşmuş olur.
BU GÜNDE GÜNLERDEN CUMADIR CUMA
YAR HAMAMA GİDİP KINANI YUMA
BEN SENİ SEVMİŞİM KİMSEYE DEME
ZALİM CELEP VURDU YAREM VAR BENİM
BU GÜNDE GÜNLERDEN CUMARTESİ
BAŞINDA TERLDİR, GÜZELDİR FESİ
SOL BÖĞRÜNDEN ÇIKTI NEFESİ
ZALİM CELEP CURDU YAREM VAR BENİM
"İtikatın tam tut, yolunu tanı" ise sanatçı doğan ve bir sanatçı gibi yaşayan Zaralı Halil'in ölüm karşısındaki tavrını anlamaktadır. Ölüme yakın Zara'nın yiğit havasına ve oranın sevecen insanlarına sığınan Zaralı Halil bu ezgisinde de görüldüğü gibi dünya nimetlerine önem vermemiştir.
Dönüşü olmayan tünele adımını attığını hissettiğinde bıraktığı onca ezgiler yanında yıllarca edindiği tecrübelerini de aktarmak istemiştir. Ölüm gerçeği ve anilik hissi onu ürkütmek yerine ibrete dönüşüyor. Bu kaçınılmaz olan sondan hisse alınması gerektiğini belirtiyor. Ve artık bilinmez bir sonsuzluğa hazırlanırken aşağıdaki dizeleri söylüyor:
İTİKAT TAM TUT YOLUNU TANI
BU DÜNYA FANİDİR GELENLER HANI
KARA TOPRAK YEDİ BU KADAR CANI
BİR GÜN OLUR SIRA GELİR BİZLERE
DÜNYA DEDİĞİN BİR DAL YAPRAKTIR
EVVELA AHİRİN KARA TOPRAKTIR
BU DÜNYA DA BENLİK SATAN AHMAKTIR
__________________
HER İNSAN öLECEK YAŞTADIR
YÜKSELMEK İÇİN,ALÇALMAK GEREK
|