Yapımızda var... Biraz başarılı olmaya görelim. Duruşumuz, bakışımız, tavrımız, lâfımız, mesajımız hemen değişiveriyor.
Ayaklarımızın yerden kesilmeye başladığı, gerçekle yüzleşmeyi unuttuğumuz, bir anda akil adam kesildiğimiz, sağa sola göndermelerde bulunarak ukalalaştığımız, çevrenin pohpohlamalarıyla sanal âleme yolculuk yaptığımız, başarıdaki kerameti kendimizden menkul sanıp çalışma arkadaşlarımızın kimyasını bozmaya yöneldiğimiz bir süreci yaşamaya koyuluyoruz.
Kimilerinin zafer sarhoşluğu olarak da adlandırdığı bu süreç, çoğu kere doğru yönetilemediğinden ve duygu aklın önüne geçip mantığı bir kenara ittiğinden, en ufak bir kriz anında apışıp kalıyor, bu defa da tepetaklak gidiveriyoruz.
Bu sütunlardan zaman zaman minik uyarılarda bulundum. Başarısını takdir ettiğim, keyifle izlediğim sevgili kardeşim Bülent Uygun'un hele geçen sezonun ikinci yarısına damgasını vuran abartılı hallerinin, kendisine de takımına da zarar vermeye başladığını değişik kerelerde dile getirdim.
Sivasspor'un o seviyelere yükselmesinin mimarı Bülent Uygun'du... Ama Sivasspor'un geçen sezon şampiyonluğu kaybetmesinin en önde gelen sorumlusu da Bülent Uygun'du.
Son 5 haftaya şampiyonluğun en büyük adayı olarak giren Sivasspor'u, verdiği demeçler, uyguladığı stratejilerle hedefin dışına iten, bana göre oydu.
Hiç unutmam... Trabzonspor'u 3-0 yendikleri maç sonrası bir açıklama yapmıştı. Kendi bulduğunu ifade ettiği ve "Türbülent" sistemi dediği bir antrenman metoduyla o performansı sağladıklarını söylemişti. O sistem, nedense o maçtan sonra hiçbir işe yaramadı, hatta türbülansa dönüştü! Önce deplasmandaki Gaziantepspor, sonra iç sahadaki Büyükşehir Belediyespor yenilgileri... Son haftada yaşanan Galatasaray mağlubiyeti derken, Sivasspor ayağına gelen kısmeti tepti.
Bu sezon çok daha vahim sonuçları içeren, neredeyse bir çöküş süreci yaşanıyor.
Geçen sezon ligde yediği toplam golün fazlasını, Sivasspor hazırlık maçları, Avrupa kupaları ve ligde yedi. Geçen sezon 3 maçlık dönem sonunda 7 puanla lig lideriydi. Şimdi puanı dahi yok.
Bunun nedenleri üzerinde uzun uzadıya durmayacağım. Daha önceleri, önemsediğim bazı yetersizlikleri zaten yazmıştım. Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim... Sivasspor, kendi gerçeklerini unutmuş olmanın faturasını ödüyor.
Şimdi asıl gelmek istediğim nokta çok daha farklı. Diyarbakırspor yenilgisinden sonra Sivasspor taraftarı Bülent Uygun'u istifaya davet etti. Ayıp, saygısızlık, vefasızlık da değil, düpedüz terbiyesizlik etti!
Bu kadar mı kolay?
O Bülent Uygun, geride kalan iki sezonda Sivasspor'u, o taraftarın rüyasında görse inanamayacağı noktalara taşıdı. Ligin deve dişlerinden biri yaptı. Şampiyonluk yarışının içine kattı. Avrupa kupalarında oynattı. Hataları da oldu. Hepimizin eleştirdiği, deneyimsizliğine verdiği, Sivasspor'u etkileyen hataları.
Ama bir sendeledi... En acı darbeyi kendi taraftarından yedi.
Futbolda maç kaybedilir. Hedefin uzağında kalınır, beklentilere yanıt verilemeyebilinir. Bunlar, en fazla kaybedenleri üzer. Lâkin dün arkanı sıvazlayanlar, bugün aynı noktaya hançeri dayamışlarsa... O, tüm acıların üzerine çıkar. Kahreder ve şevk, heyecan orada biter.
Aslında, yaşamın gerçek türbülansı da budur.
Zeki ÇOL