Zor günler geçiriyoruz, tıpkı beş ay evvel olduğu gibi. Yeniden kabus mu göreceğiz diye düşünüyoruz, tıpkı bir yıl evvelinde olduğu gibi.
Anderlecht faciasını yaşayalı yaklaşık 14 ay oldu. Bu facia bir milat oldu Sivasspor için, düşüşün miladı! Aslında her işte olduğu gibi futbolda da inişler çıkışlar, gece ve gündüzler var, belki de olması gereken de bu. Nitekim sonsuza kadar yükselişi devam eden bir takım veya kulüp bilmiyoruz. Bu yüzden yükselişimiz gibi düşüşümüzü de olağan karşılıyoruz. Ancak içimizi kemiren nokta şu ki Anderlecht yenilgisi ile başlayan düşüşümüz hala devam ediyor. 14 aylık süre zarfında 3. teknik direktör ile çalışıyoruz ama hala düşüyoruz!
Neden toparlanamıyoruz? Neden kötü gidişe dur diyemiyoruz? Neden? Elbette her yıl şampiyonluğa oynayalım demiyoruz ama her yıl kümede kalma mücadelesi vermek ve serbest düşüşümüzü devam ettirmek de pek hoşumuza gitmiyor. Futbol kalitesinin hala kötü denilebilecek düzeyde olduğu Türkiye Süper Lig'inde uzunca bir süre en kötüler arasında yer almaya itirazımız var!
Yeni hocasıyla 13 resmi lig maçında sadece bir galibiyet alabilmiş olmak; son 20 resmi lig maçında yine sadece bir galibiyet alabilmek ve son deplasman galibiyetini yaklaşık 10 ay evvel almış bir takım olmak canımızı acıtıyor! Soruyoruz, daha ne kadar düşeceğiz, daha ne kadar kabus göreceğiz?
Canı yeterince yanan ve futbol için iniş ve çıkışların rahatlıkla yön değiştirebileceği uzunluktaki son 14 aylık periyotta, coşkuyu ve sevinci sadece bir kez Galatasaray maçında yaşayabilmiş bu insanların teknik heyet, yönetim ve futbolcular hakkında yönelttiği her bir eleştiride muhakkak haklılık payı bulunduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak gerek. İşinden, vaktinden, cebinden kısacası hayatından fedakarlık yaparak bu takımı dünyanın dört bir tarafından takip eden onbinlerce insanın 14 ay gibi uzun bir süreçte ''elde var bir''lik bir sevinçle yetinmesini beklemek mümkün mü? O halde canı acıdığı için feryat eden her Yiğido'nun feryadına saygı duyuyoruz.
Peki ne yapmalı? Bir çıkış yolu yok mu? Kabusa dönen bir dönemde, üç tane teknik direktörün, transfer edilen ve gönderilen onlarca futbolcunun çözemediği sorun ne? Bu soruların cevabı önce yönetim kurulunda, sonra teknik heyette ve daha sonra da futbolculardadır. Ve ne yazık ki maç çıkışı futbolcuların bu işin ciddiyetini anlamış olmaları temennisi şeklinde yapılan bir kaç cümlelik açıklama veya yönetim kurulu örneğinde olduğu gibi hiç yapılmayan açıklamalarla insanları tatmin edemezsiniz!
Aslında kelimelere dökülen cevapların da ne kadar içten, samimi olacağı ve gerçeği yansıtacağı şüphelidir. Cevaplar icraat ile verilmelidir, mesela Sivas'ta maç kaybetmemek gibi, mesela deplasman maçlarında puan koparabilmek gibi... Günü kurtarmak, geleceği şekillendirmek ve bir daha kabus görmemek adına önümüzde iki kademeli bir yol haritası mevcut: Birinci kademe devre arasına kadar kalan 11 haftada evimizde puan kaybetmeyip, birkaç sürpriz deplasman puanı ile 25 puana yaklaşmak. İkinci kademe ise devre arasında yapılacaklarla ilgili ve cevabı forumlarımızda gizli. Yüzlerce insanın aylardır haykırdığı bazı gerçekleri ciddiye almak gerekiyor galiba! Burada tekrar etmeye gerek var mı?
Sivasspor.com editörü