Sivassporlu orta saha oyuncusu Hakan, Türkiye’de belki de başka bir merkez orta saha oyuncusunda olmayan çok önemli bir meziyete sahip!
Bu topraklarda mental özellikleri yüksek oyuncuya pek rastlanmaz. Bizimkiler ekseriyetle teknik meziyetleri ile ön plana çıkarlar. Genel futbol normlarının gerektirdiği ölçüde zihinsel ve fiziksel liyakate sahip olamadığımız için de uluslar arası arenada hem futbolcu hem de takım bazında göğsümüzü kabartacak temsilcilerimiz bir elin parmaklarını geçmez. Futbolumuz ve futbolcumuz adına bu kısa ve genel çıkarımdan sonra Hakan’a dönelim.
Hakan Arslan’ı ilk olarak 2008 yılında Adana DS. – Güngören 2. Lig Play Off(1.Lig’e yükselme) final maçında seyretmiştim. Altyapısından yetiştiği Güngören formasıyla ilk profesyonel sezonunu yaşayan 20 yaşındaki genç Hakan o maçta oyuna sonradan dâhil olmuş ve 0-0’a kitlenen maçı son dakikada attığı golle koparmıştı. Takımını 1.Lig’e çıkaran o gol Hakan için tesadüf ya da şans değildi.
Zira Hakan’ın topu üç direk arasından geçirme konusunda birtakım melekeleri vardı…
Hakan teknik açıdan ortalama bir orta saha; fiziki olarak ortalama üstü; mental olarak da önemli gelişimler kat etmiş bir isim. İyi bir fiziğe sahip, dinamik ve hareketli bir merkez orta saha oyuncusu. R.Carlos’un pasa dayalı sisteminde ilk 11’de forma bulmakta zorlanıyor. Buna rağmen kendini sürekli hazır tutuyor ve görev verildiği her an gerekenleri yapıyor. 25 yaşındaki futbolcu profesyonel kariyerinde şu ana kadar çıktığı 179 maçta 41 gol attı. Geçen senenin devre arasında geldiği Sivasspor’da 12 maçta 3 golü var. Bu sene ise daha çok ‘kulübe hamlesi’ vazifesi gören Hakan forma giydiği 11 maçta (9’u yedek) 2 gol attı. Daha sık forma bulduğu Türkiye Kupası’nda ise 6 maçta 6 golle gol krallığının zirvesinde.
Teknik yetenekleri kısıtlı, duran top kullanmayan, daha çok mücadeleci yönüyle ön plana çıkan bir merkez orta saha oyuncusu için hem de kariyerinin ilk dönemlerinde yakalamış olduğu bu istatistik oldukça şaşırtıcı.
Peki, Hakan bunu nasıl başarıyor?
Yazının da başında belirttiğimiz ve onu farklı kılan bazı özellikleri, sırrı var:
Ceza sahası koşusu ve rakip kale önünde doğru alan kullanımı… Hakan oyun akışı içinde takımının hücumunu iyi takip eden ve hareketlenmesi gereken noktayı iyi seçen bir oyuncu. Bunun için evvela sezgi önemli. Tabii sezdiği pozisyonun bir sonraki aşamasını gerçekleştirebilmesi için dayanıklılık ve kuvvet gerekli. Finali yapabilmesi içinde doğru yerde konuşlanması ve bitirici hamleyi yapacak meziyetlere ihtiyaç var.
Bir örnekle bunu açıklayalım; Hakan orta saha yayında olsun. Savunma önünde Adem Koçak topu alıyor, kendi ekseni etrafında dönüyor ve sağdan sızan Burhan’a uzun oynuyor, Burhan rakip sol bek ile 3-5 saniyelik mücadelesinden sonra rakibi ekarte edip ceza sahası içine orta açıyor… Adem’in topla buluştuğu anda orta saha yayında olan Hakan 8-10 saniyelik süreçte 50-60 metrelik mesafeyi kat ederek Burhan’ın ortasına finali yapmaya müsait bir şekilde bekliyor.
Hakan bunu bir maçta 8-10 defa yapıyor ve minimum 2-3 tanesi de tehlike yaratıyor. Velev ki yaptığı bu koşular gol olmadı; olmasın yine de büyük faydası var.
Rakip ceza sahasında “artı bir” demek çok şey demek... Hem de dışarıdan koşarak o bölgeye girmek savunmacılar için karşılanması çok daha zor bir hücum silahı. Bırakın Hakan’ın o bölgeye girip gol atmasını; rakip savunmayı adam paylaşımı konusunda kararsızlığa ve hataya zorlamak adına bile çok değerli bir meziyet bu. Bu nedenle, Hakan’ın her takımın –büyükler de dahil- rotasyonunda bulunması gereken bir oyuncudur.
Bu arada bu mevzu özelinde dün kendi adına hutbe okutup krallığını ilan eden Vidal’e ve forvet mi orta saha mı hala anlayamadığımız Ramsey’e de selam olsun…