SİVAS'TA ESKİ YILBAŞI GECELERİ
SİVAS'TA ESKİ YILBAŞI GECELERİ
İlkönce 2008 yılının tüm Dünya'ya, Ülkemize, Türk Ulusuna sağlık, mutluluk, başarı, huzur; barış, hayırlar getirmesini diler herkesin yeni yılını kutlarım.
Hatırladığım kadarı ile çocukluğum ve gençliğimdeki eski yılbaşı anılarımı kısa da olsa sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Ben her zaman şunu diyorum, ne yazık ki yeni kuşak çocuklar ve gençler bizlerin zamanındaki mutlulukları yaşamıyorlar; çünkü o yıllarda televizyon, bilgisayar v.s yoktu. Aileler birbirine daha çok zaman ayırıyorlardı. Daha çok özel ve güzel şeyleri birbirleri ile paylaşıyorlardı; ama şimdi aileler birbirinden kopuk, eski sohbet ve muhabbetler pek yok. Çocuk kendi odasında, anne ve baba kendi halinde, dolayısıyla aileler arası paylaşımlar neredeyse yok denecek kadar azaldı, üzgünüm. Üstelik Ülkemizde batı hevesi kendi öz değerlerimize, Türk kültürümüze zarar vermektedir. Oysa batıya özentiyi bırakıp özümüzü, kendi kültürümüzü korumalı ve yaşatmalıyız diye düşünüyorum
Şimdi eski yılbaşı gecelerini anımsayıp bir nostalji yaşamaya ne dersiniz:
Eskiden kaloriferli evler pek yoktu. Hatta ben elektriğin olmadığı, gaz lambası ışığında oturduğumuz dönemleri de hatırlıyorum. Yılbaşı yaklaşacağı zaman evimizde bir heyecan olurdu. Şimdiki gibi batıya özenip yılbaşında çam ağacı falan zaten yoktu. Türk kültürümüzde çam ağacının ne işi var, tamamen batıya özenti değil mi? . Hatta babam yılbaşı yapmaya günah derdi ama annem sırf çoluk çocuk neşelensin eğlensin diye babamı ikna ederdi. Rahmetlik annem birkaç gün öncesinden kavurga ve çedene kavururdu. Rahmetlik babam çarşıdan çoluk çocuk yesin diye o yıllarda çocukların çok hoşlandığı kırık leblebi, keçiboynuzu, kabuklu fıstık, ceviz alır getirirdi. Bunlar kuruyemiş olarak yılbaşı gecesi yenmek üzere başköşede saklanırdı. Canlı tavuk alınır evde temizlenirdi annem onu pişirir pilav ve turşu ile sofrada yerini alırdı. O yıllarda tavuk bu kadar çok değildi ama sağlıklı ve doğaldı, hormon falan yoktu.
Yılbaşı gecesi babam ailenin en büyüğü olduğu için tüm akrabalar bizde toplanırdı. Evlerimiz sobalı olduğundan herkes aynı odada oturmak zorunda idi. Aslında güzeldi, çünkü daha çok samimi ve doğal bir ortam olurdu. Yılbaşı gecesinin vazgeçilmez eğlencesi ise Tombala oyunu idi. Annemizin pişirdiği tavuk, pilav, yılbaşına özel pişmiş güzel yemekler akrabalar ile birlikte şenliklice yenilir sonra sıra oyuna gelirdi. Çok zevkli ve eğlenceli olurdu. Zaten torbanın içinden çekilen her rakamın adı vardı. Çocuklar bundan çok hoşlanırdı. Örneğin sade 3 veya Gıranpapa 90 gibi. Tompala diyenler sevinçten havaya zıplardı, çünkü oyunda tombala yapmak ayrıcalıktı. Bu arada da çoluk çocuk ile büyükler oyun oynarken içinde fırını da olan kömür sobası kuzinemiz vardı. Burada çiğ patates iyice yıkanır, kestane bıçakla birkaç yerinden çizilir ve kuzine sobasının fırınında pişirilirdi. Dışarıda kar lapa yağarken sıcak sobada pişmiş patates közlemesi ve sıcak kestanelerin tadına doyum olmazdı. Tombaladan usanınca farklı oyunlar oynardık.
Sivas'ta kışın tel helva çekmek çok yaygındı. Kar yağdığı zaman aileler bir araya yine gelir şimdi pişmaniye diye yediğimiz tatlıyı o zaman evlerde büyükler yapardı Bu iş için birkaç erkek görevlendirilir ve uzun emekler sonra yapılan tel helvalar çoluk çocuk ile zevklice yenirdi. Tel helva çekme merasimi bazen yılbaşı gecelerine denk getirilirdi.
Hatta tel helvadan ağzımızda iken paspas veya pırasa dediğimizde etrafa helva dökülürdü bu kez de annelerimizden azar işitirdik. Özellikle babalar çocukları öğütler annelerimiz kızsın diye sırf eğlenmek için etrafı kirletirdik. Zaten annelerimizde gülerler ve birlikte eğlenirdik. Demek ki çocukluğumuzda mutlu olabilmek için türlü çeşit şeyler varmış.
Bu güzel dakikalardan sonra yavaş yavaş gece saatler 24.00 e yaklaşınca kalkar büyüklerimizin ellerini coşku ile öperdik. Sıra gelirdi Milli Piyango Bileti hayallerine. Biletler ortaya çıkar çekilişler takip edilirdi. Yıllardır bilet alırımda henüz beş kuruş görmedim. Yılbaşı gecesi akrabalarımızı yolcu ettikten sonra hemen uyumazdım. Şu anda emekli öğretmen olan ablam ile birlikte kitap okurduk. Ablam ve benim odam ayrı idi, yatma vakti o odanın sobası yanardı. Ufak bir radyomuz vardı, ablam ile gece TRT efemdeki radyo tiyatrosunu dinlerken diğer taraftan da kitap okurduk. Gece geç vakitte babam yanımıza gelir elektriğin düğmesini kapatırdı.”Kızlar yeter elektriğe yazık yatın uyuyun” der giderdi. O gidince biz tekrar suçlu gibi düğmeyi açar kitap okumaya devam ederdik. Hiç unutamıyorum o günleri, çünkü o kitabı bitirmemiz gerekiyordu ki ertesi gün o kitabı başka arkadaşımıza verecektik. Birbirimizden ödünç kitap alır verirdik. Haftanın günlerini sıraya korduk sıra ile kitapları okurduk. O yıllarda kullanılmamış gıcır kitabım hiç olmadı. Şimdi ise evler kitap dolu ne yazık ki kitap okuma alışkanlığı azaldı.
Yazacak çocukluk ve yılbaşı anıları daha çok var ama sizleri fazla yormak istemedim
Sivas'ımı ve herşeyini öyle çok seviyorum ki ah eski yıllar ahh..
Kaybolan değerlerimizi,insan iletişimindeki sahte dostlukları,çıkarcılığı ve duyarsızlıkları,toprağını korumayan,manevi değerlerine sahip çıkmayan,sevgi, saygıyı,vefayı unutan,Sivas'ı ile gurur duyması gerekirken toprağına olan sevgisi azalan hemşerilerimi,hatta ve hatta aslını inkar edenleri gördükçe kahroluyorum veee işte o zaman çocukluğumu iki kat özlüyorum.Hemde çoookk.
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN
Sivas'tan kucak dolusu selamlar, sevgiler ve saygılarımla
SABİHA SERİN
Araştırmacı Yazar
SİVAS
Konu Sabiha Serin tarafından (01.01.2008 Saat 14:22 ) değiştirilmiştir..
|